Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması, bu arada Ergenekon ve Balyoz sanıklarının salıverilmesi söylenti olarak gündeme gelince hapisteki amiral ve generallere ait ses kayıtları piyasaya sürülmeye başlandı. Bu bantlarda haksızlığa uğradıklarını düşünen generaller mahkemelere ve yöneticilere karşı öfkeli sözler sarfediyorlar. Tuğamiral Fatih Ilgar ve Cem Aziz Çakmak’tan sonra Orgeneral Bilgin Balanlı’nın ses kaydı internet sitelerine düştü. Ardından da belli gazeteler ve televziyon kanallarında yayınlandı... Bu tertibi düzenleyenler sözü “generaller dışarı çıkınca intikam alacaklar” demeye getiriyorlar...
Yukarıda adı geçen amiral ve generaller askeri hapishanede tutukludur. Bu hapishaneler Milli Savunma Bakanlığı’na bağlıdır. Tuğamiral Fatih Ilgar’ın avukatı Hüseyin Ersöz diyor ki:
- Müvekkilimin ses kaydı montajlanmış bir ses kaydıdır. Bu sesleri hapishanede kim kaydetmiş? Ortam dinlemesini kim yapmış? Bantları montajlayarak internete kim sokmuş? Askeri hapishane savcısının konuyu araştırması, Milli Savunma Bakanlığı’nın müfettiş görevlendirerek soruşturma yapması gerekir. Ne var ki bu yönde bir duyarlık göremiyoruz...
Genelkurmay Başkanlığı da amiral ve generallerini
Vatan yazarı Mine Şenocaklı’nın bu hafta Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Faruk Birtek’le yaptığı röportaj hayli ilginçti. Bir tek öğrencilerin türban takmasına destek olan, Fethullah Gülen’den sempatiyle söz eden bir öğretim üyesi. Ancak ülkede sistemin işleyişinden çok endişeli. 4+4+4 yasasını ele alıyor:
- Hepsi bir ayda oluyor. Aileleri 2-3 sene önceden hazırlamıyorlar. Tepeden iniyor. Bu kadar tepeden inmeci rejimi sultanlık dönemlerinde bile çok az görüyoruz. O zaman bile daha yavaş oluyor değişiklikler. Biraz daha süzgeçten geçiyor, daha danışılıyor, daha vezirlerin sözü geçiyor. Osmanlı’da kararlar pat diye alınmıyor, tartışılıyor. ‘Kubbealtı’ diye bir kurum var. Sadrazam ve diğer devlet görevlileri Topkapı Sarayı’ndaki Kubbealtı’nda devlet meselelerini görüşüp öyle karara bağlıyor. Bugün Türkiye padişahlık bile yaşamıyor. Tiranlık yaşıyor.
Prof. Faruk Birtek bir İslami devrim yaşandığını, ancak bunu yapan kadroların Müslüman olmadığını, Müslümanlığın tevazu gerektirdiğini, bugünkülerin o tevazudan uzak olduğunu söylüyor.
Söz Çamlıca camisine geliyor... Birtek’in görüşü:
- Komedi! Neden komedi biliyor musun? Mimar Sinan’ın camileriyle bezenmiş,
Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu, “akil adamlar” projesini görüşmek üzere yarın bir araya gelecekler. Bilindiği üzere görüşme talebi Kılıçdaroğlu’ndan geldi, Erdoğan bu talebi muhatabını daha baştan küçümseyen şu sözlerle duyurdu:
“CHP benden randevu talep etti, arkadaşlarıma ‘Verin randevuyu’ dedim.”
Yetmedi, şu sözlerle aşağıladı:
“CHP Genel Başkanı önce gitsin Güneydoğu illerinin hangileri olduğunu öğrensin. Mersin’in nerede olduğunu öğrensin.”
Kemal Bey’in yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: “Başbakan polemik yapmaya devam ediyor. Oysa bu konu polemik konusu yapılmamalıdır. Başbakan’ın dili uzlaşma dili değil” derken diğer yardımcısı Faruk Loğoğlu, umutsuzluğunu şu sözlerle dile getirdi:
“Sayın Başbakan kötümser olmamız için her şeyi söyledi...”
Görüşme öncesi bir güven ortamı yok.
Kitaplığı karıştırırken gözümüze Kenan Evren‘in “12 Eylül’den önce ve sonra - Ne demişlerdi, Ne dediler, Ne diyorlar” adlı kitabı ilişti. Milliyet Yayınları’ndan 1997 yılında çıkan bu kitapta Evren, 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrası yazılan köşe yazılarını toplamış, vakti zamanında aldığı notları da ekleyerek bir kitap oluşturmuştur. Bu kitabın 360. sayfasında aynen şunları okursunuz:
“Melih Aşık da bana karşı olanlar arasında baş sıralarda yer alır. Gün geçmiyor ki aleyhimde bir şeyler yazmamış olsun...”
Kitabın diğer sayfalarında olumsuz yazılarımızdan alıntılar yer alır...
