Bekleme odasında!

5 Şubat 2013

Başbakan AB kapısında bekletilmekten yakınıyor:
- 50 yıl AB kapısında bekletilen bir ülke sonunda bir karar vermek durumunda olmaz mı? AB bunu hiçbir ülkeye uygulamamıştır...
Doğru sözler... Ancak biz AB kriterlerini yerine getirdik mi de kapıda bekletiliyoruz... Demokraside dibe vurmuş, dünyada en çok gazeteciyi hapsetmiş, basın özgürlüğünde 154. sıraya inmiş bir ülkenin AB’de işi ne?
Toplumsal fotoğrafa bakın... Gün geçtikçe Avrupa’ya değil Arap dünyasına benziyoruz... Örtünme ilkokula inmiş... Kız ve erkek öğrencilerin okulların ayırmak gündeme gelmiş. Avukatların türbana girme mücadelesi sürerken... Bu konuları tartışmanız bile yasak... Tartışırsanız inançları rencide etmiş oluyorsunuz! Lince uğruyorsunuz... Siyasi İslam’ın Cumhuriyet’e karşı mücadelesi din kisvesi altında sürüyor çünkü.
Avrupa standartlarında bütün bunların yeri ne?
Korkarız bu gidişle Şanghay Beşlisi de bizi arasına almaya cesaret edemeyecektir. Geçmişte Erbakan’ın düşlediği gibi... Bizim için en iyisi bir İslam Ortak Pazarı’ kurmak ve orada yer bulmak olabilir...

Topçu Kışlası...

Yazının Devamı

Güzel medyamız...

3 Şubat 2013

Ankaralı gazeteci arkadaşımız Alaattin Aktaş, güzel ve ilginç bir kitap yazdı: Benim Güzel Medyam... Kitabın amacı, gazeteci olarak günlük koşuşturma içinde çoğu kez farkında olmadan yaptığımız hataları ortaya koymak, basın olarak özeleştiride bulunmak... Doğru gibi görünen yanlış başlıkların sayısı hayli fazladır gazetelerde...
- Mesela: “Akaryakıt ürünlerine zam yapıldı”
Petrol ürünlerine zam yapılır da akaryakıtın ürünü olur mu?
- Ekler nasıl yazılır? Mesela “Bakan Rice’den sürpriz ziyaret” doğru mu? Hayır... Ekler sözcüğün okunuşuna göre düzenleniyor. Rice, “rays” diye okunduğuna göre doğru ek “Rice’dan” olacak...
- Bir başka haber: “Başbakan Erdoğan dün Lüksemburg Başbakanı Juncker’i kabul etti”
Başbakan diğer başbakanı kabul etmez... Onunla görüşür...
Devlet adamları ancak kendinden daha aşağı kademeleri kabul eder...

Yazının Devamı

Sahibi bulundu...

2 Şubat 2013

CHP milletvekili Ali Haydar Öner, Meclis’te Birgül Ayman Güler’in sözlerini izaha çalışırken... “Ulus ile milliyet farklı kavramlar. Ulus bir tane. Milliyetler birden fazla. Bu kavramlar zaten eşit olamaz. Ancak elbet milliyetler eşittir. Kürt ile Türk ikizdir. Arada eşitsizlik yoktur” gibi mesajlar verirken yine kavga çıkıyor. AKP Diyarbakır milletvekili Cuma İçten konuşuyor:
- Diyarbakır’a girebilmek için abdest alman lazım senin. Biz seninle eşit değiliz, elhamdülillah. Zaten ben seninle eşit olmak istemem. Biz bu ülkenin sahibiyiz...
BDP Muş milletvekili Sırrı Sakık söz aldı:
- Çanakkale’ye bakın. Orada sadece sizin atalarınız savaşmadı. Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslardan, Balkanlardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Oradan gelip, hele dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz...
Birgül Ayman Güler’in bir çift lafını faşizm ve ırkçılık diye niteleyen sözümona “aydın”ların yukarıdaki “Bu memleket bizim” hezeyanlarını fevkalade demokrat ve barışçı bulacaklarına emin olabilirsiniz...

Yasaklı komutan...
Gazetelerde haber... Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harp Filo Komutanı Tuğamiral Ahmet İskender

Yazının Devamı

Mesela Churchill

1 Şubat 2013

İngiliz devlet adamı Winston Churchill, 1919 yılında British Air Council’de konuşurken diyor ki:
“Gaz kullanımı hakkında koparılan onca fırtınayı anlamakta zorlanıyorum. Ben medenileşmemiş kabilelere karşı zehirli gaz kullanılmasına tamamen taraftarım. Bunun iyi bir etkisi olacak ve kalıcı bir korku yayacaktır”
Bu ilkellik ve vahşet İngiltere’de iki günün biri ısıtılıp Churchill ve Muhafazakâr Parti’nin karalanması için kullanılıyor mu? Hayır... Çoktan unutulmuştur. O saygın devlet adamı olarak tarihte yerini almıştır. Geçmiş kendi koşulları içinde tartışılır. Arşivden birkaç cümle çekip siyasi liderleri, partilerini, seçmenlerini o birkaç cümleyle linç edemezsiniz. Bizde ediliyor. Her gün gündemde İnönü, Atatürk, CHP, tek parti dönemi var...
Ya da bir CHP’linin ağzından çıkan bir çift lafı alıp günlerce onu, partisini, seçmenini vuruyorsunuz...
Neden bütün bunlar?
Yaşadığımız bu günlerin başarısızlıklarını unutturmaktan başka sebebi olabilir mi?
Başbakan geçmişi 30’lu, 40’lı yılların haberleriyle vurmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

