Büyük gazete manşet atmış:
“Şimdi uzlaşma zamanı”
Alt başlıkta da Deniz Baykal’ın sözleri okunuyor:
“Milletin takdir ettiği uzlaşmayı partilerimizin işletmesi gerekiyor. Uzlaşma elbette hukuk, ahlak ve yurtseverlik temelinde olacaktır”
Millet nasıl bir uzlaşma önerdi? Gayet açık; Yüzde 60 oranında AKP’nin olmadığı bir hükümet yönünde uzlaşma... Ne var ki ne MHP, ne CHP böyle bir ortaklığa niyetliydiler.
İki lider daha milletvekilleri yemin bile etmeden kamuoyu önünde yaptıkları yapay tartışmalarla AKP’siz koalisyon alternatiflerini tükettiler.
Kendilerini AKP’den gelecek koalisyon teklifine hazırladılar. Deniz Baykal’ın sözünü ettiği uzlaşma da muhtemelen bir AKP - CHP ortaklığıdır. Böyle bir ortaklık Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim yenilgisini arka plana atacağı gibi Baykal’ı da Meclis başkanlığına getirerek mutlu eder.
Uzlaşma görüldüğü gibi üst kattakiler için faydalıdır. Alt kattakiler mi? Uzlaşma onların ödeyeceği bedelle sağlanır.
Haber gazetelerde büyük müjde diye yer aldı...Ulaştırma Bakanlığı ile İspanyol OHL - Dimetronic firması anlaşmış.
Firma Marmaray’ın Halkalı - Kazlıçeşme ve Ayrılıkçeşme - Pendik hatlarını 2016’nın sonunda bitirmeyi taahhüt etmiş. İhale sistemi nasıl çıkmaza sokulur, Marmaray güzel örnektir.
Gebze - Halkalı arasındaki 76 kilometrelik Marmaray’ın tamamı 2009 yılında bitecekti. Ne var ki banliyö hatlarının mekanik - elektrik sistemlerini yapan Alstom - Marubeni - Doğuş grubu işi yüzüstü bırakıp 2010 yılında ihaleden çekildi. Devleti zarara soktu. Doğuş grubunun bu olaydan sonra da ihale almaya devam ettiğini gördük. Karşılığında NTV’yi yandaş kanal hale getirdi, iktidarın hizmetine sundu...
Banliyö hatları ihalesi bir yıl sonra İspanyol OHL firmasına ihale edildi.
O zaman Marmaray’ın 29 Ekim 2013 tarihinde açılacağı bildirildi. Gerçekten de açılış tam o tarihte yapıldı. Ama küçük bir eksik vardı!
Marmaray’ın 13 kilometrelik Ayrılıkçeşme - Kazlıçeşme bölümü açılmış, Halkalı - Gebze arasında geri kalan 63 kilometrelik bölüm açılmamıştı. OHL ihaleyi aldığında banliyö hatlarının 2015 Haziran’ında tamamlanacağı bildirildi. Şimdi ise açılış 16 ay sonraya atılıyor. Bu
Koalisyon için el ense çekme, çift dalma, arkaya dolanma, kılçık atma gibi güreş sporunda var olan oyunlar birbiri peşinden denenirken... Koalisyon yönetimlerine ülkenin çok da yabancı olmadığını kaydetmek lazım...
Değerli araştırmacı Muzaffer Ayhan Kara’nın “Koalisyon” adlı 400 sayfalık kitabında belirttiği gibi... Koalisyon yönetimleri 27 Mayıs 1960 sonrasında siyasi sahneye çıkıyor.
Ülke 1961 - 2002 yılları arasında tam 15 kez koalisyon yönetimlerine sahne oluyor. 1961-1965, 1974-1979, 1991-2002 koalisyon yılları oluyor...
Parlamenter demokrasinin en az 20 yılı koalisyonlarla geçiyor.
1983 - 91 yılları arasındaki ANAP döneminin ardından Türkiye 2002 yılına kadar tam 11 yıl koalisyon hükümetleriyle yönetiliyor.
Anlaşılıyor ki ülkenin uzun süre tek parti ile yönetilmesi de mümkün değildir. 13 yıllık AKP dönemi bu tezin son örneğidir...
Peki Türk halkı liderleri ve partileri neden sık sık harcıyor...
Halka hizmet vaadiyle gelen iktidarların bir süre sonra halka değil sermayeye hizmet ettikleri anlaşıldığı için olmasın...
Uzun yıllar Açık Pencere’nin muhabiri olarak çalışan Musa Ağacık, siyasi liderlere bunaltıcı sorular sormakla ünlüdür. Süleyman Demirel ile de zengin anıları vardır. Anlatıyor... Dinleyelim...
- Demirel’in yasaklı olduğu 1987 yılı yazında Tuzla’daki evine gittim.Yakında referandum yapılacaktı. Evinde Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Güneri Cıvaoğlu da vardı. Konuşmanın arasına girip Demirel’e sordum:
- Sayın Demirel, meydanlarda dile getirdiğiniz ‘konuşan Türkiye’ sözleriniz gerçek mi, yoksa reklam mı?
- Musa kardeşim, tabii ki gerçektir, reklam olur mu?
- Sayın Demirel, televizyonda bir deterjan reklamı var.
- Ne varmış televizyon reklamında?
