Emniyet’te tasfiyeler hızla sürüyor... Şu ana kadar 1700 polisin pasif göreve alındığı ya da yerinin değiştirildiği haber veriliyor... Büyük bir rakam... Peki bu dev kadrolaşma nasıl sağlandı? Cemaatçi olduğu söylenen polisleri kritik görevlere kim, nasıl yerleştirdi? Emekli komiser Adil Serdar Saçan 2006 yılındaki bir konuşmasında anlatıyor:
“Emniyet Teşkilatı bünyesindeki örgütlenmelerine 1970’lerde başlamışlardır. Polis akademilerinde, öğrenciler sınıf komiserleri tarafından Işıkevleri’ne götürülüyorlardı. Bu komiserlerden biri bugün Emniyet Teşkilatı’nın başına geçmiştir. Benim Polis Akademisi’nde bulunduğum yıllarda, mesela AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, Fethullah Gülen örgütüyle ilişkisi olmayan polislerin ya maaşları kesilmiş ya da işten atılmışlardır... Polis Akademisi’nden birincilikle mezun oldum ve yirmi dört yıllık kariyerim boyunca mesleğimdeki üstün başarılarımla gurur duydum. 2002’den sonra, AKP terfi etmemi engelledi. AKP, sadece karşı devrimci İslamî faaliyetlere katılmış polisleri terfi ettirdi... Teşkilat’ta yükselmenin tek yolu, belli bir Cemaat’e üye olmaktan geçiyordu. Bugün Emniyet Teşkilatı’ndaki üst düzey polislerin yüzde sekseni Gülen Cemaati’nin
İzmir Cumhuriyet Savcılığı tarafından limanlardaki işlemlerde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla düzenlenen operasyonda 25 kişi gözaltına alındı. Soruşturulan isimler arasında eski Ulaştırma Bakanı ve İzmir belediye başkan adayı Binali Yıldırım’ın bacanağı da var...
Haber duyulur duyulmaz ilk tahmin: “Bu Cemaatin yeni hamlesidir” oldu.
Binali Yıldırım operasyonun zamanlamasını “manidar” buldu... Artık AKP’nin zarar gördüğü her operasyon, arkasında tarafsız savcılar da olsa “Cemaatin marifeti” olarak adlandırılacak. Çünkü savaş var. Ve AKP kesinlikle soruşturulmak istemiyor.
Nitekim birkaç saat içinde operasyonu yürüten ekibin başındaki Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Şevik ile yardımcıları Taner Aydın ve Behzat Tuzcu görevlerinden alındı.
Olayın ayrıntısını bilmiyoruz. Ama akla gelen ilk soru şu:
- Ne yapmalıydı bu görevliler? İstanbul Emniyeti’nin ikinci dalgada yaptığı gibi savcının gözaltı talimatına itaasizlik mi etselerdi? O da suç değil mi?
İktidar onu istiyor... Yargı çetedir... Özellikle AKP’ye dokunan emirlerine uymamak gerekir, diyor... AKP “paralel devletle savaş” adı altında Emniyet’i hallaç pamuğu gibi atıyor. Maliye’de aynı yönde çaba var. Yargıya
Dört eski bakanın (Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış) adlarının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili savcılığın hazırladığı fezlekeler nerede? Soruyu eski savcı, CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’a sorduk. Yanıt:
- Yaklaşık 20 gün önce İstanbul Başsavcılığı, söz konusu bakanlarla ilgili bilgi ve belgeleri içeren fezlekeleri UYAP sistemine attık, diye açıklama yapmıştı. Bu, söz konusu fezlekelerin Adalet Bakanlığı’na gönderildiği anlamına gelir. Bakanlığın fezlekeler üzerinde inceleme, değerlendirme vs. gibi hiçbir hakkı yoktur, derhal TBMM’ye havale etmekle yükümlüdür. Şu anda söz konusu fezlekeler Adalet Bakanlığı’nda mı yoksa TBMM Başkanlığı’nda mı bekletiliyor, bilemiyoruz. Ama nerede bekletiliyorsa, bekleten resmen suç işliyor demektir.
