CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ailesi ile ilgili ortaya atılan iddialar üzerine kendisinin, eşinin, çocuklarının ve tüm yakınlarının varlıklarının araştırılması için Meclis’te komisyon kurulmasını isteyecekmiş. CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’de ‘haksız yere zenginleştiklerine dair’ iddialarla ilgili soruşturma başlatılması için suç duyurusunda bulunmuştu.
Bu başvurulardan sonuç çıkar mı?
Çıkacağı varsa da çıkmaz...
Çünkü iktidar “yol olur” diye düşünür.
Eğer Kılıçdaroğlu ile ilgili araştırma başlatılırsa yarın öteki liderler hakkında aynı yönde araştırma söz konusu olur... Ki bu da en korktukları olaydır!
Kemal Bey’in yapması gereken kendisinin ve birinci derece yakınlarının mal varlığını açıklamaktır.
2011 seçimlerinden önce CHP’de bütün milletvekillerinin mal beyanı yapacağı duyurulmuştu.
Ahmet Davutoğlu dün koalisyon görüşmesi için Kılıçdaroğlu ile biraraya geldi. Davutoğlu benzer görüşmeyi bugün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yapacak. Bu görüşmelerde malum önce “kırmızı çizgiler” masaya konuluyor.
Görüşme muhtemelen şöyle oluyor:
- Efendim, sizinle tabii ki ortak hükümet kurmak isteriz ama bildiğiniz üzere bizim bazı kırmızı çizgilerimiz var.
- Bilmez miyiz? Bizim de var ama önce sizinkileri dinlesek.
- Efendim, birinci kırmızı çizgimiz ülkeyi kesinlikle hükümetsiz bırakmamak.
- Ay ne tesadüf! Bizim de birinci kırmızı çizgimiz aynen buydu.
- Güzeeelll. O zaman geliyorum ikinci kırmızı çizgimize; memleketin varlığı, birliği ve dirliği için elimizi taşın altına koymakta kesin kararlıyız.
Sene 1965, mevsim sonbahar... Üniversitenin birinci sınıfını bırakıp cebimde sadece 200 dolar, gönlümde sinemacılık hayalleriyle İsveç’e yollanmışım. Daha Malmö’ye ayak basmadan paralar suyunu çekmiş... Vakit geçirmeden Lund şehrinde lokanta işçiliğine başlamışım... Akademiska Föreningen, Grand Hotel, gibi lokantalar... Sonra Tetra Pak, Scan (Kavlinge) gibi fabrikalarda iş tutmuşum... Mülkiye’deki arkadaşlar ikinci sınıfı okurken ben İsveç’te bu aleme girmişim. O yılı öyle geçirmişim. Geçenlerde İsveç’ten gelen bir gazeteciyle sohbet ederken:
- Bu yıl Türk işçilerinin İsveç’e gelişlerinin 50’inci yılı kutlanıyor, demez mi...
Benim de o sarışın ülkeye ayak basışımın tam 50. yılı... Demek ben de İsveç’e ayak basan ilk Türk işçilerindenim...
Bu küçük tarihi olay da bir biçimde kutlanmamalı mı?
Sonunda karar verdim... Bir plaket yaptıracağım...
Üzerinde İsveççe ve Türkçe:
“İlk Türk işçisi Melih Aşık’ın Lund şehrine gelişinin 50. yılı” gibi bir ibare bulunacak.
İstanbul’da Çinli diye Güney Koreli turist hırpalandı. Çin lokantası basıldı. Uygurları Çin’e iade ettiği gerekçesiyle İstanbul’da Tayland Fahri Konsolosluğu tahrip edildi, Ankara’da Tayland Büyükelçiliği önündeki gösterilerde Çinli sanılan bir turist kadın az daha linç ediliyordu. Ankara’da eşcinselleri öldürmekten söz eden afişler asıldı. Cumhuriyet gazetesinin iki yazarı hakkındaki davada müdahillerden biri çıkıp hakime:
- Eğer adalet cezalarını vermezse bize verin biz cezalarını verelim, deyiverdi.
İstanbul’daki yolsuzlukların peşine düşen Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, şehir eşkıyalarınca dövüldü.
Yeni bir iklime adım atıyoruz...
Eğer AKP aleyhinde gösteri, basın açıklaması vs. varsa polis anında bastırıyor, zor kullanarak eylemi dağıtıyor. Bir twit yüzünden 5 yılla yargılanan aydınlar var. Ama AKP’lilerin de onayladığı gösteri hatta taşkınlıklar olursa polis göz yumuyor. Taşkınlığı yapanlar da korunup kollanacaklarını bilerek rahat hareket ediyor. Hatta sevabına, adaletin vereceği cezayı bizzat kesmeye de talip oluyorlar. Böylece iktidardan aferin alacaklarını da düşünüyorlar.
