"Enerji Bakanlığı'na bağlı Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde kısa süre içinde geçiçi işçi ya da sözleşmeli personel adı altında 20'ye yakın kişi sınavsız işe alındı. Kimler mi bunlar? Hemen saymaya başlayayım...Nermin Seda Büyükmıhçı, Genel Müdür Kemal Büyükmıhçı'nın kızı... Erhan Çağlar, Osman Şen, Enis Şen, Ali Kapusuz, Genel Müdür Yardımcıları'ndan Mehmet Çağlar'ın yakınları... Adem Doğan öteki Genel Müdür Yardımcısı Atilla Gürbüz'ün kayınbiraderi... Tuba Değirmencioğlu Personel Daire Başkanı Süha Değirmencioğlu'nun kızı... Elif Dalgıç, Strateji Daire Başkanı Murat Dalgıç'ın kızı.... Volkan Oğuz, Jeoloji ve Sondaj Daire Başkanı Ali Oğuz'un oğlu... Gültekin Eren ve Yunus Kara, Hidrolik Etüdler Dairesi Başkanı Ömer Ayhan'ın yakınları... Pınar Karakaya, Genel Müdür Yardımcısı Sekreteri Hafize Vural'ın yeğeni... Aslı Şahin, bir diğer Genel Müdür Yardımcısı'nın sekreteri olan Azize Şahin'in kızı.Devlet bir taraftan KPSS sınavı yapıyor. Ama kadro yok diye sınavı kazanan onbinlerce genci işe başlatmıyor. Öte yandan devlet kuruluşlarında müdürler, şefler çocuklarını yeğenlerini sınavsız işe yerleştiriyor. Bilindiği gibi geçici işçilere kadro verilmesini öngören yasa birkaç gün önce
"... Genel pratisyenler/Aile hekimliği uzmanları, disiplinin prensiplerine göre eğitilmiş uzman klinisyenlerdir. Yaş, cinsiyet ve hastalığa bakılmaksızın her kişiye öncelikli olarak kapsamlı ve devamlı hizmet vermekle sorumlu kişisel doktorlardır. Kişilere ailelerini, toplumlarını ve kültürlerini göz önünde tutarak hizmet verirler. Topluma ilişkin mesleki sorumluluk taşırlar ve toplum sağlığı merkezleri ile işbirliği içinde hizmet verirler..."Hekimliğin bir andı vardır... Bu ant içinde insanlara tam bir eşitlik içinde hizmet verilmesi koşul olarak yer alır. Andın bir cümlesi şöyledir:"...Din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime..."Ant böyleyken Sağlık Bakanlığı'nın kitapçığında yer alan altı siyahla çizilmiş satır ne anlama gelmektedir? Sağlık Bakanlığı bu ayrımcılığın ne anlama geldiğini açıklamalıdır... Sağlık Bakanlığı'nın yayını "Aile Hekimliği Türkiye Modeli" başlıklı bir kitapçık hastanelerde hekimlere dağıtılıyor. Kitapçığın 44. sayfasında Genel Pratisyen / Aile Hekimliği Uzmanı başlığı altındaki tanımı aşağıya aynen yazıyoruz: Antalya'da 5 yıldızlı L tipi cezaevi açılmış. Yakalanamayan
- Türkiye'de doktor açığı var. Bu yasa ile o açığı kapatacağız...Oysa aynı tasarıda yer alan bir başka maddede, yabancı doktorların kamuda çalışamayacakları belirtiliyor.Peki, yabancı doktor kamuda çalışamayacaksa doktor açığı nasıl kapatılacak? Ne tasarıyı hazırlayanlar ne de savunanlar bu basit çelişkiyi görüyor... Belki de görmek istemiyor...Tasarıyı hararetle savunan Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri ise akıl, mantık alır gibi değil."Türkiye'de 100 - 150 dolara çalışacak bir sürü yabancı doktor var."Ülkemizde açlık sınırı bile 700 - 800 milyon liradan başlıyor... Ama 150 - 200 milyon lira maaşla çalışmak için can atan bir sürü yabancı doktor oluyor! Komedi bu kadarla kalsa iyi. Tasarı Meclis'te görüşülüp kabul ediliyor. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer, bir daha görüşülmesi istemiyle bazı maddelerini geri gönderiyor. AKP'li Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, Sezer'i övüyor:"Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri o kadar mükemmeldi ki ikna olduk, tasarıyı geri çekiyoruz."Önce Tayyip Erdoğan, ardından Recep Akdağ'dan tepki gelince de, "O sözlerim ironiydi" diyerek anında çark ediyor. AKP yasada ısrarlı. Komedi devam ediyor. 14 Mart Tıp Bayramı bu koşullarda kutlanıyor... Komediye