- Nerede bekletildiğini nasıl öğreneceğiz?
- Yarın Meclis Başkanı’na yazılı başvuruda bulunacağım. Görevini yapmasını, fezlekelerin nerede olduğunu ortaya çıkarıp derhal TBMM’ye sevkini sağlamasını isteyeceğim. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, Silivri Cezaevi’nin önünde o mahkemelerin savcı ve yargıçlarını eleştiren bir konuşma yaptığında hakkında düzenlenen fezleke iki gün içinde
Çocukların çalışması güdeme gelince bu alanda öncü isim olan Kemal Abi ve oğlunu anımsamadan olmaz.
2007 öncesinin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın girişimci oğlu Abdullah Unakıtan’ın eli neye değse altın oluyordu.
Örneğin gümrük vergisi yüzde 20 iken mısır ithal etmiş, birden vergiler önce yüzde 45’e, sonra yüzde 70’e çıkarılmış, Abdullah Unakıtan böylece birkaç günde 360 milyar lira kazanmıştı.
2006’da kuş gribinin Türkiye’yi kasıp kavurduğu dönemde Unakıtan’ın A.B adlı şirketi raflara pastörize yumurta çıkardı... Aynı günlerde likit yumurtanın KDV’si yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Satış patladı.
Dedikodular almış yürümüştü. Ancak Kemal Unakıtan bu konulardaki soruları ısrarla yanıtsız bırakıyordu.
Nihayet gazeteciler bir punduna getirip Abdullah Unakıtan’ın işleri konusunda ne diyeceğini Başbakan’a sordular.
Erdoğan’ın kayıtlara geçen cevabı aynen şu oldu:
Esrarengiz TIR ve arkasındaki binek aracı 1 Ocak günü jandarmaya yapılan ihbar sonucu Hatay’da Kırıkhan - Reyhanlı yolu üzerinde durduruluyor. Jandarma arama hazırılığı yaparken TIR’da bulunan ve MİT’te görevli olduğunu söyleyen kişi “Arayamazsınız araçta bulunanlar devlet sırrıdır” diyor. Olaya savcılar el koyuyor. Derken devreye Hatay Valisi Celalettin Lekesiz giriyor. Valinin talimatı üzerine TIR aranmıyor, yoluna devam ediyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, TIR’da gıda maddesi bulunduğunu ve Türkmenlere gıda maddesi götürüldüğünü söylüyor... Araçta sadece gıda maddesi varsa aranmasına neden engel olundu? MİT görevlisinin gıda nakliyesinde işi ne?
Olayda Cemaat - Hükümet çekişmesi de kendini hissettiriyor.
TIR’ı kim ihbar etti, TIR’ı izleyen polis ekibi neden görevden alındı, soruları, Cemaat - iktidar çekişmesine ışık tutuyor.
* * *
ABD ve Batı, Suriye işinden mümkün olduğunca elini eteğini çekti. Esad’a karşı savaşan İslamcı terörist grupların iktidara gelmesi ihtimali Batı’nın gözünü korkuttu.
Kimyasal silahlar imha oldu, barış görüşmelerine başlandı.
Özdemir İnce dostumuz görüntüyü birkaç çizgiyle resmetmiş:
“AKP ile Fethullah Cemaati el birliğiyle Cumhuriyeti yıktılar, bütün yapılarının temellerini dinamitlediler: Ne milli eğitim kaldı, ne laiklik ilkesi kaldı, ne erkler ayrılığı kaldı, ne özgür ve laik yargı, ne de Cumhuriyet’in polis teşkilatı kaldı. TSK zaten şamar oğlanına döndü... Cumhuriyet’ten sonra sıra geldi birbirlerini yıkmaya...”