Türkiye fotoğrafı

31 Ocak 2013

Başbakan geçenlerde TSK’nın durumuna değindi; “400’e yakın emekli, muvazzaf subay, astsubay örgütten tutuklu” diye başlayarak çarpıcı mesajlar verdi. Yankısı mı ne oldu?
Bakınız PKK’ya yakın Özgür Gündem gazetesinde Veysi Sarısözen ne yazıyor:
“Türk tarafında durum ne? Facia. Başbakan bırakalım ‘kruvazörlere’ amirali, neredeyse ‘takalarda dümen tutacak reis’ bulamadığını açıkladı. PKK’ya ‘duman attıracağı’ söylenen ‘Hudut özel birlikleri’ projesinin, ‘piyasa üstünde’ maaş ve imtiyazlara rağmen talep olmadığı için çöktüğünü de Başbakan söyledi. Ordunun ‘terörle mücadele’ alanında ‘maneviyatı’nın bozukluğunu da onun ağzından işittik.
Bu ne demek? Bu demektir ki, PKK önderi ve Kürt özgürlük hareketi barış ve çözüm sürecinde inisiyatifi ele almıştır.
Bu durumu şöyle de anlamak mümkün: hükümetin afrası, tafrası, hotzotu ve yağmadan gürlemesi, aslında işte bu zayıf pozisyonu yüzünden. İmralı sürecinde hükümet zayıf. Sallantılı. Ürkek...”
TSK’nın getirildiği durum, PKK cenahında olduğu gibi kuşkusuz çevremizdeki çatışmalı ülkelerce de benzer duygularla izleniyor. Kuşkusuz hem PKK hem o ülkeler cesaret buluyor. Türkiye’yi “Bitik” görüyorlar. Bu arada PKK’ya yukardaki duyguyu

Yazının Devamı

CHP hıyar mı?

30 Ocak 2013

Ulusalcılık son dönemde giderek daha can sıkıcı olmaya başladı... Başbakan geçen hafta Gaziantep’te patladı:
- Bu ülkede ulusalcı geçinenler önümüzü kesmeye çalıştılar, kesemediler, kesemeyecekler...
Ulusalcılar ne yapıyorlar?
Çünkü ulusal çıkar ve onurdan taviz verilmesinin önünü kesiyorlar...
PKK ile masaya oturup ülkenin bütünlüğünü tartışmaya kötü bakıyorlar.
Vatan topraklarının satılmasına karşı çıkıyorlar...
Türkiye’nin emperyalizmin rüzgarıyla Ortadoğu’da maceralara sürüklenmesini protesto ediyorlar.

Yazının Devamı

Denizde komplo...

29 Ocak 2013

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın en güçlü adayı Oramiral Nusret Güner’i ordudan istifaya zorlamak için TSK içinde komplo kurulduğu çok açık...
Oramiral’in kızı gizli kameraya çekilmiş, bu olay casusluk iddianamesine dahil edilmiş. Hem de kızın adı ve sanıyla...
İddianamedeki telefon kayıtlarında şu cümleler yer alıyor:
“M. K. astsubay, Nusret Paşa’nın lojmanına girdiği anlardan birinde A.’nın odasına gönderdiğiniz kamerayı yerleştirmiş.”
‘M.K., A.G.’nin (Nusret Güner’in kızı) odasına yerleştirdiği kamerayı almış. Kullanılabilecek iyi görüntüler var. Ekte gönderiyorum...”
Sözcü’de Saygı Öztürk’ün haberinde en çarpıcı bilgi şu:
“Telefon konuşmalarında Güner’in kızının odasına gizli kamera yerleştirdiği söylenen astsubayın adı sanıklar arasında geçmiyor”

Yazının Devamı

Anadilde senaryo...

27 Ocak 2013

Anadilde savunma adı verilen yasa Meclis’ten çıktı ama henüz onaylanmadı.
Buna rağmen Diyarbakır’da Kürtçe savunmalar ve tahliyeler başladı...
Tasarı oyuncaklı... Sanık poliste ve savcılıkta Türkçe biliyorsa Türkçe ifade verecek. Ancak mahkemede kendimi şu dilde daha iyi ifade ediyorum derse, Türkçe bilse dahi, o dilde tercüman bulunacak, ifadesi öyle alınacak. Tercüman ücretini sanık kendi cebinden ödeyecek.
Anadilde savunma, PKK’nın açlık grevlerinde dayattığı bir koşuldu. Söz verildi, yerine getirildi.
Aslında savunma bahane... Perde arkasındaki gerçeği eski DEP Genel Başkanlarından Feridun Yazar, geçenlerde Açık Pencere’ye anlatmıştı:
- Buradaki olay, “Ben Türkçe bilmiyorum, o yüzden savunmamı anadilim olan Kürtçe yapmak istiyorum” olayı değildir. Amaç; Kürtçe’nin kamu alanında hizmet dili olarak kullanılmasıdır. Anadilde savunma talebi bu amacın ilk adımlarından biridir.
- Bundan sonraki talep kamuda Kürtçe ve anadilde eğitim olacak herhalde?

Yazının Devamı