Görünen o ki... Milli Güvenlik Kurulu 2004 yılında “Cemaati bitirme” kararı almış.
Sonraki yıllarda da bu kararın devamı sayılabilecek kararlar alınmış...
Ancak Cemaat bitmek yerine hızla büyümüş... Bitirilen TSK olmuş...
Cemaat kalemleri kağıt üstünde kalan cemaat aleyhindeki kararları suçlama konusu yaparken... AKP kalemleri tam tersine Cemaat’in beslenip büyütüldüğüne işaret ediyor. Örneğin Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi dün soruyor:
“2004’ten önce kaç valiniz, kaç milletvekiliniz, kaç bakanınız, kaç üniversiteniz vardı, 2004’ten sonra kaç valiniz, vekiliniz, bakanınız, üniversiteniz oldu?”
Bu arada Bülent Arınç diyor ki:
“... Böyle bir karar alınmış olsa bile bu sadece hükümete - tavsiye edilmiş- olabilir, hükümet de böyle bir tavsiyeyi kesinlikle yerine getirmemiştir.”
NTV’de önceki gün “Kayıttayız” adlı programda “geçmişimizle yüzleşelim” sloganı altında 1915 olaylarından başlayarak yakın tarihimizle ilgili olarak öyle ağır suçlamada bulunuldu ki... Sanırsınız programı Ermeni diasporası hazırlamıştır...
Geçmişle yüzleşmek konusunda Prof. Türkkaya Ataöv’ün hatırlattığı ve bilmemiz gereken bazı esaslar vardır. Birkaçını aktaralım:
* Geçmişle yüzleşmek bir tarih sorunudur. Geride kalmış olayları aydınlatacak belgelerin kapsamlı, eksiksiz, doğru, yansız ve dengeli biçimde ortaya konması gerekir. Bu uğraş bilimin görevidir. Geçmişte ne olduğunu belirlemenin ilk koşulu siyasilerin kararlarını bir yana itmektir.
* İncelenen konu, anlaşmazlığa taraf olanlardan biri ya da birkaçı için bir kin ve öç kaynağı olamaz. Hele egemen olmaya özenen görüşün doğruluğunu sorgulayan ikinci görüşlerin eşit olarak dinlenmediği, savunulamadığı, dikkate alınmadığı... Ülkelerde siyasal amaçlar için kullanılamaz.
* Suç ve ceza, olayla ilgili olmayan yeni kuşakları da içine alamaz. Öyle olursa, kimi ulusların yurttaşlarının, başkalarından farklı olarak, toptan ve istisnasız biçimde, sanki bir günahla doğmakta oldukları onaylanmış olur.
* Geçmiş olayların tümü
Fethullah Gülen cemaatini bitirmeyi öngören MGK kararı 25 Ağustos 2004 günü yapılan toplantıda alındı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül‘ün imzalarının da yer aldığı kararın uygulanmasıyla Başbakanlık görevlendirildi.
O MGK kararını gündeme, Cemaat yanlısı bir gazeteci, Mehmet Baransu getirdi.
AKP tarafı “evet imzalar atıldı ama MGK’nin kararı uygulanmadı” derken.
Mehmet Ali Şahin: “O günlerde baskı altındaydık” diye savundu durumu.
AKP takiye yapmış... Cemaat’in bitirilmesi için MGK kararına imza atmış ama... Uygulamada tam tersi yolu tutmuş. AKP’li Şamil Tayyar’ın da tweetlediği gibi... Polis Cemaat’e devredilmiş, okul ve dershane sayısı patlamış. O MGK kararının altında imzası bulunan kuvvet komutanları; İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Şener Özuygur ise bugün ağır cezalara çarptırılmış olarak hapisteler... Son durum mu? 2004 yılındaki MGK kararını “tersine” uygulayan AKP bugün “düzüne” uyguluyor. En azından Cemaat bunu iddia ediyor: “Bitiriliyoruz” diyor.
Bu iki ekip birlikte TSK’yi bitirdi... Laik cumhuriyet yanlısı kitleleri bastırdılar. Güç paylaşımı sınıra dayanınca kavga çıktı, ayrılma vakti geldi. Şimdi en büyük merak; TSK
Geçen çarşamba sabahı gazetelerde mutlu haberler okunuyor:
“Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye gelecek.
Ankara’da bölge petrolünün Türkiye’ye taşınması ve doğalgaza ilişkin anlaşmalar imzalanacak...”
Barzani Ankara’ya geliyor. “Yeni yıldan önce Türkiye’ye petrol pompalayacaklarını” söylüyor.
Fakat anlaşmanın imzasına saatler kala...
Washington’da, ABD Dışişleri Sözcüsü Jen Psaki’ye bu konu soruluyor... Cevap:
- Irak Federal Hükümeti’nin onayı olmadan Irak’tan petrol ihracını desteklemiyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisine katılacak gazeteciler belli olunca... Sözcü, Halk TV, OdaTV biz niye yokuz diye listeye isyan etti. Geçen Irak gezisinde aynı tartışma yaşanmıştı. Bazı gazetecilerin yapılacak temaslara tanıklık etmesi mi istenmiyor? İlk akla gelen o...
* Gazeteciler ile Loğoğlu arasında soru cevap:
- Kemal Bey ABD’de Fethullah Gülen ile de görüşecek mi?