Evren kimi gazeteler ve köşe yazarlarından şikâyetçiydi. Genel eleştiriler yaptığı olmuştur. Ancak yazarların şahsıyla uğraşmadı. Ne hakaret duyduk ne kırıcı bir söz... Üstelik sivil hukukun askıya alındığı bir dönemdi...
* * *
Öyle ve böyle dönemlerde yazılar kelle koltukta yazılır. Mustafa Ekmekçi cesur yazı yazan kalemlerin başında gelirdi. Bir gün okuru sormuş:
- Bu cesur yazıları nasıl yazıyorsun?
Silivri 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Tuncay Özkan’ın avukatı Şahin Mengü’nün mahkeme salonundaki sözleriyle ilgili suç duyurusunda bulundu. Mengü’ye salonda neler söylediğini sorduk...
- Suç olacak bir şey söylemedim, dedi, örneğin Bursa’da bir çocuğun ırzına geçmekten sanık kişiyi uzun uzun tanık olarak dinlemişler. Bunu eleştirdim...
- Başka
- Ergenekon davaları birleştirildi. 256 sanık var. Her gün duruşma olsa ve bu sanıklar 2’şer gün savunma yapsalar iki yılı bulur. Bunu anlattım...
- Başka?
- Bu davayı inceleyecek Yargıtay raportörünün çıldıracağını anlattım. 2 milyon sayfa belgeyi inceleyecek adam...
- Başka?
Başbakan Erdoğan, kürtaj ve sezaryenden sonra önemli bir konunun altını çizmiş:
“Maalesef fasulyeyi bir gece önce suda ıslatmadan pişiren hanımlar var” demiş...
Bu espriyi dün Zaytung internet sitesinde okuduk...
Bir okurumuz ise şu satırları geçti telefon mesajıyla:
“Başbakan acaba kadınlardaki istenmeyen tüylerin giderilmesi yani epilasyondan ne zaman söz edecek?”
Espriler ve eleştiriler birbirini izliyor...
Başbakan kürtajı gündem değiştirmek için piyasaya sürdüyse başarılı oldu denebilir. Uludere konusu daha geri plana düştü...
HalkTV’de pazartesi geceleri ilginç bir program var: Yetim Hakkı.. Programı CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erduğdu sunuyor.. Bu haftaki konuklar CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ile CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar idi... Her üç üye de TBMM KİT Komisyonu’nda görevli...
Programda ilginç ve iddialı konular ortaya atıldı. Örneğin Türkiye Kömür İşletmeleri Soma’da bir kömür madenini Hüstaş adlı firmaya veriyor. Hüstaş, borçlarını ödemiyor. İmbat adlı bir firma kuruyor. Bu firma da bir kömür alanını TKİ’den ihalesiz alıyor. Devlet ihalesiz rezerv verdiği firmaya ihalesiz yüzde yüz alım garantisi de veriyor. Ton başına başka firmaya 24 İmbat’a 35 lira ödüyor.
İhalesiz ocak kiralamak da ihalesiz kömür alımı yapmak da ihale yasasına aykırı. Ancak TKİ yasalara aldırmıyor. Devlet kendi ocağındaki kömürü başkasından alıyor. Zararı en az 100 milyon dolar olarak hesaplanıyor.
Milletvekili Ali Sarıbaş:
- Halk iktidara şunu sormalı, dedi, neden bize kömür veriyorsunuz, neden o kömürün parasını dağıtmıyorsunuz...
CHP’li üyelere göre, seçim öncesi halka kömür dağıtma operasyonunun altında, yandaş firmalara ihalesiz verilen kömür işletmelerinin ürününü tüketme amacı
Yaklaşık 2,5 yıldır Rize’de görev yapan Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na atandı. TEMA Vakfı Rize Şubesi Başkanı Nevzat Özer, Vali hakkında bir teşekkür mesajı yayımladı. Dedi ki:
“Rize ilimiz doğa koruma mücadelesinin en yoğun yaşandığı illerden biridir. Özellikle, HES projelerine karşı son derece gerilimli toplantılar, protestolar, yargı süreçleri yaşanmıştır. Ama Rize de hiç bir zaman Hopa, Tortum, Gerze gibi üzücü olaylar yaşanmamış, doğasına, toprağına, suyuna sahip çıkan insanlar üzerinde şiddet uygulanmamıştır. Aksine taraflar arasında uzlaşma sağlanmaya gayret edilmiştir.
Özellikle HES’lere karşı verilen mücadelelerde Rize İdare Mahkemesi tarafından alınan kararlar Rize Valiliğince tereddütsüz bir şekilde yerine getirilmiştir.
Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu’nun başkanlığındaki İl Toprak Koruma Kurulu, Rize’den Türkiye’ye örnek kararlar çıkartmıştır. Alınan 30 kararın büyük bölümü Kurul’un kamu ağırlığına rağmen TEMA’nın doğal varlıkların korunması ile ilgili endişelerini giderecek niteliktedir...”
Rize valisinin diğer valilere (ve yerine gelecek olana) örnek olması dileğiyle....
Sigara yasağı...
Sigara yasağını delen kafe ve