İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hafta sonunda bir basın buluşmasıyla 14 yıllık icraatını anlattı. İzmir Belediyesi 14 yılda büyük atılımlar yaptı. Halkın yaşam kalitesi artırıldı.
Kırsal kesimde kooperatifleşme atılımlarıyla hem tarımı kalkındırdı hem kentte yaşayanlar bu ürünlerden yararlanma fırsatı buldu. Ulaşım ve çevre yatırımları büyük rakamlara ulaştı.
Kocaoğlu toplantıda bir çağrı yaptı:
- İstiyoruz ki benim güzel ülkem, kafasını çevirip biraz da İzmir’e baksın.. Çatışmaların, kamplaşmaların arttığı şu dönemde mutlu, umutlu, barış içinde yaşayan İzmirlilerden feyz alsın Ankara. Yeni icada gerek yok! İzmir’de sonuçları test edilmiş başarılı projeleri örnek alsın.
Çağrı yalnızca iktidara değil... İzmir’i biraz görmezden gelen CHP’ye de yönelikti...
İyilikler...
İYİ Parti’nin geçen hafta sonu yapılan kongresine Halk TV dışında televizyonlar kamera göndermedi. Kongreye gelenlerin Türkeş’in mezarını ziyaret etmesi engellendi.
Bunlar da İYİ Parti’nin ciddi bir güç haline geldiğine en azından rakiplerince öyle göründüğüne işaret değil mi?
Sadece Çiftlik Bank’ta 80 binden fazla kişi 500 milyon liradan fazla dolandırıldıktan sonra devlet, daha doğrusu devleti yönetenler harekete geçti, Çiftlik Bank ve benzeri kuruluşları denetlemeye başladı.
İyi de bu dolandırıcılık olayı aylar hatta yıllardır sürerken halkımızın tabiriyle “Devlet nerede”ydi? Bu vurgunu niye görmedi? Mevzuat mı yetersizdi? Sermaye Piyasası Kurulu’nda uzun yıllar uzman olarak çalışmış dostumuzun bu soruya yanıtı:
- Mevzuatımızda boşluk yok. Türk Ticaret Kanunu’nun 552. maddesi ile Bankacılık Kanunu’nun 150. maddesi gayet açık. Her iki kanunun öngördüğü koşulları taşımadan halktan hangi yol ve yöntemle olursa olsun para toplamak yasaktır. Bankacılık Kanunu’na göre bunun cezası üç yıldan beş yıla kadar hapis ile beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Bu dolandıcılıktan Sermaye Piyasası Kurulu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı derece derece sorumludur.
- Mevzuatta boşluk yoksa bu toplu dolandırıcılık nasıl gerçekleşebildi?
- İktidar, kendi çıkarı uğruna devletin denetim mekanizmalarını neredeyse çökertti. Asıl sebep bu. Ha, o arada kimi menfaatler karşılığı bilinçli olarak göz yumulması da muhtemeldir.
Satış sırası suya geldi. Nasıl mı? Günümüzde tarımsal sulama yönetimleri 1.3 milyon çiftçinin oylarıyla seçilen 300 dolayındaki sulama birlikleri aracılığıyla yapılıyor. Birlikler çiftçinin çıkarını ön planda tutuyor. Buna rağmen yüzde 90’ı kâr ediyor.
Bu özet bilgiden sonra geliyoruz şu sıralar TBMM Tarım Komisyonu’nda görüşülmekte olan tasarıya; Buna göre DSİ isterse tarımsal sulama tesislerini kişilere ve yabancılar da dahil olmak üzere özel şirketlere devredebilecek. Yani özelleştirebilecek.
Peki bu ne anlama geliyor? CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ı dinliyoruz.
- Geçmişte diğer özelleştirmelerde neler yaşandıysa aynısı fazlasıyla yaşanacak. Bir yandan suyun fiyatı artacak, diğer yandan kullanımı rantabl olmaktan çıkacak. Özel şirket daha kârlı görürse suyu belki de tarım dışına satacak.
Çiftçi tarlasını sulayamaz hale gelince satmak zorunda kalacak, tarımsal üretim büyük bir darbe daha yiyecek.
- Bunları iktidar görmüyor mu?
- Görüyor ama ne yapsın! Her gün yeni bir şeyler satmak zorunda, çünkü paraya ihtiyacı var. En önemlisi bu tasarının asıl sahibi Dünya Bankası ve FAO gibi karşı koyamayacağı güçler. Ama bütün bunlara rağmen içeriden bir direniş var, o nedenle
Rusya Devlet Başkanı Putin 1 Mart’ta ABD’ye yanıt verdi.
Rusya’nın elinde dünyanın her yanını vurabilecek, düşürülmesi imkânsız nükleer başlıklı Sarmat füzeleri bulunduğunu bildirdi. Derken casus krizi patlak verdi.
İngiltere, eski Rus casusu Sergey Skripal’in Rusya tarafından zehirlendiğini açıkladı. Ortada tutarlı bir kanıt olmasa da bu olay soğuk savaşın başlaması için bahane oldu. Önce İngiltere 23 Rus diplomatını kovdu. Dün de ABD ve Kanada ile 14 AB ülkesi Rus diplomatlarını kovmaya başladı.
Nükleer dehşet dengesi yeniden kuruluyor. Saflar belirleniyor.
Bu yapılanmada Türkiye nasıl tavır alacak? Bir taraftan Rusya’dan S-400 füzeleri alıyoruz. Bir yandan topraklarımızda ABD üsleri bulunduruyoruz. NATO üyeliği ile Rusya dostluğu bir arada yürür mü?