Bu haksız zammı Telekomünikasyon Kurulu da onaylayınca yeni fiyatlar bu ay başı yürürlüğe girdi.Bir iyi haber; Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), uygulamadaki hukuka aykırılıkları saptayarak 8 Mart 2007 tarihinde Danıştay'a başvurdu. Açılan davada, Telekomünikasyon Kurulu'nun onay kararının yürütmesinin durdurulması isteniyor. Davanın kazanılması halkı bir büyük yükten kurtaracak... Bu arada bir saptama...Gerek Mimarlar Odası gerek Elektrik Mühendisleri Odası sık sık halkın canını acıtan uygulamalarda yargıya gidiyor, çoğunlukla halk lehine çözümler sağlıyorlar. Ne var ki halktan bu kuruluşlara bırakın desteği bir teşekkür bile gelmiyor... Acaba... Bu hep böyle mi gidecek? Hükümet Telekom'un yüzde 55'ini özelleştirme adı altında 6.5 milyar dolara Saudi Oger isimli yabancı firmaya sattı. Paranın yüzde 20'si peşin ödendi. Ötesi beş yıl süreyle yılda bir milyar dolar taksitle ödenecek. Bu arada Telekom'un elde ettiği yıllık kâr da neredeyse bu rakama ulaşıyor. Böylece Telekom, Oger firmasına bedavaya geliyor. Ancak firma bunu da yeterli bulmadı. Şehirlerarası telefon konuşmalarına yüzde 25 zam yaptı. Sözde uluslararası konuşmalarda da indirime gidildi ama o dikkate değer bir yekûn
Türkiye'nin en büyük yeraltı serveti tarihi eserlerdir.Türkiye'nin dört bir yanı tarihi eserle doludur. Hititler'den Lidya ve Frigyalılara, Yunan'dan Roma'ya, eski uygarlıkların en değerli eserleri yurdumuzun toprakları altındadır.Eğer bu servetin farkına varabilseydik... Eğer arkeolojik kazılara bugün ayırdığımızın yirmi otuz katı para ayırsak, arkeolog yetiştirsek, zengin müzeler kursak, gelişmiş yayınlar yapsak... Bugün yalnızca olduğumuzdan daha zengin değil, daha saygın da bir ülke olurduk...Ne var ki bu açıdan dün de, bugün de sefilleri oynuyoruz... Tarihi eserler depolarda çürüyor. Müzeler personel yokluğundan çalışamıyor. Eserler korunamıyor. Topraklarımız altından çıkarılan eserleri gidip yabancı ülkelerde izliyoruz. Arkeolog gençlerimiz işsizlikten inim inim inliyor...Daha önce de dile getirmiştik... Kültür Bakanı geçen yıl kadroya 400 arkeolog alınacağından söz etmişti... Ala ala 8 arkeolog aldılar... Fakat bir cinlik yapıyor. DÖSİM kanalıyla geçici işçi statüsünde eleman alıyorlar.. KPSS'yi kıvıramayan kimi iktidar yandaşları bu kanaldan işe giriyor. Bir söylentiye göre bu kanaldan 150 kişi kadroya alınmış bulunuyor.Kendi varlıklarına ve gençlerine böylesine yabancı
