Afyon’daki cephane patlamaı kaza mı, sabotaj mı?
İktidarla muhalefet birbirine girmek için son olarak bu konuyu seçti...
Başbakan Genelkurmay’a “dava açın” talimatı vermiş...
Bunda dava açılacak ne var onu anlamadık... Ne hakaret var, ne bir maddi manevi zarar verme söz konusu...
Kaza mı, sabotaj mı?
Bunun içinden çıkamazsınız zira olayın bütün yakın tanıkları maalesef patlama sırasında ölmüş bulunuyor.
İkincisi... Kaza veya sabotaj bir yana olayın ihmal sonucu meydana geldiğine ilişkin çok somut belirtiler var...
Milli Eğitim Bakanlığı okullara genelge yayınlamış... Veliler seçmeli ders tercihlerini 10 - 12 Eylül arası yapacaklar...
Bu iki gün içinde tercih yapmazsanız okul sizin yerinize tercih yapacak... Neden iki güne sıkıştırılmış bu tercihler... Veliler nasıl haberdar olacak da koşa koşa okula gelerek tercih formunu dolduracak? Meçhul...
Seçmeli dersler şöyle sıralanıyor:
“Kuran’ı Kerim, Hazreti Muhammed’in Hayatı,Temel Dini Bilgiler, Okuma Becerileri,Yazarlık ve Yazma Becerileri, Yaşayan Diller ve Lehçeler, Yabancı Dil, Bilim Uygulamaları, Bilişim teknolojileri ve Yazılım, Görsel Sanatlar, Müzik, Spor ve Fiziki etkinlikler, Drama, Zekâ oyunları...”
Bir seçmeli derse en az 10 öğrencinin kaydolması gerekiyor.
Eğer 10’dan az öğrenci kaydolur veya dersin hocası bulunmazsa öğrencinin hangi derse gireceğine okul karar verecek...
Tutuklu gazeteciler bu hafta yine yargıç önüne çıkıyor. OdaTV davasından yargılanan gazeteci arkadaşlarımız Soner Yalçın, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu savcı iddianamesi dahil tüm kanıtlar gazetecilikten başka eylemlerinin olmadığını gösterse de 19 aydır tutuklular. Balbay, Özkan gibi arkadaşlarımız yıllardır tutuklu. Dünya Basın Konseyleri Birliği üyesi hukukçu Taner Erginel, katıldığı uluslararası toplantılarda “tutuklu gazeteciler” yüzünden Türkiye’nin başının çok ağrıdığını anlatırken, “tutuklu yargılama”nın çağdışılığını şöyle anlatıyor...
“Gazetecilerin tutuklu yargılanması konusunda uluslararası hukuk toplantılarında Türkiye’ye yönelik çok ciddi suçlamalar yapılmaktadır. Acaba Türkiye’deki yargıç kardeşlerimiz bunun çağdışı bir olay olarak algılandığını ve Türkiye’nin saygınlığına büyük gölge düşürdüğünü biliyor mu?”
* * *
“Hukukta evrensel kuralı artık herkes biliyor... Kişi suçluluğu ispatlanana kadar suçsuzdur. Bu durumda sormamız gerekiyor.
Hukuk ilkelerine göre suçsuz kabul edilen bir insanın aylarca ve bazen yıllarca tutuklu kalması doğru olabilir mi? Bu tutukluluk, gerçekte yasaların suçsuz kabul ettiği bir kişiye verilen ceza değil midir?”
* * *
“De
Mimar Doğan Hasol’un “Mimarlar Dik Durur” adlı kitabı 4. baskısını yaptı... İçinde birbirinden güzel mimar ve mimarlık öykülerinin yer aldığı kitabın bu baskısına yeni öyküler eklenmiş...
Örneğin Aydın Boysan, bir binanın cephesini örtmek için yardımcılarından birini sarmaşık almaya yolluyor.. Nasıl sarmaşık istediğini de anlatıyor:
- En arsızından olsun...
* * *
Kitapta bir mezar taşının resmi var. Mezar taşında şunlar yazılı:
“Mesleğinin lideri, Proje ödül rekortmeni, Asrın Mimar Sinan’ı, Türkiye’nin Şeref Temsilcisi, Ve ilk Milletlerarası mimarı, İconic mimarinin lideri, 180 ödül, 55 birincilik, 17 Mesleki madalya ile
Yaşayan Efsane seçilen...
Beş yıl rektörlük, sekiz yıl YÖK Başkanlığı yapan Prof. Kemal Gürüz, geçen mayıs ayında 28 Şubat kapsamında tutuklanmıştı... Birkaç gün önce kalp rahatsızlığından hastaneye kaldırıldı, kendisine anjiyo yapıldı.