Yandaş sokak terörü iktidarlara önce cazip görünür ama bir süre sonra ipin ucu kaçar...
Te
Karadeniz boydan boya saldırı altında... Altın arayanlar, yol için yeşili katledenler, HES yapıyoruz diye suların yolunu değiştirenler... Devleti de arkalarına alıp saldırıyor.
Bu arada Hattat Holding’e bağlı Hema A.Ş’nin Bartın’daki kömür ocağında çalışan 306 işçi eylemi sürdürüyor. CHP Bartın milletvekili Rıza Yalçınkaya eylemin sebebini anlatıyor.
-Soma’daki maden kazasının ardından, 2014 Eylül’ünde Meclis’ten, “Linyit ve taş kömürü çıkarılan yerlerde, yerin altında çalışan işçilerin ücreti iki asgari ücretin altında olamaz” diyen bir yasa çıktı. Hema işvereni bu yasayı bir ay uyguladı, sonra, burada kömür üretimi yapılmıyor, henüz hazırlık çalışması yapılıyor bahanesiyle uygulamaktan vazgeçti. Oysa hazırlık çalışması yapılırken de kömür çıkarıldığı maden sahasında biriken yüzbinlerce ton kömürden açıkça belli.
- Sonuç?
- Hema işvereni, üretim yapıldığını kabul etse, o zaman devlete 2005 yılında taahhüt ettiği ama yıllardır veremediği kömür yüzünden 104 milyon lira birikmiş cezayı ödemek zorunda. Bunu vermemek için kömür üretimi yapılmıyor diyor. O arada işçiyi de harcıyor. Dahası, bütün bunları Amasra’da kurulacak termik santral ihalesinin kendisine verilmesi için
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Milliyet’e verdiği röportajda erken seçim tahmini yapıyor:
- Üç aşağı beş yukarı benzer bir tablo çıkacak. Bizim oyumuzun 1 - 1.5 puan artacağı ifade ediliyor.
***
CHP bir erken seçimde oy arttırır mı? Kayıp mı eder?
Seçmen sandığa şu düşüncelerle gitmez mi?
- Kılıçdaroğlu 2009 yılından bu yana her seçimi kaybediyor...
- Aldığı oylar koyduğu limitlerin altında kaldığı halde sözünü tutup istifa etmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinden sadece 4 gün sonra, 11 Haziran günü ne demişti?
“Herkes egolarını bir yana bırakıp hükümeti kurmalı. Egolar bir yana bırakılmazsa bu süreç uzar. Ülkeyi hükümetsiz bırakanlar bunun hesabını veremez.”
Aynı Erdoğan bundan birkaç gün sonra ne demişti?
“Hükümeti kurma görevini Meclis Başkanlığı seçimini beklemeden vereceğim iddiası doğru değildir.”
Bu konuşmasından birkaç gün sonra süreci daha da uzatacağını şu sözlerle dile getirmişti.
“Hükümeti kurma görevini Meclis Başkanlık Divanı oluştuktan sonra vereceğim.”
Cumhurbaşkanı süreci böyle uzatırken AKP’li Meclis Başkanı İsmet Yılmaz ne yaptı? Danışma Kurulu’nu toplantıya çağırmak için tam bir hafta bekledi.
Yeni hükümetin kurulması bu kadar mı zaman alır? Komşuya bakalım... Yunanistan’da seçim 25 Ocak’ta yapılmıştı. Çipras hükümeti 11 Şubat’ta güvenoyu aldı. Komşuda hükümetin kurulması ve güvenoyu toputopu 17 gün sürdü. Biz seçimin birinci ayındayız, daha hükümeti kurma görevi bile verilmiş değil...
Olağan dışı bir gecikme var mı? Var...
Geçmiş cumhurbaşkanları; Demirel, Sezer ve Gül hükümet kurma görevini YSK sonuçları açıklandıktan 6 en geç 7 gün sonra vermiş... Bugün sonuçların açıklanmasının ikinci haftası. Yani 14 gün geçmiş bulunuyor... Başkanlık Divanı’nın belirlenmemesi sadece bahane...
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan mitinglerinde (örneğin Gaziantep mitinginde) bakın ne diyordu:
“Türkiye’nin ihtiyacı olan sistem Başkanlık sistemidir. 7 Haziran’da 400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün.”
400 olmadı... Bir huzursuzluk var gibi...
***