Bulaç bulmuş da...

17 Ocak 2013

İslami kesimin “entelektüel”lerinden Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, kendi ifadesiyle “dini öğretinin tamamından ve beşeriyetin her bölgesinde ve din havzasında gözlenen” örften yola çıkarak kadının birinci görevinin annelik ve ev hanımlığı olduğu sonucuna varmış. Buradan da kadına uygulanan şiddetin nedenini şöyle izah ediyor:
“Kadınlar çalıştığı için erkek fıtri (yaradılış) rolünü kaybedip vahşi cinayetlere sürükleniyor”...
Soru çok da... İzninizle biz bir tanesini soralım hazrete:
Herhalde kendileri de kabul ederler ki... Bizim ülkemiz de dahil olmak üzere İslam coğrafyasında kadınların iş hayatına katılma oranı İslam olmayan Hıristiyan, Musevi, Budist vs. coğrafyalardakinin çok çok altındadır. Eğer erkeklerin fıtri bir rolü... Yani, yaradılıştan... Yani doğuştan... Yani herhangi bir dine inanıp inanmamaktan kaynaklanmayan rolleri varsa... O zaman çalışan kadın oranının çok daha yüksek olduğu İslam dışı coğrafyada ve ülkelerde kadına şiddetin oransal olarak daha yüksek olması gerekmez mi?
Öyle olmayıp tam tersi olmasını nasıl izah edeceğiz?
Dahası... İslam’la tanışmış, onun öğretisine inanan erkeklerin, İslam’la tanışmamış, dolayısıyla öğretisinden bihaber

Yazının Devamı

Söz Venizelos’un...

16 Ocak 2013

Modern Yunanistan’ın kurucusu olarak tanınan Elefteros Venizelos, 14 yıl ülkesinin başbakanlığını yapmış olup Lozan görüşmelerinde de ülkesini temsil etmiş, orada mübadele anlaşmasını imzalamıştır.
CHP milletvekili Hüseyin Aygün, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Rumlara etnik temizlik yaptığını iddia ederken... Venizelos, halkını Hüseyin Aygün kadar sevmiyor olmalı ki... 1934 yılında Nobel Komitesi’ne yazdığı mektupta Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir... Mektuptan kimi bölümleri aktaralım:
“... Bir milletin hayatında bu kadar kısa süre içinde böylesine köklü bir değişme nadir vuku bulmuştur.
Teokratik bir rejim içinde yaşayan, din ile hukuk kavramlarının birbirine karıştığı çökme yolundaki bir imparatorluğun yerini güç ve hayat dolu modern ve milli bir devlet almıştır.
Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı hızla, mutlakiyetçi sultanlar rejimi yıkılmış ve gerçekten lâik bir devlet kurulmuştur.
Türkiye, yabancı unsurlarla meskun vilâyetlerini terk etmek hususunda tereddüt etmemiş ve antlaşmalarda da belirtildiği üzere kendi milli sınırları ile samimi şekilde iktifa ederek Yakın Doğu’da barışın gerçek savunucusu olmuştur.
Kanlı

Yazının Devamı

Aygün sahnede!

15 Ocak 2013

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, yine kendisini gündeme getirmeyi başardı: “Dido Sotiriyu’nun ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ adlı kitabını okudum, Ege’de Rumlara etnik temizlik yapıldığını anlatıyor” diye yazınca sinirleri gerdi. CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz şu cevabi mesajı geçti:
“Hüseyin Aygün, Ege’de yaşanan Yunan zulmüne ve işgalcilere karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesine etnik temizlik diyorsa CHP’de yeri yok”.
CHP eski Milletvekili Kemal Anadol ise der ki:
“O romandan bu anlam çıkmaz. Bugün Yunanistan’daki sol ve demokrat çevreler, ‘Küçük Asya Felaketi’ olarak niteledikleri İzmir ve Anadolu işgalini emperyalizmin bir oyunu olarak görmektedirler. Buna ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya romanı yazarı, yakından tanıdığım merhum Dido Sotiriyu da dâhildir. Ünlü roman şöyle bitmektedir:
‘Ana yurduma selam söyle benden Kör Mehmet’in damadı. Benden selam söyle Anadolu’ya... Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin. Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların Allah bin belasını versin!’
Bir tek Yunanistan’da son seçimlerde parlamentoya giren faşist Altın Şafak Partisi’nin söylemi Hüseyin Aygün’ün söylemiyle örtüşüyor. Bu da bana garip gelmiyor.

Yazının Devamı

Peşrev zamanı...

13 Ocak 2013

Hükümet ile İmralı arasında daha peşrev aşamasında anlaşmazlık çıktı gibi görünüyor. Ya da öyle sananlar var.
Başbakan Erdoğan:
“Silah bırakan PKK’lı başka ülkeye gidebilir” demişti.
Kandil, yani Karayılan sert çıktı:
“Burası Kürdistan’dır. Bizim ülkemizdir. Asıl siz çekin gidin ülkemizden...”
PKK bunu derken ilk adım olarak İmralı’nın koşullarının iyileştirilmesini istedi. Başbakan da o talebi reddetti.
Böylece müzakereler başlamadan bitti denebilir mi?

Yazının Devamı

Paris bilmecesi...

