Eski CHP milletvekillerinin destek bildirisini eleştirmiştik. Bu bildirinin imzacılarından Uluç Gürkan dostumuz gönderdiği notta diyor ki:
“Ekmeleddin İhsanoğlu gönlümden geçen aday değildi. Ancak, gönlümden başka türlüsü geçiyor diye yaşamın gerçeklerine sırt çeviremez, gözümü kapayamazdım.
Öncelikle şu soruya yanıt aradım... Benim gönlümden geçen, senin değerlerinle de birebir örtüşen bir adayın günümüz koşullarında seçimi kazanma şansı ne kadar? Yok denecek kadar azsa ne yapmalıyız? Karşı karşıya olduğumuz ölümcül tehlikeye boyun mu eğmeli, beyaz bayrak mı çekmeliyiz? Atatürk’ün kutsal emaneti laik ve demokratik cumhuriyet düzenimizi İslami yapıda bir dikta rejimine dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu uğurda, ülkemizin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini pazarlığa açıyorlar... Ölümcül tehlikenin uygulayıcısı da belli. Onun Cumhurbaşkanlığı seçiminde yenilmesi öncelikli ve kaçınılmaz görevimiz...”
Bu bir fikir tabii... Bizim fikirimiz de şu...
Cumhurbaşkanlığı yarışını Ekmel Bey’in kazanacağı garanti değil
Kazanırsa Tayyip Erdoğan’a denge ve fren olup olmayacağı belli değil. Çünkü aşağı yukarı aynı düşünce çizgisinde...
Kaldı ki o takdirde de Erdoğan tasfiye olmayacak,
Ekmeleddin İhsanoğlu’na gözü kapalı destek atmayanlar neredeyse hain ilan edilecek... En can alıcı soru ise şu:
- Ne yani Tayyip Erdoğan’a mı oy vereceksiniz...
Oysa... Şu sırada kime oy verileceği tartışılmıyor. Bu ülkenin cumhurbaşkanlığına aday gösterilmiş kişinin kişiliğinin, özelliklerinin, zihniyetinin tanınmasına çalışılıyor.
Halk oyunu vereceği kişiyi sorgulamayacak mı?
Üstelik aday öylesine tuhaf şekilde şapkadan çıkmış ki...
İletişim Uzmanı Nuran Yıldız bu tuhaflığı sorguluyor:
“Seçime kalmış 50 gün. İki lider ayaküstü aday ismi açıklamış. Ortada adayın kendisi yok. Adayı tanıyan yok. Kampanya örgütü yok. Teşkilatların adaydan haberi yok. Adayın kerametini açıklayan araştırma verileri yok. Adayın neden aday olduğunu açıklayan temel mesaj (konsept) yok. Yok. Yok. Yok...”
Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek mesajı yayınlayan eski CHP milletvekilleri arasında adı geçen Alev Coşkun dostumuz aradı:
- Ben Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek için imza toplanırken “Beklentime uygundur”, demedim, “Bugünkü siyasi realite karşısında çıkış yolu” olabileceği kaydıyla kabul ettim, dedi.
Bilvesile sohbet açıldı, biz de çıkış yolu konusunda fikrimizi söyledik.
Bize göre çıkış yolu son saniyede kulağa üflenen bir adayı kabullenmek olamaz...
Çıkış yolu yılın her günü, her dakikası demokrasi mücadelesiyle bulunur...
Örneğin haftalardır yazıyoruz... Yasaya göre kamu görevlileri aday oldukları takdirde görevden istifa etmek zorundayken Erdoğan hiç istifa niyetinde görünmüyor. Erdoğan kampanyayı Başbakan kimliği ve imkânlarıyla yürütürse en az 5 - 10 puan avantaj sağlar. CHP bu konuda kamuoyu oluşturmak, YSK’ye baskı yapmak zorundayken hiç oralı değil...
TRT 14 kanalıyla AKP’nin emrinde... CHP’nin gerekirse TRT karşısında çadır kurarak bu kuruluşun tarafsız yayın yapması için kampanya yürütmesi gerekir. Hiç oralı değil.
CHP kulislerinde dün yeni bir hamle hazırlığı vardı... 20 milletvekili biraraya gelecek, Atatürkçü, laik, cumhuriyetçi bir ismi cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyecek, bu baskı karşısında Ekmeleddin İhsanoğlu çekilmeye zorlanacaktı.
Kimi milletvekilleri aralarında bu hamleyi planlarken Genel Merkez tarafından harekete geçirilen bir grup eski milletvekilinin destek açıklaması düştü ajanslara... Ayhan Altuğ, Orhan Birgit, Alev Coşkun, Uluç Gürkan, Memduh Ekşi, Ali Topuz, Mete Tan, Erol Tuncer, Metin Tüzün gibi isimlerin ortak açıklamasında:
“Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nun, bizim beklentilerimize de uygun bir aday olduğu kanısına vardık” deniyordu... Demek parti içinde yeni aday arayışı endişe yaratmış, eskilerin imzasıyla böyle bir karşı hamle planlanmıştı.
Sıkıntı birkaç yönlü olarak devam ediyor...
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP’nin temsil ettiği değerlere uzaklığı bir yana... Adaylığının açıklanma şekli de başlı başına soru işareti...
