Kemal Kılıçdaroğlu, 2011 yılında, yani başkanlık görevine gelişinin birinci yılında ilk seçim yenilgisini yaşamıştı. Emin Çölaşan 21 Haziran 2011 tarihli Sözcü gazetesinde şunu yazıyor:
“... Atatürk’ün adını hemen hiç anmayan, aynen Tayyip Erdoğan gibi ‘Türk’ sözünü kullanmaktan hoşlanmayan, Hakkari mitinginde birkaç oy uğruna ‘Güneydoğu’ya özerklikten’ten dem vuran, Erdoğan’ın istediği Anayasa değişikliği konusunda ‘Kapımız kendisine her zaman açıktır’ diyen bir Kılıçdaroğlu’nu savunmam mümkün değildir. Ancak ona bir süre tanınması gerektiğine inanıyorum!”
Aradan 12 yıl geçti. Kendisine fazlasıyla süre tanındı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu ilk günkü hatalarından vazgeçmedi.
CHP eski milletvekili Ali Nejat Ölçen, Türkiye Sorunları dergisinde, CHP’nin o günkü seçimi kaybetmesinin nedenleri üzerinde dururken:
- Kemal Kılıçdaroğlu göreve gelir gelmez bir “Muhalefet Programı” bir de “İkti
Oktay Ekşi ağabeyimiz Cumhuriyet’teki yazısında diyor ki:
“Tamam, Kılıçdaroğlu CHP genel başkanı olduğu Mayıs 2010’dan beri hiç seçim kazanamadı. Ama doğrusunu konuşalım:
CHP’nin 1950’den bu yana kazandığı hangi seçim oldu da Kılıçdaroğlu onlara göre yanlış veya eksik yaptı? 1954-1957-1961-1965-1969-1973 -hatta 1977- 1983-1987-1991-1995-1999-2002-2007?”
***
Tespit doğru... Ama dünle bugünün farkını da gözden kaçıramayız. Evet, CHP 50’den bu yana tek başına iktidar olacak oyu toplayamadı. Ama o süreçte ulusal değerleri, laikliği, Atatürk’ü savunan kadroları dışlamadı. Cumhuriyet değerlerini savundu.
Dış politikada onurlu bir çizgi tutturdu. 1 Mart tezkeresinin reddini sağladı.
Son 13 yılda ise parti kuruluş değerlerinden uzaklaştı. Atatürkçüler sistemli şekilde tasfiye edildi. Laiklik tehlikede değildir denildi. Parti, oy devşirmek bahanesiyle sağ uçlara çekildi.
O kadar ki… Zafer Partisi lideri
Ülkede demokrasiye inanmış ve seçimde isteyerek ya da istemeyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermiş yüz binlerden aynı talep yükseliyor: İstifa!
Rakibi karşısında 12 kez seçim kaybetmiş bir liderin hâlâ koltuğunda oturması dünya demokrasi tarihinde görülmüş değil.
CHP içindeki tabloya gelince... Tepkileri dindirmeye (gaz almaya) yönelik zoraki bir hareketlilik var. Merkez Yönetim Kurulu MYK üyeleri görevden topluca istifa ederken, Genel Başkan Kılıçdaroğlu olağan kurultay için düğmeye bastı.
Kurultayda seçmenlerin beklediği değişim gerçekleşir mi? Böyle bir olasılık yok denecek kadar zayıf. Çünkü kurultayı oluşturacak delegeler yine genel başkan ve çevresi ile belediyeler tarafından belirlenir. Bir değişime fırsat verilmez. 2014 yılında yaşanan Ekmeleddin İhsanoğlu yenilgisi üzerine olağanüstü kurultay toplanmış, o bozgunun tek sorumlusu olduğu halde Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçilmişti.
Kurultayla birlikte değişimin gerçekleşmesi için Genel Başkan’ın istifa
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın yerine bu göreve gelişi tam 13 yıl önce ani ve hızlı şekilde gerçekleşti.
Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 tarihinde istifa etti. Kılıçdaroğlu 22 Mayıs 2010 tarihinde Genel Başkan seçildi.
Bu süreçle ilgili gelişmeleri zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in “Baskılara Direnirken” (Remzi Kitabevi - 2020) adlı kitabından özetleyelim...