- Onu Sayın Fethullah Gülen Hoca’ya sormak lazım...
Bu cevaptan Gülen’den davet bekledikleri anlamı da çıkmıyor mu?
* Kemal Bey ünlü Wall Street Journal’a iktidarı şikayet ediyor. Sonra diyor ki:
“Yeni anayasa yapılması için liderlik etmek istiyoruz. ABD’li dostlarımızla ziyaretim sırasında detaylı olarak bunu da konuşacağız...”
Başbakan grup toplantısında 1921 Anayasası’nı övdü dün:
“Türkiye ilk sivil anayasasını 1921 yılında yapmıştır. 1921 yılındaki o anayasadan sonra ne yazık ki bu derece katılımcı anayasa yapılmamıştır. Biz tıpkı 1921 yılında olduğu gibi herkesin katkı verdiği, herkesi kucaklayan, herkesin diline, inancına, kimliğine saygı duyan sivil bir anayasa yapma arzusundaydık...”
Başbakan’ın 1921 Anayasası’yla ilgili fazla bilgi sahibi olmadığı belli...
1921 Anayasası’na anayasa bile denmez... İlk Meclis içinde kurulan bir komisyon tarafından hazırlanmış, özel çoğunluk aranmadan, olağan bir kanun gibi kabul edilmiştir. Topu topu 24 maddedir. İçinde temel hak ve özgürlüklerle ilgili madde yoktur. İnanç, kimlik gibi konuları güvenceye alması söz konusu değildir.
Başbakan dünkü konuşmasında Anayasa Komisyonu çalışmalarına da nokta koydu ve ekledi:
“Yeni anayasa hedefinden vazgeçmiş değiliz. Komisyondan sonuç çıkmasa da biz farklı yolları denemeye, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni anayasa için samimi şekilde çalışmaya devam edeceğiz.”
Yani... AKP tek başına veya BDP gibi bir partiyi yanına alarak yeni anayasayı yapma çalışmalarını sürdürecektir. AKP’nin amacının bu olduğu baştan
Prof. Ümit Özdağ, “TSK’nin bu açıklaması utanç vericidir”, diyor...
Sözünü ettiği TSK’nin 15 Kasım tarihli açıklamasında “meşru müdafaa” deyimine dikkat:
“Mardin/Nusaybin Eskihisar Köyü bölgesinde, yol devriyesi maksadıyla görevlendirilen iki adet Jandarma Özel Harekat Timi ve dört adet Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçdan oluşan unsura, görev dönüşünde, anılan bölgede pusu kurdukları anlaşılan bölücü terör örgütü mensupları tarafından, saat 15:20 sularında uzun namlulu silahlarla 100-150 el ateş açılmış, ayrıca konvoy gerisindeki Zırhlı Araca bir adet RPG-7 roketi atılmış... Açılan bu ateşe, meşru müdafaa kapsamında Tekerlekli Zırhlı Araçlar üzerindeki makineli tüfekler ile derhal karşılık verilmiş, karşı ateş üzerine terörist ateşi kesilmiştir...”
PKK’nin haber ajansı ANF’de aynı gün şu haber yayımlanmıştır.
“HPG, Mardin’in Nusaybin ilçesi kırsalında operasyona çıkan Türk ordusuna bağlı askeri birliklerin gerilla alanlarına yönelmesi üzerine uyarı ve savunma amaçlı ateş açıldığını duyurdu.”
Yani... PKK bazı alanları gerilla alanı olarak ilan etmiş ve TSK’nin bu alanlara girmesini yasaklamıştır.
Bu alanda saldırıya uğrayan bir askeri birlik ilerde suçlu çıkmamak için
Üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi Alevileri ayağa kaldırmışken... Türk Tarih Kurumu da şeref üyeliği verdiği 60’a yakın tarihçiye Yavuz Sultan Selim cübbesi giydirdi. Yavuz’a ilgi büyük. TTK Başkanı Prof. Metin Hülagü, Yavuz’la ilgili tartışmalar sorulduğunda şöyle dedi:
- Yavuz Sultan Selim’in Alevileri katlettiği, kılıçtan geçirdiği gibi bir görüşe katılmıyoruz. Sadece kaynaklardan bir tanesinde böyle bir şey geçiyor, onun dışındaki hiçbir kaynakta geçmiyor, öyle bir bilgi, kayıt yok....
Osmanlı tarihine ilişkin en sahih kaynaklardan biri Ord.Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın “Osmanlı Tarihi”dir. Kitabın ikinci cildinin 257’nci sayfasından özetliyoruz:
“Yavuz Sultan Selim İran seferine hazırlanıyordu. Şah İsmail’in Anadolu’da el altından yaptığı tahriklerle Osmanlı idaresinde bulunan Aleviler o tarafa meyletmişlerdi... Şah İsmail ile yapılacak harpte, memleket içinde yer yer Alevi kıyamlarıyla devletin başına büyük bir gaile çıkması muhtemeldi... Şah İsmail taraftarı olanların bir defteri (listesi) yapılmış, zararı dokunabilecek 40 bin kişi hapis veya idam edilmiştir.”
Uzunçarşılı üç de kaynak veriyor: Tacü’t tevarih, Ali ve Solakzade Tarihi...
Hammer