Kılıçdaroğlu tüm toplum kesimlerini dinleyeceklerini açıklıyor... Bu amaçla partisini, siyasi partiler, kitle örgütleri, sendikaları dolaşıyor... Anketler yaptırıyor.. İsimler alıyor... Ve sonunda hiç kimsenin aklına gelmemiş bir ismi
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde amaç her şeyden önce Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını önlemektir. CHP veya MHP’li bir adayın yüzde 51 oy alması mümkün değildir. O yüzden iki partiyle de bağlantısı olmayan ama herkes tarafından saygı görecek bir aday; Ekmeleddin İhsanoğlu seçilmiştir...”
Siyasete pratik gözle bakan CHP’liler böyle diyor...
İyi de... Daha ilk demecinde kavgacı bir kampanyaya girmeyeceğini söyleyen Ekmeleddin Bey’in Erdoğan’ı alt edip seçimi kazanacağının garantisi nedir?
İki... Diyelim ki Ekmeleddin Bey Erdoğan’ı yendi, cumhurbaşkanı oldu...
Tayyip Erdoğan tekrar başbakanlığa döndü...
Bunun bugünkü muhalefete faydası ne olur?
Bakınız ne diyor Ekmeleddin Bey geçen yıl aralık ayında (6 ay önce) İslam Konferansı Örgütü’ nün genel sekreterliği görevini devrederken:
Buna “Kemal Bey mucizesi” de denebilir. Sen parti grubuyla, parti meclisiyle, belediye başkanlarıyla, Türk İş, Hak - İş, TESK, KESK, Tüsİad, Müsİad akla gelen ne kadar parti organı ve sivil toplum örgütü varsa hepsiyle görüş... En doğru ismi arıyormuş gibi yap...
Ve sonunda şapkadan tavşan çıkarır gibi.. Kimsenin aklına gelmeyen bir ismi çıkar Bahçeli’nin önüne koy... O da adeta bu ismi bekliyormuş gibi anında onay versin... CHP eski Milletvekili Şahin Mengü:
- Bu bir proje, diyor, muhtemelen Okyanus ötesinde hazırlanmış bir proje. Yoksa iki partinin de aklına böyle bir isim gelmezdi.
Nedir bu “proje”nin amacı ?
Türkiye’de Cumhuriyetçi, laik, demokratik, Atatürkçü düşünceyi bitirmek. İslamcı düşünce ve siyaseti ön plana çıkarmak... O amaçla yurt dışında okumuş uzun yıllar İslam Konferansı’nda çalışmış isim bulundu...
Şahin Mengü devam ediyor:
- Kemal Kılıçdaroğlu zaten CHP’nin geçmiş tarihiyle ve temel değerleriyle sorunu olan ve rövanşist (intikamcı) hareket eden biriydi. Atatürk’ün koltuğuna da kendisi gibi cumhuriyetin temel değerleriyle sorunu olan bir ismi aday gösterdi...
Sorumluluk sahibi insanlar rehineleri kurtarmak için çözümler arıyor... Bir kahve sohbetinde birisi şöyle dedi:
- Bence misilleme olarak Türkiye’deki IŞİD mensuplarını alıp hapse atacaksın... Devlet mutlaka onların kim olduğunu ve nerede yaşadıklarını biliyordur...
Bir başkası dedi ki:
- Yahu şehit olacağım diye kelleyi koltuğa almış adam hapisten mi korkar...
Diğeri sordu:
- Peki bundan sonra olacak?
- Teröristlerin isteklerini paşa paşa yerine getireceksin... Yoksa rehineleri teker teker öldüreceklerini söylediler... Daha ileri gidersen Reyhanlı’daki gibi patlamalar başlatır bunlar...
Bülent Arınç dün Musul baskınından habersiz oldukları yorumlarına itiraz ediyor:
- Bizim haber kaynaklarımızı çok güçlüdür, elbette haberimiz vardı, diyor...
Güçlü söylenti; IŞİD Musul’a girerken kentte bizimkilere karşı herhangi bir eylem yapmayacağı mesajını vermiş,bizimkiler de inanmış, ancak örgüt son iki günde fikir değiştirerek Konsolosluk baskınını gerçekleştirmiştir.
Aynı kaynaklara göre IŞİD, rehineleri serbest bırakmak için Türkiye’de tutuklu militanlarının serbest bırakılmasını şart koşuyor. Şu anda pazarlık sürüyor. Talepler arasında 20 Mart 2014’te Niğde’de bir astsubay, polis ve vatandaşı öldüren 3 IŞİD militanının gönderilmesi de var.
Türkiye’nin azılı bir terör örgütüyle böylesine samimi olması, “bize birşey yapmaz” diye onlara güvenmesi başlıbaşına skandal... Anlaşılan geçmişte destek olunmuş. Arada bir dostluk kurulmuş. Ama altı üstü bir terör örgütü bu. Her an arkadan vurabilir. Nitekim vurdu. Şimdi onlarla pazarlığa oturmuş bulunuyoruz. Böyle bir pazarlığa girmiş olmak da devlet adına ayrıca onursuzluk...
Sonuç.. Türk devleti bir hafta içinde iki terör örgütünden ağır tokatlar yedi.
Diyarbakır’da bayrağını koruyamadı.