***
Baykal’ın istifasına yol açan kaset komplosundan birkaç ay önce, merkezi İsveç’te bulunan Silk Road Enstitüsü’nün yetkilisi Svante Cornell, Onur Öymen’i Ankara’da ziyaret eder. Bu Enstitü’nün ABD’deki Foreign Policy Council ile de ilişkisi vardır. Svante Cornell, Öymen’le sohbetin ardından kendisine Türkiye ile ilgili 77 sayfalık bir rapor bırakır. Raporda yer alan geleceğe ilişkin üç senaryodan biri şudur:
“Deniz Baykal istifa etmek zorunda bırakılır. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa seçilir. Kılıçdaroğlu parti politikalarını değiştirir
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına ne CHP üyeleri ne Parti Meclisi karar verdi.
Kemal Bey adaylık kararını kimseye sormadan kendisi aldı.
Altılı Masa’yı kendisi kurdu.
Adayı Altılı Masa’nın seçeceğini kendisi açıkladı.
Sonra Masa’ya bol keseden cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık ve milletvekilliği vaat ederek kendisini seçtirdi.
Anketlerde kazanacak aday olarak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adları öne çıkıyordu.
İyi Parti içinden “Kemal Bey’le kazanamayız” sesleri yükseliyordu.
Kılıçdaroğlu Yavaş
Bandırma vapuru 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a yanaştı. Ülke İngiliz, Fransız, İtalyan ordularının işgalindeydi. Yunan ordusu dört gün önce İzmir’e ayak basmıştı. Atatürk ve arkadaşları ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için Samsun’a ilk adımı o gün attılar. Mustafa Kemal Samsun’a neden gönderildi?
Tarih yalancılarına göre Mustafa Kemal’i Samsun’a Padişah Vahdettin ‘vatanı işgalden kurtarması’ için göndermiştir!
Atatürk ise kendisine verilen görevi şöyle anlatır:
“Bir gün Harbiye Nâzırı rahmetli Şakir Paşa beni makamına davet etti. Tek bir kelime söylemeksizin bana dosyayı uzattı:
- Bunu okur musunuz? dedi.
Dosyayı baştan sona gözden geçirdim. Özeti şu idi:
‘Samsun ve havalisinde birçok Rum köyleri Türkler tarafından her gün tecavüze uğramaktadır. İstanbul hükümeti bu vahşi tecavüzlerin önüne geçememektedir. Bu havalinin emniyet ve huzurunu temin etmek insaniyet namına borcumuzdur.’
Pontus devleti kurmak isteyen Rum çetelerle savaşan mi
Karadenizlinin mezar taşında yazılanları bilirsiniz:
“Hastayum dedum inanmadinuz,
Hastayum dedum inanmadinuz,
Hastayum dedum inanmadinuz,
Ne oldi?”
Aylardır demeyelim, yıllardır yazıp çiziyoruz.
Diyoruz ki…
Bu partinin ideolojisi yok.
Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine neredeyse saatler kaldı.
Artık yarından sonrasını da düşünmenin vaktidir.
Partiler seçim kampanyasında her türlü ölçüyü aşan vaatler verdiler. Mevcut kaynaklarla bu vaatleri karşılamaları imkânsız. O yüzden doğal olarak yeni dönemde yine halkın kesesine müracaat edecekler. Çünkü kısa dönemde üretimi artırmak ve ekonomiyi bu yoldan düzlüğe çıkarmak mümkün değil.
Vaatler o kadar yüksekten uçtu ki… Halkın önemli kesiminde yeni dönemle birlikte ekonominin hemen düzeleceği, birçok alanda hemen ferahlama yaşanacağı beklentisi oluştu. Bu durum yeni dönem iktidarını zora sokacak. Çünkü geçen dönemlerden de biliyoruz ki zaten daralmış olan halk verilen vaatlerin en kısa zamanda gerçekleşmesini bekler. Bunlar geciktiği takdirde yeni iktidara karşı eleştiri toplarını ateşler.
Bir başka sıkıntıyı anımsatalım. Eğer yarınki birinci turda çoğunluk sağlanmazsa cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacak. İkinci turun yapılmasına kadar