"İstanbul Metropolitan Planlama'ya (İMP) sorulmadan İstanbul'a tek bir çivi çakılmayacak."Ardından 500 bilim adamını tarihi kentin gelecekteki 100 yılını tasarlamak için Tepebaşı'ndaki binada bir araya getirdi. Plan çalışmaları başladı... Sonra ne mi oldu? Ankara'dan peş peşe siparişler gelmeye başladı... Galataport, Haydarpaşa limanı, üçüncü köprü, denizaltı tüneli, Dubai kuleleri...Bu projeler İMP üyelerine hiç sorulmadı. Onlardan sadece bu dev projeleri plana geçirmeleri istendi.Ciddi bir ülkede plan yapılır, kent ona göre inşa edilir...İstanbul'da plan yapıldı, peşinden ballı ihaleler icat ediliyor ve plana işleniyor... Bazı bilim adamları bu gayri ciddilik üzerine işi bıraktı... Bazıları planı bozmamak için direniyor...Türkiye Mimarlar Odası, "Bir mimarlık politikası saptansın" diye bas bas boşuna bağırıyor.Gelelim rant sağlaması için icat edilen projelerden birine... Marmaray'dan başka, Boğaz'a, Harem - Kumkapı arasına otomobiller için bir karayolu tüneli kararı Ankara'da alındı. Proje ihaleye çıkarıldı.İhaleyi çekici kılmak için... Yılda 25 milyon, günde yaklaşık ortalama 70 bin taşıt geçişi garanti veriliyor...Geçiş ücreti her yön için 3 (iki yön için 6) ABD doları olarak
"Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sonunu çabuk getirir. Gerçi Erdoğan'ı Çankaya'da görmek ve buna 7 yıl boyu katlanmak kolay değildir ama, eğer Türkiye'nin bir an önce bu 'dinci' gidişten kurtulup laik cumhuriyet temellerine dönmesini istiyorsak, hangi şıkkın ülke yararına olduğunu iyi ölçmeliyiz." Saptamanın mantığı doğru... Erdoğan cumhurbaşkanı olmazsa o göreve Ahmet Necdet Sezer kişiliğinde birinin gelme ihtimali var mı? Ne gezer? Oraya AKP tarafından oturtulacak kişi çok muhtemelen aşağıdan gelen yasaları ve atama kararlarını geldiği gibi onaylayan bir noter olacaktır. Partinin ve hükümetin başında Erdoğan... Çankaya'da Erdoğan'ın adamı... Böyle bir yapı Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasından daha mı az sakıncalı?Özetle, "Erdoğan olmasın" demek cumhurbaşkanlığı sorununu çözümlemiyor...Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis başkanlığı, cumhuriyete karşı "İslam devleti modeli" dayatan kadronun eline geçecek mi, geçmeyecek mi?Soru bu... Çözüm ise cumhurbaşkanlığına Anayasa ve yasalara bağlı kalacak, cumhuriyet ve laikliği savunacak bir ismin oturması...Eğer şu geçen 4 yılda Sezer'den dönen yasa ve atamaları aynen onaylayacak bir cumhurbaşkanı
Hatırlanacağı gibi Etiyopya gezisinde de Turgut adlı korumasını, "Senden bir yoğurt olmaz Turgut" diyerek herkesin içinde azarlamıştı...Başbakan korumalarıyla bir türlü anlaşamıyor... Bu arada Erdoğan'ın önceki gün Başbakanlık'a gelirken 35 kişilik bir sivil koruma ordusunca etten duvar içine alındığı fotoğraflandı. Resmi polisler sayıya dahil değil... Başbakan'ın Beşiktaş'taki çalışma ofisine geldiğinde manzarayı görüyoruz. Çevrede en az 150 polis tertibat alıyor.Irak Başbakanı hariç dünyada hiçbir başbakanın kendi ülkesinde böyle korunduğuna tanık olmuyoruz... Başbakan ülkesinde değil de adeta düşman hatları içinde dolaşıyor.Türkiye neden bu kadar güvensiz bir ülke haline geldi, ülkeyi bu duruma kim getirdi? Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğunda Koruma Müdürü Maksut Karal'dı... Önceleri sürekli Erdoğan'ın hemen yanı başında görünürdü, bir gün aniden ortalıktan kayboluverdi. Neden mi? Erdoğan'ın yakın çevresiyle anlaşamamış, o yüzden görevini bırakmıştı. Dünkü Vatan'dan öğreniyoruz ki Erdoğan, Karal'ın yerine Koruma Müdürü yaptığı Halit Özgül'ü de yanından uzaklaştırmış. Peki bunun sebebi mi? Efendim, geçen cuma günü bir kadının kendisine fazla yaklaşmasına kızmış... Kadına mani