- Efendim, deterjan reklamında bir kaşık deterjanın dağ gibi bir bulaşığı yıkadığı iddia edilmekte. Yapılan tahlilde deterjanın ancak o bulaşığın onda birini yıkadığı ortaya çıkmış. Bu durumda sözlerinizin yüzde kaçı doğru Sayın Demirel?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kendisini ziyaret eden Sözcü yazarlarına çeşitli konularda görüşlerini aktarırken söz Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmeye geliyor. Kemal Bey diyor ki:
“Sayın Deniz Baykal, televizyona yaptığı açıklamanın biraz daha ayrıntılısını bana anlattı. Bilgim dahilindeydi görüşme. Baykal gitmeye niyetliydi. Ben ‘Sakın kaçak Saray’da olmasın” ve ‘Koalisyon konusu olmasın’ dedim. Ama içeride koalisyon da görüşülmüş. Sayın Deniz Baykal’ın o gece bana neden ulaşamadığını ise, ben de anlamadım. Tam tersine, o gece saat 24.00’ten sonra da ayaktaydım ve uyumuyordum”.
Deniz Baykal Meclis açılışında en yaşlı üye sıfatıyla oturumu yönetecek.
Baykal’ın daha sonra da Meclis Başkanlığına adaylığını koyması bekleniyordu.
Sözcü gazetesi bu konudaki haberini şöyle sürdürüyor:
“Deniz Baykal’ın Meclis Başkanı olmasına seçimlerin hemen ardından kesin gözüyle bakılıyordu. Diğer siyasi partiler de Baykal’a yeşil ışık yakmıştı. Ancak Baykal’ın Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından bu tavır değişti. Kılıçdaroğlu da ‘Meclis Başkanlığı konusunda kafamda bir isim yok. Daha erken bu ismi belirlemek’ diyerek Baykal için kapıları kapattı.”
Yoks
Süleyman Demirel Cumhuriyet tarihinde İsmet İnönü ve Tayyip Erdoğan’dan sonra en uzun süre başbakanlık yapan üçüncü siyasetçiydi. İnönü 17 yıl 11 ay, Erdoğan 11 yıl 5 ay (nasıl da çabuk geçivermiş) başbakanlık yapmıştı. Demirel ise o koltukta toplam 10 yıl 4 ay oturdu...
Bunları biliyoruz.. Peki Türkiye’de en kısa süre başbakanlık yapmış kişiyi tanıyor muyuz?
Sanmıyoruz...
Türkiye’de en kısa süreli başbakanlık yapan kişi Ahmet Fikri Tüzer’dir.
1942 yılında Refik Saydam hükümetinden Şükrü Saracoğlu hükümetine geçilirken sadece bir gün (8 - 9 Temmuz 1942) başbakanlık yapmıştır. Aynı zamanda İçişleri Bakanı’ydı. Başbakanlık yaptıktan sadece 37 gün sonra, 16 Ağustos’ta görevi başında vefat etti.
Sakat beyinler
Bursa İnegöl İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Karaaslan kendini çok esprili zanneden biri olsa gerek. Sosyal medyada Atatürk’ün resminin yanına O’nun ağzından şu notu koymuş:
Süleyman Demirel siyasete girişinin 50. yılında hayattan ayrıldı...
Hem Müslümanlığın hem insaniyetin gereği, ölenler hakkında iyi konuşulur.
Ancak siyaset defteri açık tutulur.
Demirel ile bizim siyasete girişimiz de bir bakıma aynı tarihe rastlar!
Demirel 1965 yılında Başbakan oldu. Bizler de Mülkiye öğrencileri olarak ilk kez o yıl Kızılay’da yürüyüşlere başladık... Bir yandan Dönüşüm dergisi satılır, bir yandan slogan atılırdı:
“Süleyman Başvekil, işçi köylü aç sefil”
Sonraki yıllarda TRT’de siyasi programlar yaptık. TRT özerkti. Demirel’in ve Adalet Partisi’nin icraatını en amansız eleştiren yayın organı bizdik. 12 Mart darbesiyle askerler Demirel’i devirdi, bizi de TRT’den attılar. Hem 12 Mart, hem 12 Eylül darbesi Demirel’e karşı yapılmış görünür. Ama sonuçta darbeler Demirel’in başa çıkamadığı sorunları çözmüş, solu temizlemiş, iktidarı yine Demirel devralmıştır.
Deniz Tunaboylu, Moda’da Tarihçi Kitabevinde çalışan sakin bir genç.. Komünist Parti üyesi. 1 Mayıs günü Taksim’de gözaltına alındı. Tutuklandı. Bir ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı.Şimdi 17 yıl hapisle yargılanıyor... “1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak suçu!” işledikleri için tutuklanan birçok genç halen hapiste... Berkin Elvan’ın doğum gününde Taksim’de “İyi ki doğdun Berkin Elvan. Mücadelemizde yaşayacaksın. Dev-Lis” yazılı pankart açan iki öğrenci hakkında 8’er yıl hapis isteniyor.
Bunlar sadece iki küçük örnek... Gezi’den bu yana öğrenci ve gençlere yönelik polis ve yargı baskısı korkunç boyutlara ulaştı... İnsaf rafa kalktı. Gencecik insanlar sırf demokratik haklarını kullandıkları için 5 yıl, 10 yıl, 20 yılla yargılanıyor. Cumhurbaşkan’ına yönelik eleştiri yaptığı için “devlet başkanına hakaret” suçundan kaç kişi tutuklandı, kaçı hapiste, sayısını bilen bile yok.
Pekiii... Hükümet kurmak üzere olan muhalefet partileri neden bu gençlerle ilgili konuşmuyorlar? Neden programlarında faşizm kurbanı bu gençleri kurtarmak yok? Cezalar düşürülerek ve benzer yollarla bu gençler mahkemelerden ve hapis tehdidinden kurtarılabilir. Muhalefet partileri demokrasi kavgası veren gençlerin