Bugün salı... Partilerin grup toplantıları var.. Önce Tayyip Erdoğan alacak sazı eline... Peşinden CHP, MHP, BDP liderleri... Birbirlerine karşı “sert üslup” kullanacak, “Ahlaksız” “Yalancı” gibi hakaretlerle saldıracaklar.
Tayyip Erdoğan kısa bir giriş taksiminden sonra sözü CHP’ye getirecek, bugünkü başarısızlıkların sebebi CHP imişçesine rakibine yüklenecektir. Eğer hızını alamazsa sözü İsmet İnönü’ye, İkinci Dünya Savaşı’ndaki karne günlerine, hatta Dersim’e de uzatacaktır. Bugün Tayyip Bey’in Uludere bombardımanı için “Vur emrini hangi hayvan verdi?” diyen Hasip Kaplan’a da birkaç paragraf ayırması beklenmektedir.
Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince... O da Başbakan’a onun cümlelerindeki sertlikte cevap vermeye çalışacaktır. Sert konuşmak Gandi imajıyla çelişse de Kemal Bey Başbakan’a sallamayı sevmektedir.
Vatandaş bu atışmalara bakarak memlekette muhalefet var, demokrasi var hissine kapılmaktadır. Ancak çatışma “laf”tadır. CHP ortaya bir program, proje, politika koyarak onun üzerinde tartışmıyor. Ben iktidara gelirsem falanca konuyu AKP’den farklı olarak şöyle çözeceğim gibi bir söylemde bulunmuyor. Atışmalar sert. Ama içi boş. Kemal Bey’in çoğu zaman “Getirin yasayı Meclis’e katkı
Başbakan hafta sonunda sezaryen ve kürtaja savaş açtı...
Hatta kürtajı Uludere ile bir tuttu... Kürtaj konusunun tartışılmasını tıp adamlarına bırakmak daha iyi olur...
Sezaryen’e gelince...
Geçenlerde bu sütunda yazdık, sezaryende dünya birincisiyiz...
Nedense Sağlık Bakanlığı bu konu tartışıldığında harekete geçmemişti.
Dün Başbakan’ın işareti üzerine hastanelere sezaryen konusunda dikkatli olun çağrısı yapıldı.
Bir süre önce Norveç’ten örnek vermiş, orada yaşayan Mustafa Sargın’ın şu mektubunu yayımlamıştık:
Uludere bombardımanıyla ilgili Başbakan sorumluluk kabul etmiyor:
- Biz güvenlik güçlerimize askerimize veririz, polisimize yetkiyi veririz. Onlar da yetkileri dairesinde kullanır. Biz yetkiyi vermişiz, TSK bunu kullanmış, diyor...
Bir emektar bürokrat dostumuz bu görüşe karşı diyor ki:
- Temel bir yönetim ilkesidir, yetki devredilir ancak sorumluluk devredilmez. Bu hükümet için de böyledir Genelkurmay başkanı için de böyledir. Örneğin bir komutanlıkta olan ve olmayan her şeyden komutan sorumludur. Hatırlayın geçen yıllarda Fransa’da bir törende askerler temsili atış gösterisinde gerçek mermi kullanıp ölüme sebebiyet verince Genelkurmay başkanı istifa etmişti. Dolayısıyla Uludere olayında en üsttekinden en alttakine (burada pilotlar dahil) herkesin suçlanması yönetim prensiplerine ve mantığına aykırıdır.
Onur Öymen aynı paralelde konuşuyor:
“TBMM, Hükümet’e sınır ötesi operasyon yetkisi verirken, her defasında, ‘zamanı, şumulü, kapsamı, süresi hükümetçe tayin edilmek üzere’ kaydını koyuyor. Yani hükümetin, ‘ben yetkimi askerlere devrettim, onların yaptığından sorumlu değilim’ demesi mümkün değil. Devlet idaresinde yetki kimdeyse sorumluluk da ondadır. Almanya’da
Polisler, onlar için de zam isteyen memur kardeşlerini bir güzel copladı, peşinden gazladılar... Anayasamızın 34. maddesine göre herkes önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir... Ancak bir de “yazısız anayasa” var uygulamada; AKP anayasası... Buna göre hiç kimse anayasadaki hakkına dayanarak iktidar partisinin istemediği eyleme başvuramaz! Başvurursa gazlanır, coplanır, imha olur... Demokrasinin sınırı iktidarın keyfinin sınırında biter...
