“1930’ların Türkiye’si”ni Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra dün de Çankaya Köşkü’nde gençleri kabul eden Başbakan Ahmet Davutoğlu karaladı:
“30’lu yıllarda gençlerin önünü kestiler, tek bir ideolojiye zorladılar” dedi.
Tarihçi Sinan Meydan, KRT’de Çağlar Cilara’nın programında yanıt verdi:
“30’lu yılların ideolojisi tam bağımsız Türkiye’ydi, gençlik tam bağımsız Türkiye ideali ile yetiştiriliyordu. O gençliğe aşılanan temel değer aklı kullanmak, aklı kullanıp bilimle uğraşmak, sanatın değerinin farkına varmak, üreten ve en önemlisi sorgulayan bireyler olmaktı. 30’larda Atatürk’ün yazdırdığı ders kitapları var, hatta bazı kitapları kendi yazmıştı. O kitaplar bilimseldi, evrim teorisinden tutun, uygarlığın ortaya çıkışı ile ilgili bütün teoriler anlatılıyordu. O kitaplarda sanata, bilime vurgu yapılıyordu. Ayrıca, inanç ve dinler dahil olmak üzere her şey sorgulanıyordu. 50’li yıllardan itibaren İmam Hatip Okulları açarak tek tip nesil yetiştiren kendileridir. Bugün Türkiye’yi tek tip ve ayrıca dinci eğitimin verildiği kuşak yönetiyor. Cumhuriyet yönetimi, aklını kullanan, sorgulayan ve bilimle uğraşan nesil yetiştirmeye çalıştı. Sorgulayan, düşünen, aklını kullanan birey tek
Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında umumi manzara şudur...
Osmanlı 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş. Ordunun silahları ve cephanesi alınmış.
Millet yorgun ve fakir. İstanbul işgal altında.
Anadolu, İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından paylaşılmış.
Yunanlılar 4 gün önce İzmir’e çıkmış...
Padişah koltuğunu kurtarmaktan başka bir şey düşünecek halde değil.
Gazeteci Refi Cevat Ulunay, o günlerde Mustafa Kemal Paşa’yı Şişli’deki evinde ziyaret eden tek gazetecidir.
Antalya’da NATO zirvesine katılan Çipras hükümetinin Dışişleri Bakanı Nikos Kocias Hürriyet gazetesine röportaj vermiş. Bir barış meleği gibi takdim edilen Kocias aslında hiç de dostane sözler sarf etmiyor:
- Türkiye’nin Ege’de it dalaşına neden olan uçuşları illegaldir.
- Yunan Savunma Bakanı’nın Kardak’a çiçek bırakması saygı amaçlıdır.
- Kardak Yunanistan’a aittir.
- Kıbrıslı Rumlar Türk askerinin adadaki işgaline son vermesini istiyor. Sabahları dağda Türk bayrağını görerek ve ‘Ertesi gün Türkler mahallemize gelir mi’ korkusuyla uyanmak istemiyorlar.
Yunan Bakan bunları Türk yetkililerin yüzüne de söylediğini bildiriyor.
Ancak bizim tarafta bir rahatsızlık gözlenmiyor...
İspanya Senatosu Ermeni soykırım iddialarını savunan bir önergeyi 14’e karşı 130 hayır oyuyla reddetti. 68 senatör çekimser kaldı. Senatör Jose Mario Chiquillo, yaptığı konuşmada şöyle dedi:
- Biz parlamento olarak kendimizi tarihçilerin ve mahkemenin yerine koyamayız. Sizler bu soykırımı 22 ülkenin tanıdığını savunuyorsunuz.Ben de size 168 ülke tanımadı, buna ne cevap verirsiniz diyorum...
İspanya Senatosu’nun kararını yorumlayan Doç. Cüneyt Akalın:
- İspanya benzer acıları ve sıkıntıları yaşayan, neyin soykırım olup neyin olmadığını bilen bir millettir, dedi...
Haber maalesef medyada gereğince yer bulmadı... Çünkü Türkiye’nin lehindeydi. Soykırıma çanak tutan aydınları üzecek haberdi. Eğer kalemize gol atan bir haber olsaydı kuşkunuz olmasın geniş yer bulurdu.
Madrid saati
Bu satırlar yazılırken Madrid’de Real Madrid - Fenerbahçe basketbol yarı final maçına saatler vardı. Bu önemli maç İspanya saatiyle 21, Türkiye saatiyle 22’de başlayacaktı. Haritaya bakan bir okurumuz merak etmiş, soruyordu:
Rahmetli Çelik Gülersoy, İstanbul için “Yaşanmış ama yazılmamış şehir” derdi.
İstanbul Kitaplığı’nı bu eksiği görerek oluşturdu. Açılışında dedi ki:
- Üç imparatorluğa başkentlik etmiş olan bu şehrin kendisi üstüne bir koleksiyonun oluşturulması, yeni bir girişimdir, özel bir eserdir. İstanbul, kendi tarihinde ilk kez olmak üzere, kendini tanımak ve bilmek istiyor...
Bu amaç ve niyetle kurulan İstanbul kitaplığı, nadide kitaplar, gravürler, fotoğraflar, kartpostallar ile birlikte 8100 esere sahiptir...
