Açık Pencere "Belirlenmiş sınavlar gerçekten bundan dolayı erteleniyorsa, kesin bir şey bilmiyorum, tabii ki bu çok çirkin bir şey ve bunun üzerinde durulması gerekir. Bu iş biraz da şirazesinden çıkmış vaziyette."Kesin bir şey bilmiyor, bunu itiraf da ediyor. Ona rağmen, "eğer doğruysa" deyip yorum yapmaktan geri kalmıyor. Başbakan küçük bir çabayla gerçeği öğrenebilir. Zaten biraz sabretse üniversitenin haberi yalanlayan açıklaması önüne gelecek. Başbakan, Suriye yolculuğuna çıkarken önce Esenboğa Havalimanı'nda söylediği bu sözleri daha sonra uçağına aldığı "bağımsız" yazarlara da tekrarlıyor. Ancak o anın heyecanıyla olsa gerek, uçaktaki meslektaşımızın aklına şu soruyu sormak gelmiyor:- Eğitimin siyasete karıştırılması elbette çirkin bir şeydir. Peki sizin de katıldığınız Adıyaman'daki il kongrenize ilköğretim öğrencilerinin topluca getirtilmesine... Gittiğiniz illerde aynı şekilde küçücük çocukların yağmurda çamurda sizi karşılamaya çıkarılmasına... Partinizin İstanbul'daki kimi toplantılarının okullarda yapılmasına ne diyorsunuz?14 Nisan mitingi iktidarı hayli germiş görünüyor... Bir dinci gazete Malatya İnönü Üniversitesi'ndeki vize sınavlarının 14 Nisan günü Ankara'da
Açık Pencere Yanı başımızda bunlar olurken Türkiye'yi yönetenler ABD izin vermediği için ülkeyi bir avuç PKK militanı karşısında çaresiz bırakıyor. Başbakan PKK konusunda Talabani'ye ricacı oluyor. O da bizimle "Yerlerini gösterin vurayım" diyerek dalga geçiyor... Siyasi iktidar ABD ne derse onu yaparken... Askerler halkın ordusu gibi davranıyor. Genelkurmay, Kıbrıs, PKK, Kuzey Irak, AB gibi konularda Türk halkının içinden geçenleri seslendiriyor. Ülkenin çıkarları doğrultusunda konuşuyor. Mütareke aydını ise her zaman olduğu gibi yine emperyalizmin maşası... Uydulaşmış siyasi iktidarı demokrasinin sesi... TSK'yı ise demokrasi ve rejim düşmanı göstermeye çabalıyor... Amerika hesabına çalışıyor. Tarih kuşkusuz bunları da kaydediyor... Yanı başımızda tarih yazılıyor. Irak halkı, kanıyla canıyla emperyalizmin en ölümcül silahlarına meydan okuyor. İran, aklı sıra kendini korkutmaya çalışan ABD'ye İngiliz askerlerini esir alarak kafa tutuyor... Yok olma riskini de göze alıp haysiyetinden ödün vermiyor. İroniye bakın... Basında "darbe" tartışmaları yapılırken basına darbe yapıldı... Yönetmen İskender Salgırlı dostum fikir veriyor: "CHP Genel Başkanı cumhurbaşkanlığı konusunda 1 Nisan
Açık Pencere Son buluş... Bundan sonra yalnız özel liselere değil tüm liselere sınavla girilecek... Bu yüzden tüm öğrenciler 6, 7 ve 8. sınıflarda üç kez seviye sınavına tabi tutulacak...Bugüne dek genel ve meslek liselerine sınavsız giriliyordu. Artık tüm yerleştirmeler sınav sonuçlarına göre düzenlenecek... 6. 7. 8. sınıf öğrencileri bir yandan dersleriyle boğuşurken, bir yandan dershanelere koşturarak sınavlara hazırlanacaklar. Peki sonuç? CHP'li Mustafa Gazalcı özetliyor:"Dershane imkânları olan çocuklar sınavda başarılı olarak iyi liselere girecek... Dershane ve kursa gidemeyen yoksul aile çocukları olanakları sınırlı liselere yönlendirilecek."Bu arada, söylemeye gerek yok... Dershane sektörü biraz daha palazlanacak... Veliler biraz daha ezilecek. Peki üç yıl sınav tornasından geçtikten sonra iyi kötü bir liseye kapağı atan çocuk rahata erecek mi?Ne gezer... Bu defa üniversite hazırlık kursları ve telaşı başlayacak. Özetle çocukların üniversite öncesindeki 6 yılı stres içinde geçecek. Zaten mutsuz olan çocuklar iyice sınav manyağı olacak...Amaç çocukları adam etmek mi? Hasta etmek mi? Bu ülkenin çocukları kobay mı? Dershane zengin etme makinesi mı? Milli Eğitim'de değişiklik