12 Ocak 2013

Paris’te biri PKK kurucusu üç kadının Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda ölü bulunması üzerine Türkiye’de “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” ilkesinin ne kadar uzağında bulunduğumuz bir kez daha görüldü. Haberle ilgili elde bilgi olmadan AKP sözcüsü Hüseyin Çelik “İç hesaplaşma” lafını ortaya attı. PKK tarafı ise aynı anda “Derin devlet” teşhisini koyuverdi. Kimse Fransız polisinin yapacağı soruşturmanın sonucunu beklemeye niyetli görünmüyor.
Fransız polisi derken... Fransa PKK’yı terörist ilan eden AB’nin bir üyesi. Kentin orta yerinde bir PKK bürosu açılıyor. Ancak bu büroya yönelik bir koruma olmadığı gibi giren çıkanı gözleyecek bir kamera sistemi de kurulmamış... Siyasi cinayetleri çözmekte usta bir ülke mi diye sorarsanız... Tam tersine... 1975 yılında Asala’ca şehit edilen büyükelçimiz İsmail Erez’in katillerini henüz bulabilmiş değil Fransız polisi... Biz yine de son olayı aydınlatmalarını bekleyelim...
* * *
Biliyoruz ki... Büyük devletler terörü yıllardır Türkiye üzerinde baskı oluşturmak ve bölgede ikinci İsrail kıvamında bir Kürt devleti kurmak için kullanıyor. ABD Irak’ı yıllarca kana boğdu. PKK’ya dokunmadı. Batı ülkeleri teröre karşı savaşı

Yazının Devamı

Ne komik örgüt!

11 Ocak 2013

10 Ocak Gazeteciler Günü ile ilgili en anlamlı kutlama dün sabah Silivri’de yapıldı. Sabah Ergenekon duruşması başlarken sanık sırasındaki Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer gazeteciler ile basın bölümünde oturan gazeteciler arasında tebrikler gidip geldi...
Dünkü duruşmada Danıştay cinayetinde silahı temin edenlerin ifadesi alındı... Ergenekon’da silahların kullanıldığı tek bir olay var. Danıştay cinayeti... Ve o cinayetin silahlarının nasıl temin edildiği de davaya en son eklendi... Bu konu en sona kaldı...
* * *
Silahları teminle suçlanan 4 sanıktan Selçuk Özkan konuşuyor:
“Aykut Metin bana silah lazım olduğunu söyledi. Kenan Özay da, daha önceden silah bulabileceğini söylemişti. Ben Kenan Özay’dan silahları alıp Aykut Metin’e verdim”
Tutuklu sanık Kenan Özay silahı nasıl bulduğunu anlattı:
“2 glock tabancayı 5 bin 400 liraya davanın diğer tutuklu sanıklarından Mahmut Güzel’den satın aldım...”

Yazının Devamı

Darbe yapmayanlar!

10 Ocak 2013

Balyoz davasının gerekçeli kararı, verilen ağır hapis cezalarının izahını yapamadı. Kimseyi inandıramadı.
Ancak gerçek o ki, muvazzaf ve emekli 325 subay bu davadan hapiste...
Gelelim tuhaf manzaraya...
Sözde darbelerle mücadele sürecindeyiz ama...
Darbe yapanlar değil, hep darbe “yapmayanlar” yargılanıyor...
12 Eylül darbesinden topu topu 2 tirit general mahkemeye çıkarılırken...
12 Eylül’ün uygulayıcıları, işkencecileri, valileri, emniyet müdürleri aramızda elini kolunu sallayarak dolaşıyor. 12 Mart darbesinden yargılanan ise hiç yok.

Yazının Devamı

Baba’ca 28 Şubat...

9 Ocak 2013

28 Şubat’la ilgili soruşturmalar ve tartışmalar sürerken... Tutuklu generaller hapiste 7 aydır iddianame beklerken... Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel arkadaşımız Fikret Bila’ya olayın kendi yönünden görünüşünü anlatıyor:
“28 Şubat’ta yapılan yanlış bir şey yoktur. Her şey Anayasa içinde cereyan etmiştir. Şimdi 28 Şubat’a darbe diyorlar. Neresi darbe? Ne olmuş 28 Şubat’ta? Parlamento fesh mi edilmiş? Hükümet alaşağı mı edilmiş? Siyasi partiler mi kapatılmış? Milletvekilleri mi tutuklanıp götürülmüş? Ne yapılmış? Bunlar yapılmamış, 28 Şubat’ta Milli Güvenlik Kurulu toplanmış, kararlar almış. Bunları herkes imzalamış ve sonra da uygulanmış. Hükümet görevinin başında kalmış. 3,5-4 ay sonra istifa etmiş. Anayasaya göre yenisi kurulmuş. Buna darbe denilmez.”
* * *
Demirel’in çizdiği bu tabloya rağmen 28 Şubat’ın darbe olduğunu ispata yönelik yoğun bir çalışma var.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu yedi ay süren çalışma sonunda, 1404 sayfalık bir rapor hazırladı...
Komisyon, 27 Mayıs ve 12 Mart darbeleri için toplam 19 kişiyi, 12 Eylül darbesi için 29 kişiyi; buna karşılık 28 Şubat süreci için 108 kişiyi dinledi. Sadece bu tablo bile komisyonun önceliğinin ve asıl

Yazının Devamı