* * *
Memurlar yüzde 3.5 + 4 artışı beğenmiyor... Basınımızda yer yer;
- Ne var beğenmeyecek, ortalama yüzde 7.5 zammın neresi az gibi yazılar okunuyor.
Okurumuz Hakan İçten hatırlatıyor ki...
Yılın ilk yarısında yüzde 3.5 ikinci yarısında yüzde 4 zam yüzde 7.5 etmez...
İlk 6 ay % 3.5, ikinci 6 ay ilave % 4 artış, yıllık ortalama yüzde 5.5 artışa karşılık gelir...
Siyasi Partiler Yasası’nın iki maddesinde değişiklik öngören bir teklif önceki gün Meclis Başkanlığı’na sunuldu.
Teklif çarpıcı bir değişiklik öngörüyor...
Siyasi partilerin her türlü çalışmalarında... Tüzük ve programlarının yazımı ile yayımlanmasında... Kongrelerinde, açık veya kapalı toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında “... Türkçeden başka dil ve yazı kullanamazlar” ibaresini kaldırıyor.
Bu çalışmaların başka dillerde de, dolayısıyla Kürtçe de yapılabilmesine izin ve imkân veriyor.
Teklif yasalaşırsa BDP artık Kürtçe miting, kongre, grup toplantısı yapabilecek...
Teklifi BDP mi yapıyor? Hayır CHP...
Bu hayli radikal teklifin altındaki imzalar CHP Grup Başkanvekilleri: Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce’ye ait...
Uludere’de 34 kişinin öldürülmesiyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın son sözleri:
“Ben operasyonu olduktan sonra öğrendim.”
“Operasyonu Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları yerine getirdi.”
“TSK görevini samimi şekilde yapmıştır.”
“Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık.”
“Tazminatsa tazminat... Resmi tazminattan fazlasını ödedik.”
* * *
Hafta sonunda TOBB Genel Kurulu’nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu salonda bulunanların kendi kendilerine, “Tayyip Erdoğan’ı eleştirirsem başıma bir şey gelir mi?” ve “Ben telefonda konuşurken acaba telefonum dinleniyor mu?” sorularını sormalarını istedi. Kılıçdaroğlu bu iki kaygının ülkede demokrasinin kalitesini ortaya koyduğunu söyledi...
Sayın Kılıçdaroğlu’na bu noktada soru:
- Yasadışı telefon dinlenmesine mevcut anayasa mı izin veriyor? Elbette hayır... Peki bu anayasaya uymayan anayasa değişirse yenisine uyacak mı? Bunun için sebep var mı?
Kılıçdaroğlu sözlerine devam ediyor:
“AKP’ye, 12 Eylül darbecilerinin çıkardığı, yasalar yürürlükte; gelin toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası, yargıçların bağımsızlığıyla ilgili yasaları değiştirelim dedik. Bunun için anayasa değişikliğine gerek yok. ‘Bunlara gerek yoktur’ denildi...”
Gelin de Kılıçdaroğlu’na yine sormayın:
- Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası gibi anti demokrat yasaları değiştirmeye yanaşmayan AKP’den nasıl oluyor da sizin katkınızla daha demokrat bir Anayasa yapmasını bekliyorsunuz?
“Oh, aman ne güzel oldu, 19 Mayıs bayramı o militarist görüntüsünden kurtuldu, öğrenciler derslerinden olmuyor, kızların bacakları görünmüyor, bayram sivil bir ruhla kutlanıyor...”
Bazı saf yurttaşlar statlardaki kutlama yasağı sonrasında böyle düşündü kuşkusuz...
Acaba onlar dünkü manzaradan sonra hâlâ aynı fikirdeler mi?
19 Mayıs ve resmi bayramlarda il ve ilçelerde tören yapılır... Bu törene illerde vali, ilçelerde kaymakam başkanlık eder, garnizon komutanı, belediye başkanları ve diğer resmi ve sivil kuruluşlar anıta sırayla çelenk koyar, saygı duruşunda bulunulur, İstiklal Marşı söylenirdi...
Ancak iki hafta önce il ve ilçelere dağıtılan genelgeyle...
İl ve ilçelerde törenlerde sadece Gençlik ve Spor Müdürü’nün çelenk koyacağı bildirildi...
Bu şahıs il ve ilçe protokolünde arka sıralarda yer aldığı için... Daha önde yer alan vali, kaymakam, belediye başkanı gibi yetkililerin onun arkasından çelenk koyması söz konusu olmayacaktı.