Eşi, hapse girmeden önce herhangi bir kalp rahatsızlığı olmadığını söylüyor. Aynı soruşturmadan hapiste olan emekli Korgeneral Kamuran Orhon ile emekli Orgeneral Teoman Koman’ın hasta olmalarına rağmen cezaevinden çıkartılmadıklarını geçenlerde Kanal B’de izlemiştik...
28 Şubat tutuklusu emekli Albay Mehmet Haşimoğlu sapasağlam girdiği cezaevinde geçen ay ölmüştü...
28 Şubat kararları 1997 yılında alındı. Aradan 14 yıl geçti. Bu 14 yıl boyunca hiçbir savcı o güne ilişkin dava açmadı, suçlamada bulunmadı. 28 Şubat birden bu yıl hatırlandı... Soruşturma açılması ve yürütülmesine kimsenin itirazı yok. Ancak çoğunluğu asker olan 60’a yakın kişinin aylardır tutuklu bulunması, iddianamenin hazırlanmasını hapiste beklemesi, bu arada sağlık sorunlarının ciddileşmesi görmezden gelinebiir mi?
28 Şubat darbe miydi? Altında Başbakan’ın ve bakanların imzası olan kararlar hükümete verilmiş muhtıra sayılabilir mi?
Halk 28 Şubat’ı darbe olarak görmüş müydü?
Bilir misiniz?
Bir sabah da güzel bir haberle uyanmayacak mıyız, diyor telefondaki vatandaşımız...
Terör saldırısı, otobüs kazası, yangın, patlama, sel, deprem... Her gün ayrı felaket.
Hiçbir Batı ülkesinde böyle seri felaketlere raslanmıyor oysa... Neden?
* * *
Profesör Celal Şengör, hocası Doğan Kuban’ın “Ani Çöküş Kuramı”nı şöyle özetliyor:
“Cehaletin egemen olduğu toplumlarda, toplum mekanizmasının orasında burasında aksaklıklar baş gösterir ve sonunda tüm bu aksaklıklar biraraya gelerek toplumu birdenbire çökertir. Dışarıdan bakan bu çöküşün aniden ortaya çıkan sebeplerle olduğunu sanacaktır. Halbuki cehalet uzun zamandan beri toplumu içinden kemirerek dayandığı payandaları yok etmektedir. Bu süreç kritik bir noktaya ulaşınca toplum küt diye çöker...”
* * *
Sözde hâkim ve savcılığa atanacaklar... Adalet arayanlara adalet dağıtacaklar...
Kimler mi? Geçen mayıs ayında avukatlıktan yargıçlığa geçiş sınavında şakır şukur kopya çekenler... Kopyaları açığa çıkanlar. Neyse ki çoğunluk kopyacı değil... 1589 adayın sanırız en çok dörtte biri bulaşmış kopyaya... Birinci ve ikinci karı koca... AKP ile ilişkili isimler... Sınavı üstün başarıyla kazanan 4 çiftin cevapları tıpatıp aynı. Geçen sınavda barajı aşamayan 26 kişi bu defa ilk 50’ye girmiş...
Aslında yıllardır hâkimlik ve savcılık sınavlarının hemen tümünde şaibe oluştu. Kâh yazılıda kâh mülakatta... Çünkü yargıda, giriş sınavlarından itibaren kadrolaşma esas alındı. Hile ve torpil çalıştı.
Şimdi ne olacak? Savcılık olaya el koyacak mı? 2010 KPSS sınavlarında hem yargı hem de Emniyet ve MİT el koydular. Ne oldu? Hâlâ ses seda yok. Belli ki kopyacıların iktidardan desteği var.
Adalet aranıyorsa en azından kâğıt üstünde kopyacı olduğu anlaşılanlar cezalandırılır. Bundan sonraki sınavlara alınmazlar... Ama KPSS, 2010’da o da yapılmadı.
* * *
ÖSYM Başkanı Ali Demir’e gelince... Bir parça bilim onuru varsa derhal istifa etmesi gerekir. Çünkü göreve geldiğinden beri her sınavda
Dünkü Aydınlık ve Sözcü gazetelerinde bu ülkenin Cumhuriyet onuru taşıyan yurttaşlarını kahreden iki haber yer aldı...
- Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine saldırırken ölen PKK’lıların cenazesini taşıyan zırhlı aracın önüne PKK yandaşları PKK “bayrağı” astı. Güvenlik güçleri müdahale etmeye çekinince bayrak uzun süre araçta asılı kaldı.
- PKK’lıların cenazesi askeri lojmanların önünden geçerken bir lojmanın balkonunda asılı duran Türk bayrağı, emir alan üç askerimiz tarafından yerinden kaldırıldı.
Başın terörle zaten beladayken...
Albaylarını generallerini sahte kanıtlarla hapse atmışsın...
Yetmemiş, ABD’nin Suriye taşaronluğuna soyunmuş...
Komşuların İran, Irak, Suriye’den düşman cephe yaratmış, PKK belasını iki kat güçlendirmişsin...