Açık Pencere Peki bu defa hukuka uygun mu hareket edildi? Ne gezer...Bu defa da arazinin İETT'den Anakent Belediyesi'ne satışında usulsüzlük kokusu yükseliyor. İETT Genel Müdürü Muammer Kantarcı bu yüzden, yani İETT'nin hakkını savunduğu için istifaya zorlandı. İETT Genel Müdürü Yardımcısı Cemal Acar da yapılan usulsüzlükleri sineye çekemedi, gitti Beyoğlu Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu...Cemal Acar'ın suç duyurusundan birkaç maddeyi aktaralım: "İdare Encümeni araziyi '2581 Sayılı Yasa'ya dayanarak satıyor. Oysa bu yasanın konuyla hiç mi hiç ilgisi yok... 2581 Sayılı Yasa 'Deniz Ticaret Filosunun Geliştirilmesi Hakkında Kanun'dur!Encümen kararında, Levent arsasının 'bedelinin İdare'ye ödenmesi koşuluyla' satılması öngörülüyor. Oysa 110 milyon liralık satış bedeli İETT'ye ödenmiyor. Tapu Müdürlüğü belge talep edince üzerinde 'bedeli tahsil edilmiştir' ibaresi bulunan 'düzmece bir belge' düzenlenip veriliyor.... İETT arsasının satışının ihale ya da Maliye Bakanlığı'nın onayı ile yapılması gerekiyor. Oysa ikisi de yapılmıyor."Filmin geriye sarılıp ilk satışın usulüne uygun yapılması gerekiyor. Komedi... Levent İETT Garajı'nın Dubai Prensi'ne ilk satışı hukuksuz ve usulsüzdü. O
Açık Pencere Tabii 100 metrede bir önünüzü kesen elektrik direklerini saymazsak. Atatürk Bulvarı'nda artık karşıdan karşıya geçmek de bir mesele. Kuğulu Kavşağı ile Amerikan Büyükelçiliği arası neredeyse bir kilometre, ama yayaların karşıya geçebileceği bir tek geçit bile yok. Ya 1.5 - 2 kilometrelik Cinnah Caddesi mi? Yalçın Bayer'in köşesinde Gıyasettin Kösedağ adlı okuyucunun davetini aktaralım:"Sizin aracılığınız ile Sayın Gökçek'i, Cinnah Caddesi'nin herhangi bir noktasında karşıdan karşıya geçmeye davet ediyorum."* * *Melih Gökçek'i önceki akşam Emin Çölaşan karşısında izleyenler Ankara'nın altüst oluşunu da pek yadırgamayacaklardır. Sergilediği bilgi ve mantık düzeyi ile daha iyisini beklemek hayal olur...* * *Karşıdan karşıya geçmek deyince... Bir fıkra... New York'ta bir adam geniş bulvarın karşı tarafına geçmek istiyor, bir türlü geçemiyormuş. Saatlerce uğraştıktan sonra karşı tarafta bir adama avaz avaz bağırarak sormuş:- Hey dostum, sen karşı tarafa nasıl geçtin?- Geçmedim, bu tarafta doğdum, demiş adam. Daha birkaç ay öncesine kadar geniş yaya kaldırımı, kaldırımın kenarında 40 - 50 yıllık ağaçları olan güzel bir bulvardı Ankara'nın Atatürk Bulvarı. Şimdi 40 metre
Açık Pencere - Geçmiş dönemlerdeki gerilim noktalarını aşıp Türkiye'nin normalleşmesini sağlayacak.- Uluslararası olayların akışına değil, karar mekanizmasına yönelen bir cumhurbaşkanı modeli çizecek. Yani, dünyada aktif olacak.- İçeride herkesi kucaklayan, bütün kurumların ahengini kollayan, merkezin cumhurbaşkanı olmayı hedefleyen bir çizgi ortaya koyacak. Çekirge'nin haberine Ertuğrul Özkök umutlu bir yorum eklemiş:"Erdoğan böyle bir cumhurbaşkanı olabilir mi? Niye olmasın?"Biz ise aksini düşünüyoruz: "Niye olsun?"Seçmenin yüzde 25 oyu ile iktidar olduğunu unutmuş, yüzde 75'in ne düşündüğünü merak etmeden kendini cumhurbaşkanı seçmeye hazırlanan Erdoğan Bey, göreve gelince aniden sihirli değneğe deymiş gibi neden değişsin? Herkesi kucaklamaya niyetli lider cumhurbaşkanlığı için göstermelik de olsa bir mutabakat aramaz mıydı? Bütün kurumların ahengini kollayacak bir lider başbakanlığı sırasında YÖK'ten Danıştay'a, Yargıtay'tan üniversitelere kadar tüm devlet kurumlarıyla kavga eder miydi? Avukatlardan doktorlara, çiftçilerden işçilere her kesimle takışır mıydı?Vaktiyle Cevdet Sunay'ın cumhurbaşkanlığı görevi uzatılacaktı. İsmet Paşa'ya fikri soruldu: Paşa dedi ki:"Ne yapacak?