Çelik Gülersoy kitaplığın yönetimini Gülersoy Vakfı’na bırakmıştı. Anlaşılan otelciler Sultanahmet’te kitaplığın bulunduğu konağa göz koydu. Vakıf, kuruluşundan 25 yıl sonra, bir konakta kitaplık bulunması lükstür diyerek binayı elden çıkarıyor. Kitaplar nereye taşınacak? Belli değil.. Vakfın üç üyesinden biri, Deniz Yalav diğer iki üyeyi şöyle tanımlıyor:
- Gözlerini para bürümüş...
Gözünü para bürümüş insanın kitap falan görecek hali yoktur... İstanbul kitaplığını kurtaralım.
Eski Meclis başkanlarına makam aracı, şoför ve bir koruma tahsis edilmesi yıllar önce başlamış uygulamaydı. Meclis Başkanlık Divanı, geçen ocak ayında bu haklara bir de Meclis’te oda tahsisini ekledi. O da yeterli bulunmadı. Meclis tatile girmeden kısa süre önce yine Başkanlık Divanı kararıyla eski başkanlara üç personel verilmesi ve ofis giderlerinin Meclis tarafından karşılanması hakkı tanındı... Ayrıcalıklar Meclis görevleri haziranda sona erecek olan Köksal Toptan, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin ve Cemil Çiçek için getirildi. Eski başkanların böyle talepleri yoktu.
Milletvekillerine halkı daha iyi temsil etsinler diye kimi ayrıcalıklar tanınıyor. Peki emekli olan bir milletvekili, temsil görevi yapmayacağına göre, bu ayrıcalıklar niye? Bu kişilerin artık Meclis’te işleri ne? Bu istismar niye... Ayıptır... Halka yazıktır...
Vali Bey’e not...
Bursa Valisi Münir Karaloğlu, İznik ilçesinde devlet hastanesi inşaatını denetliyor... Yapılan işçiliği beğenmiyor. Firmanın şantiye şefi Sinan Kızıltaş’a gazete ve televizyoncular önünde fırça atıp “Burası bir hastane, önem vereceksin. Yoksa sizi buraya gömerim” diyor...
Böylece ne yapmış oluyor?w
Gösteri yapmış oluyor...
Bir
Karayolları’nda taşeron statüsünde çalıştırılan 6 bin 400 işçiye “büyük müjde”yi Başbakan Ahmet Davutoğlu 30 Nisan’da vermiş, “kadroya alınacaklarını” açıklamıştı. 10 gün sonra gelinen durumu çalışanlar anlatıyor.
“Karayolları Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde şimdi ‘müjde’den yararlanmanın koşulları yazılı. Önce, birikmiş haklarınız için dava açmış iseniz bu ayın 18’ine kadar davayı geri çekeceksiniz. En az 60 - 70 bin lira tazminattan vazgeçeceksiniz. Peki kadro garanti mi? Hayır, onun da garantisi yok. Diyelim lütfettiler, kadroya aldılar. 3. sınıf cetvelden maaş alacaksınız. Yani geliriniz öyle aman aman artmayacak.”
Yol İş sendikası neden bu konuda pasif kalıyor diye sorulduğunda... Haklarında çok sayıda usulsüzlük, yolsuzluk iddiası ve davası olduğu için, deniyor...
Mısır’da adalet!
Mısır Adalet Bakanı Manfuz Sabir, tepkiler üzerine istifa etti.
Tepkilerin sebebi Adalet Bakanı’nın bir televizyon röportajında:
- Çöp toplayıcıların çocukları yargıç olamaz, şeklinde bir ifade kullanması...
Kenan Evren 98 yaşında hayattan ayrıldı...
12 Eylül’ün acılarını yaşamış olanlar onu haklı olarak olumsuz ifadelerle anıyor. Kimileri ise darbelere ve darbecilere karşı demokrat görünme çabasıyla ikiyüzlü manevralar yapıyor.
Kenan Evren’in arkasından atıp tutmak kolay, vakit ise geçtir.
Kenan Evren 1980 - 83 arasında darbe lideri, 83 - 89 arasında cumhurbaşkanı idi. 89 yılından bu yana geçen 26 yıl boyunca aramızda bir emekli olarak dolaştı... Sorgulanması için yeterli zaman vardı. Arkasından atıp tutanlar neden yüzüne karşı konuşmadılar!
Kenan Evren’in 1997 yılında Milliyet yayınlarından çıkan bir kitabı vardır; “12 Eylül’den Önce ve Sonra Ne Demişlerdi, Ne Dediler, Ne Diyorlar?” adlı bu kitapta kendisini öven ve eleştiren köşe yazılarından alıntılar yapar. Evren’i rahatsız etmiş olan yazar sayısı 5 - 6’yı geçmez. Oktay Akbal, Bekir Coşkun, Zülfü Livaneli, Yalçın Pekşen, İlhan Selçuk ile bu sütunun yazarı dahil Evren’i kızdıranlar çok çok beş on kişiyizdir.
Devlet ve hükümet taziyeye gitmeyecekmiş.
Bu muhteremi Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü’nde ağırlamadı mı? Bu ağırlamaya itiraz eden oldu mu? Şimdi neden bu hassasiyet!