Mehmet Yalçın

Mehmet Yalçın

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’nın “keyif”i kaçtı


Ankara’nın 13 yıllık şarap kavı Keyif Shop, şarapseverlerin ilgisizliği yüzünden kapandı. Şarapseverlerin sahip çıkmamasına siyaset ve bürokraside içkinin hediye olmaktan çıkması eklenince başkent sofistike bir şarap noktasından mahrum kaldı



1997’de ilk keşfettiğimde, “Ankara’nın Akmerkez’i” denilebilecek lüks alışveriş merkezi Karum’un üst katlarında yeni açılmış küçücük bir dükkandı. Bir akşamüstü burada keyifli bir sohbet yapıp bir kadeh de şarap yudumlamıştık.
Tekel bayiinden hallice o küçük şarap mağazası zamanla yerine sığamadı ve 2001’de daha geniş bir mekana, Arjantin Caddesi üzerindeki kocaman bir giriş katına taşındı. Burada sizi girer girmez mini bir kahve barı karşılıyor, espressonuzun yanına İsviçre çikolataları eşlik ediyordu. Kızıl ışıklar saçan konyak ve viski raflarının arasından geçip, asıl salona, şarapların sunulduğu alana geçiyordunuz. Raflar çoğunlukla dünya şaraplarıyla doluydu, ortadaki şarap sandıklarının yanlarında ise iki maroken koltuk vardı. Buralarda oturup şarap söyleşisi yapmak büyük keyifti. Zaten mağazanın da adı keyifliydi, “Keyif Shop”tu. Şarap ve içkilere sadece kaliteli kahve ve çikolatalar değil, el sarımı Havana ve Dominik puroları da eşlik ediyordu. Tirbüşondan puro makasına aksesuarlar da cabasıydı.

“Keşke pahalı olsaydık”
Ankara’nın bu sofistike zevkler mağazası geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız kapandı. Başkent, bürokrasideki kadrolaşmanın getirdiği bir tür “mahalle baskısı”, şarapseverlerin ilgisizliği ve küçük hesaplara düşkünlüğü, süpermarketlerin şarap kavlarından rol çalmaları, içki üreticilerinin destek yoksunluğu gibi nedenlerle, tek şarap kavını da yaşatamadı.
Keyif Shop’un sahibi, Fransa’da doğmuş ve yıllarını geçirmiş, Türkiye’de de yabancı firmalarda üst düzey görevler yapmış şarapsever Oğul Türkkan’dı. Türkkan hobisini işe çevirmiş, Türk Someliyeler Derneği’nin de kurucuları arasında yer almıştı. Keyif Shop’u açtıktan sonra çeşitli içki firmalarının Ankara dağıtıcılığı ve temsilciliği görevlerini de üstlendi, zamanla bunlara diğer lezzetler de eklendi.
Şarapseverleri biraz da şaşırtan kapanma haberi üzerine kendisini aradığımda hayli buruktu. “Ankara malum, memur şehri. Alım gücü İstanbul’dan düşük. Pahalı mı kaldınız?” diye sordum.
Cevabı şöyle oldu: “Keşke pahalı kalsaydık da ondan kapansaydık... Birçok şarabı büyük hipermarketler fiyatına satıyorduk. Ama ne yazık ki ‘Ben filan şarabı Kapadokya’da üreticisinden şu fiyata aldım, sizde niye iki lira pahalı?’ gibi sorularla karşılaştık. Bir başka sıkıntı da, bürokrasideki profil değişikliği oldu. Eskiden yılbaşında bürokratlara viskili, çerezli, ithal çikolatalı hediye paketleri gönderilirdi. Bunlar bu hükümetin kökleşmesinden bu yana her yıl azaldı. Şarap ve içki firmalarının desteklerinin zayıflığı, perakendecilere verdikleri kâr marjının düşüklüğü gibi sebepler de eklenince, yaptığımız bugünkü Ankara için gereksiz bir iş gibi kalmaya başladı. Dört yıldır mağaza kazanmıyordu, diğer işlerimden destekleyerek ayakta tutuyordum. Ama artık buna imkân kalmadı...”

Market kavın yerini tutmaz
Türkiye’de şarap alışverişi ne yazık ki sadece süpermarketlerin tekelinde olmaya doğru gidiyor... Şarapseverler, Fransa’daki gibi bir kav sisteminin Türkiye’de olabilmesi için gerekli desteği vermiyorlar.
Oysa bir zamanların politik tonları ağır basan kitabevleri gibi, kavlar da birer kültür kurumları. Buralarda yeni ürünlerle tanışılıyor, şarap sohbetleri yapılıyor, damak tadı tutkunları birbirleriyle kaynaşıyor, küçük üreticilerin şarapları ortaya çıkabiliyor, yeryüzünün en sosyal içkisi olan şarabın ruhuna uygun bir iklim yaratılıyor. Şarap tüketicilerimiz ise sıcak ve sevimli şarap noktalarını sahipsiz bırakıp kapanmaya terk ederken, hem kendileri buralardan alışveriş zevkinden mahrum kalıyor, hem de şarap ticareti raflarına binlerce dolar ödemeden girilemeyen dev marketlerin vahşi çarklarına bırakılıyor.
Nasıl mezecilerin azalması damak tadımızı yoksullaştırdıysa, kavlarının yaşayamaması da şarap ortamımızı renksizleştirecek.