Türkiye denge politikasını sürdürebilir mi? Emekli general Nejat Eslen:
- Bu gelişmeler Türkiye’yi taraf olmaya zorlayacaktır, diyor, dünya yeniden kuruluyor, yeni dengede nasıl politikalar izleyeceğimizi tartışmamız gerekir.
Evrensel gazetesinin İzmir muhabiri Özer Akdemir’in son kitabı “Uranyum Uğruna”, ülkemiz içinde sessizce patlatılmış “Mini-Çernobil santralleri” olduğunu ortaya koyuyor.
1970 ile 1980 yılları arasında Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde bağlı Kasar köyünde uranyum madeni işletmiş. ABD ile ortak işletilen bu madenler 1980’de terk edilmiş.
Peki kalan radyasyon ne olmuş?
Özer Akdemir, bu soruya yanıt aramak için Doç. Dr. Enver Küçükgül ve Jeofizik Yüksek Mühendisi Erhan İçöz ile birlikte uranyum madenlerinin bulunduğu köye gidiyor. Ellerinde radyasyon ölçen aletler ile her yerde ölçüm yapıyorlar. Sonuç mu?
Kabul edilebilir radyasyon limitlerinin tam 140 kat fazlası olduğunu tespit ediyorlar!..
Bu ürpertici sonuçları alınca bağlı ilçenin belediye başkanına gidip durumu anlatıyorlar. Genç başkan ilgi ve kaygı ile onları dinliyor. Sonra fikrini söylüyor:
-İlçemizin böylesi radyasyon sorunu ile anılması ilçeye zarar verir. Bizim buranın tek geçim kapısı çilek üretimidir. Lütfen bu şeyleri söylemeyeyim. Ben de köylüyüm, bize bir şey olmadı şimdiye kadar...
Bu konuşma 2014 yılında oluyor.
Geçen yılın ortalarında...12 Temmuz 2017 tarihinde KRT Televizyonunda 'Söz İstanbul'da' programında tanıdığımız bir zat konuşuyor. 'Tüketici Başvuru Merkezi Onur Başkanı' imiş... Adı Aydın Ağaoğlu... İnternette bulabileceğiniz konuşmasında bakın ne diyor:
'Bu Çiftlik Bank gelecekte çok insanın başını ağrıtacak, altını çizerek söylüyorum. Yetkililer devreye girmeli, incelemeli, bana göre yasa dışı işlemler, ne SPK'dan izinli ne de BDDK'dan ruhsatlı... Yasa dışı işlemler nedeniyle müeyyide uygulamalı ve engel olmalıdırlar. Ben dolandırıcı diyorum, bunun cezai sorumluluğuna razıyım. Çiftlik Bank, arı alıyorum sizin için, siz bana 50 bin lira veriyorsunuz, ben size 125 bin lira olarak ödeyeceğim. Ay be ay 10'ar bin lira geri göndereceğim. Oh ne güzel! 5 ayda parası geri geliyor. Yok böyle bir kazanç. Keşke çiftçiler böyle kazansa. Peki, ben neden dolandırıcı diyorum? Yasalarımıza göre para toplama yetkisi bankalardadır veya BDDK tarafından yetkilendirilmiş kurumlardadır. Kanunlara aykırı olduğu için, ben buna dolandırıcılık diyorum.'
Bu zat söylenecek her şeyi söylemiş. Ancak geliyorum diye bağıran tehlikeyi görmesi gerekenler görmemiş...
Bu arada muhalefet liderinin 'Para kaptıranlar
Bayramlar ve ulusal günler ulusların birleştiği, bütünleştiği, hep birlikte mutlu olduğu günlerdir. Bizde ise her biri kavga gürültü vesilesi...
Çanakkale Zaferi ile ilgili ilkellikleri izliyorsunuz
Diyanet İşleri Başkanlığı dahil birçok kurum Çanakkale Zaferi’nden Atatürk’ün adını çıkartma savaşı veriyor. Atatürk her fırsatta hedef oluyor.
Şeriatçılar Atatürk’e neden düşmandır?
Gelin bunu merhum avukat ve yazar Şakir Keçeli’nin “Şeriat Nedir” adlı kitabından verelim...
“Şeriatçılar 1923 devrimi ile devlete egemen olma haklarını yitirmişlerdir. Bu hak yani egemenlik hakkı onu Tanrı adına kullananlardan zorla alınmış ve halka yani ulusa verilmiştir. Saltanat ve hilafetin bir daha dirilmemesi için de köklü önlemler alınmış, adına Atatürk Devrimleri denilen devrimler gerçekleştirilmiştir. İslam’ın siyasallaşmasını isteyenlerin gerçek amacı yitirilen saltanatın yeniden diriltilmesi, elden kaçırılan buyurma yani egemenlik hakkının halkın elinden geri alınmasıdır. ‘Dinimiz elden gitti. Dinimizi yaşamalıyız. Müslümanlar zulüm görüyor’ nakaratlarının insanlarımızı kandırmak böylece kendilerine halk desteği sağlamak için söyledikleri yalanlardır.”
FETÖ borsası!
İddia öyle yenilir yutulur, gözden k
İstiklal Marşı tartışmalarında Anayasa’nın emri galiba unutuluyor...
Bakınız Anayasa MADDE 3 ne diyor:
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı ‘İstiklal Marşı’dır.
Başkenti Ankara’dır.”
İstiklal Marşı Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri içindedir...
Sözleri aynen bırakılıp bestesi değiştirilebilir mi?