Yazlık yörelerin yazını sevmeyenlerdenim.. Sıcak bir taraftan, kalabalık bir taraftan, itiş kakış diğer taraftan.. Balık desen doğru dürüst balık bulunmaz..
Deniz kenarına oturup yaz akşamının keyfini çıkarmak istesen, sıkı bir torpil bulman gerekir..
Velhasıl, yaz ayının adı iyidir kendisinin çekilesi tarafı yoktur..
* * *
Ben ilkbaharcıyım.. Sonbahar da iyidir ama hüzünlüdür.. Lokantalar birer ikişer kapanır, çardaklar toplanır, kepenkler peş peşe kilitlenir..
O köşedeki poğaçacı yoktur artık.. Balıkçı da tezgâhını toplayıp gitmiştir; kim kaldı ki zaten diyerek..
Yürekler hafiften burulur!..
Ama ilkbahar öyle mi?
Sonbahar da ılıktır, ilkbahar da.. Sonbahar da güneş batınca ceket ister, hırka ister; ilkbahar da.. Deniz sonbaharda sıcaktır, ilkbaharda soğuk..
Ama ilkbaharda doğa uyanır..
Sonbaharda uykuya yatar; yatmaya hazırlanır..
O uyanış insana coşku verir, yaşama sevinci verir, neşe verir.. Doğa, sonbaharda olduğu gibi sapsarı değildir; yemyeşildir..
İnsan saatlerce yürümek, saatlerce deniz kenarında oturmak ister..O serin denizde yüzmek ister..
Ben zamanın bu dilimini severim..
* * *
Lokantalar tek tük açılıyor, çardaklar yeni yeni kuruluyordur.. Masalar dışarıya atılmaya başlanmıştır artık..
Sonbaharda da faaliyet fazladır, ilkbaharda da.. İlkbaharda yaz düzenini kurmak için günlerce ter dökenler, sonbaharda yaptıklarını bozmak için ter döker..
Bu sebeple hüzünlüdür sonbahar..
* * *
Gümüşlük de öyleydi.. Yazın tıklım tıklım olan belediye kahvesinde üç beş kişi oturmuş çayını yudumluyordu.. İncikçiler, boncukçular bizden bu kadar deyip kepenk indirmişti.. Gümüşlük’ün girişinde (otelin altında) poğaçalarıyla, menemeniyle meşhur İzmirli teyze hâlâ yerindeydi.. Sevindik.. Yolunuz düşerse zeytinli, sebzeli poğaçalarını mutlaka tadın..
* * *
Masalar, sandalyeler depoya atılıyor, balıkçılar yavaş yavaş kapanıyor dedim ama 12 ay açık olan yerler de var.. Biri de Aquarium..
Birbirinden güzel mezelerin yaratıcısı Servet ustaya kışa hazırlık var mı dedim; yenilik..
Var dedi.. Yarım saat sonra ahtapotlu, karidesli, maydanozlu, dereotulu, safranlı bulgur pilavı getirdi..
Enfesti!..
Tadı damağımızdan gitmesin diye üzerine balık bile yemedik..
(Üzerinde biraz daha uğraşırsa ‘payala’ya rakip olacak kıvamda..)
* * *
Sadece Gümüşlük’e değil, Yalıkavak’a da hüzün çökmüştü.. Geçen çarşamba Ruhsan’la (eşim) Yalıkavak Marina’daki Gaurmet’ye gittik.. Bizden başka kimseler yoktu!.. Tekneler ıssızdı, karanlıktı!..
Hüzünlüydü..
(6 Ekim eşimin doğum günüdür.. İstanbul’un kurtuluşu ile aynı gün.. Her yıl İstanbul’da kutlardık, Boğaz’a karşı belediyenin havai fişek gösterileriyle.. Bu kez Bodrum’a gidelim dedik, her yer simsiyah..)
* * *
Sonbaharda vedalaşma faslı da var tabii.. Haydi eyvallah bahara görüşürüz!..
Görüşebilir miyiz?
Önümüzde daha kaç yaz var, göreceğimiz kaç ilkbahar..
Yoksa bu son mudur?
Bilemeyiz!..
Mekânlar toplanırken ortamı hüzün kaplar.. Belki de bir daha, belki de hiçbir zaman!..
Gidip de gelmemek var.. Gelsen de aynı dostları bulamamak var..
Hüzünlüdür sonbaharlar..
Yavaş yavaş toparlanan Gümüşlük de böyleydi..
Ardık ne diyeyim..
İyi pazarlar!..
Sağlıcakla kalın..