Açık Pencere "Ben bu villaları yargı kararı çıkar çıkmaz yıkmaya başlamıştım. 80 kadarını yıkmıştım ki, o dönem de İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu'dan bir yazı aldım. Yazıda, yıkımla ilgili hakkınızda şikâyet var, bu nedenle müfettiş görevlendirdim, bulguların yok olmaması için yıkımı derhal durdurun, diyordu. Şikâyet tabii ki bahaneydi. Asıl sebep orada villaları olan etkili ve yetkili kişilerin devreye girip Bakan'ı etkilemesiydi. Yıkımı mecburen durdurdum ama belediye başkanlığım sona erinceye kadar istisnasız her ay Abdülkadir Aksu'ya yazı yazdım. Hakkımdaki soruşturma bitti mi, bittiyse sonucu bana bildirin. Tahmin edileceği üzere görevim sona erinceye kadar soruşturma bitmedi. Benden sonra yerime gelen Tayyip Erdoğan da Ali Müfit Gürtuna da her nedense! bu villalara dokunmadı. 22 yıl böyle sürdü gitti. Uzun süren bir koruma kollama operasyonu söz konusudur" Sarıyer'deki Uyum Villaları 22 yıl sonra yıkılıyor. İyi de bir sürü yargı kararına rağmen bu villaların yıkımı için neden bugüne kadar beklendi? 1989 - 94 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanlığı yapan CHP Milletvekili Nurettin Sözen bu konuda ilginç bir bilgi aktarıyor: Başbakan Erdoğan, "Hitler Almanya'sı da
Açık Pencere Doğrudan gaz veremiyor musunuz? Deniz Baykal'a vurun. Cumhurbaşkanı Sezer'i eleştirin. Ufukta öyle bir şey olmasa da asker müdahalesine karşı efelik taslayın. Aynı miktarda sevaba girersiniz. Bir köşe yazarı bu çizgide en güzel yazıyı yazdı. Başlığı: "Erdoğan Çankaya'ya çıkarsa da çıkmazsa da sorumlusu Baykal olacaktır"... Şu sıralar Sezer'e vurmak moda... Kırmızı ışıkta durdu yaranamadı, Köşk masraflarını azalttı, kimseden teşekkür almadı, sit alanlarının yapılaşmaya açılmasından Orman yasasına, onca yağma yasasını durdurdu. İşe yaramadı... Şimdi de başka eleştiriler var hakkında... "Aşırı laik"miş!.. Bu eleştiri bir adamı "aşırı dürüst" diye suçlamaya benziyor. Taraflı davranıyormuş! Cumhuriyet Anayasası ile örtülü şeriatçı bir yönetim arasında tarafsız mı kalacaktı? Neyse biraz daha sabır! Sezer'in mumla aranacağı günlere az kaldı... Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkca Tayyip Erdoğan'ın koltuğa oturmasını ince yorumlar, usta manevralar ve dolambaçlı yollarla destekleyenlerin sayısı artıyor. Çankaya yarışı ile birlikte Çankaya'ya çıkacak kişiye yaranma yarışı da hızlanıyor. Bu yarışta ön alan yarın Çankaya'nın meyvelerini toplar. Uçakta yeri hazır olur! İngiltere