Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere Peki 22 Temmuz seçimlerinde açıklanan seçmen sayısı kaçtı?42 milyon 700 bin...Böylece ortaya çıkıyor ki...22 Temmuz seçimlerinde yaklaşık 5 milyon kişi seçmen listelerine yazılmamıştır.DİE'nin verdiği seçmen rakamı esas alınırsa, AKP'nin aldığı oy tüm seçmenlerin yüzde 34.4'üdür.AKP'nin kendi seçmenlerini sandığa götürmek için gösterdiği çabalar bilindiğinden... Sandığa gitmeyen seçmenlerin çoğunluğunu AKP'ye oy vermeyenler olduğunu söylemek yanlış olmaz...5 milyon, iktidarın gücünü etkileyecek kadar büyük bir rakam... Bu seçmenler oy kullansa birçok milletvekili bugün Meclis'te olmayacak, yerlerinde başkaları oturuyor olacaktı...Bu kadar seçmen neden listelere giremedi.. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen:- Yüksek Seçim Kurulu bunun izahını yapmalıdır... 5 milyon seçmeni neden listelere kaydetmediklerini açıklamalıdır, diyor...YSK bu olayı sessizce geçiştiremez... Üstelik önümüzde bir de çok kritik yerel seçimler varken... Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK, Türkiye'nin nüfusunu 70 milyon olarak açıkladı... Türkiye'nin yarısını 28 yaşından aşağı gençlerin oluşturduğu ortaya çıktı. Bu arada çok önemli olmasına rağmen 18 yaşın üzerindeki nüfus henüz açıklanmadı... Bu sayı önemli çünkü aynı zamanda seçmen sayısı... Resmen açıklanmamasına rağmen diğer verilere bakılarak 18 yaş üzeri nüfus 48 milyon tahmin ediliyor... Erdoğan, "Kimse kendini milli iradenin üstünde görmesin" demiş. Haklı... Ancak kendisi de yüzde 46.6'yı yüzde 53.4'ün üstünde görmese harika olacak... Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu... 1990 sonrası işlenen siyasi cinayetlerin ortak çizgisine baktığınız zaman.... Laik cumhuriyeti, Atatürk ilkelerini, demokrasiyi savunan... Düşünceleri ve bunları savunma güçleriyle ülkenin şeriata kaymasını önleyen tanınmış aydınlar olduğunu görüyorsunuz...Bu aydınların katledilmesi, Paul Henze, Graham Fuller, Samuel Huntington gibi CIA bağlantılı akıl hocalarının "Türkiye Atatürk ilkeleri ve laikliği bir kenara bırakmalı" tezlerinin seslendirilmesiyle aynı dönemlere rastlıyor. Bu aydınların birer birer katliyle bağımsızlık, laiklik, ulusal egemenlik gibi Atatürk ilkelerinin savunması zaafa uğruyor. Türkiye'nin sömürgeleşmesi hızlanıyor, ılımlı İslamla buluşma süreci başlıyor...Uğur Mumcu öleli 15 yıl oluyor... Bugünleri görseydi kuşkusuz ilk tepkisi "Ben size dememiş miydim?" olurdu... İlkokulda türban, liselerde mescit vs... Tabii henüz yolu tamamlamış da değiliz... Laik demokratik cumhuriyeti dönüştürmek için bir de yeni anayasa hazırlama faaliyeti var gündemimizde... Meçhule yolculuk sürüyor... Bilanço Cumhurbaşkanı Gül de karikatürcülere dava açmaya başladı... Hikmet Çetinkaya'nın dünkü yazısıyla öğrendik ki... Cumhurbaşkanı'nın avukatları Cumhuriyet çizerleri Musa Kart ve Zafet Temoçin'in birer karikatürüne Şişli Adliyesi'nde dava açmışlar. İki çizer arkadaşımızın 1 ile 4 yıl arası hapsi isteniyormuş... Neymiş konu? Musa Kart Cumhurbaşkanı Gül'ü mısır tarlasında korkuluk olarak çizmiş... Altında da şu yazı:"16 yaşındaki oğlum, mısır ticareti yapıyor diye eleştiriliyorum. Ben ne yapabilirim ki?" Orgeneral Evren'in 7 yıllık görevi sırasında hiçbir gazeteciye dava açmadığı bilinir. Cumhurbaşkanı Sezer de onca iğrenç saldırıya karşı tek bir dava açmamıştı... Anlaşılan Gül bu konuda farklı davranacak...Cumhurbaşkanı Gül'ün oğlunun mısır ticareti TRT 1'deki uzun röportajda kendisine arkadaşımız Fikret Bila tarafından soruldu. Gül soruya yanıt verirken bir kez dahi mısırdan söz etmedi. Eğer mısır konusundaki kuşkulu noktalara daha baştan açıklık getirseydi konu böyle çizilmeyecekti... Kabahat kimde? Çizende mi? Mısır... Dağ gibi kara yağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi...* * *Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...* * *Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...* * *Uğur Mumcu'yu aramızdan ayrılışının 15'inci yılında özlemle anıyoruz... Yukarıdaki satırlar onun "Sesleniş" adlı yazısıdır... Karanlık cinayetin gerçek failleri bugüne dek ortaya çıkarılmadı... Ancak yukardaki satırlara bakınca cinayeti işleyen ve soruşturmayı tıkayanların bir "koalisyon" oluşturduğunu düşünebilirsiniz... Koalisyon ortakları onun soylu mücadelesinden rahatsız olanlardır... m.asik@milliyet.com.tr Sesleniş...