Kavga kızışırken... Cemaat son günlerde belli bir telaş ve gerileme içinde görünüyor...
Bugün gazetesi patronu Akın İpek’in altın madeninin durdurulması... Poliste tayinler... Başbakan’a 2000 kişilik tasfiye listesi verildi haberleri... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yargıda cemaat örgütlenmesine soruşturma başlatması... Genelkurmay’ın dün yaptığı yargı hakkındaki suç duyurusu... Başbakan’ın cemaate yönelik “ajan ve komplocu örgüt” suçlamalarının dış dünyadaki cemaat okulları ve benzeri yatırımları olumsuz etkileyecek olması... Bu zincirleme gelişmelerin Cemaat’i endişelendirmemesi imkansız.
Bu arada dört bakan ve çocukları hakkındaki rüşvet iddiaları Başbakan’ın “tezgah, komplo, ajan, örgüt, suikast” haykırışları arasında geri plana düştü... Başbakan’ın kavgada üstünlüğü
Erdoğan yeni yıl konuşmasında yine önemli ipuçları veriyor. İlk dikkati çeken cümle:
“2023 yılına ve bu yıl için belirlediğimiz hedeflere ulaşmamıza şurada artık sadece 9 yıl kaldı...”
Yani... Biz 2023’e kadar koltukta oturma planı yaptık, şunun şurasında da çok bir şey değil sadece 9 yıl kaldı, ona göre dişinizi sıkın...
Yolsuzluk suçlamalarına gelince... Bunu nasıl okumamız gerektiğini Usta anlatıyor:
“17 Aralık komplosu, milletin hükümetini, milli iradeyi, demokrasiyi, sandığı hedef almıştır. Yargı ve emniyet başta olmak üzere, devlet kurumları içine yerleşmiş bir örgüt, dışarıdan aldığı talimatlarla, Türkiye’nin istikrarına, güven ortamına, Türkiye’nin büyüyen ekonomisine ve kardeşliğine suikast girişiminde bulunmuştur.”
Yani... Savcı Muammer Akkaş’ın açtığı yolsuzluk soruşturması tamamen iktidarımızı alaşağı etmek için bir bahanedir... Dışarının tertiplediği suikasttir!
Peki yolsuzluk yapılmadı mı? AKP yolsuzluğu örtmeye mi çalışmaktadır? Haşa... Bakın ne diyor Usta:
Yeni bir gün gibi ufuktan doğuyor yeni yıl... Neler getirecek tam bilemesek de nelerin gittiğini hep birlikte görüyoruz.
Örneğin... Biten yılla birlikte İslamcı siyaset bitiyor, Müslüman maskesiyle siyasete girenlerin karizması sönüyor. İç politika hırsızlık, dış politika yalnızlık çukurunda debeleniyor. Mısır’da darbeyle bitirilen istismarcı siyaset, Türkiye’de iç kavga sonucu fiyaskoya dönüşüyor... Nihat Genç bunu Odatv’de güzel anlatıyor:
“İki İslami örgütün iç savaşı, bir savaştan daha çok anlamlar taşıyor. Anayasa hukuk tanımazlıkları bir yana, gizli gündemleri bir yana, seks kasetleri bir yana, Allah’ı, dini en pis işlerine alet etmeleri bir yana, sefahatları şatafatları bir yana, halkın parasını dünya tarihinde görülmemiş büyüklükte çalmaları bir yana, El Kaide’yi Suriye’de silahlayıp İran’a karşı savaştırırken arkadan İran’la kara para temizlemeleri bir tarafa, bir devlet için felaket denecek polisi savcısını ikiye bölmeleri bir tarafa, ordusuna işgal güçleri gibi kumpas kurması bir tarafa, yazarlarına suç inşa edip yalancı tanıklarla içeri tıkmaları bir tarafa, sayıştayı meclisten kovmaları bir tarafa, suçlamaları, iftiraları, ithamları, yalanları, yalıları,