Gül'ün öteki adı

26 Nisan 2007

Açık Pencere Bütün bunlar güzel hoş... Ne var ki görüntüdeki bu fark amaca yansımıyor. Erdoğan, Arınç, Gül hepsi aynı yolun yolcularıdır... 26 Mayıs 2005 tarihinde bu sütunda Amerikalı akıl hocası Huntington'un görüşleri yayımlandı. İslamın liderliğini Türkiye'ye yakıştıran Huntington engel olarak şunları sayıyor:- Atatürk'ün ilkeleri, Türkiye'yi modern laik Batılı bir ülke olarak tanımlıyor. Bu öğretilerin üzerinde biraz düşünülmesi, değiştirilip düzeltilmesi zamanı muhakkak ki gelmiştir. Fuller, Henze gibi akıl hocaları da yıllardır aynı şeyleri söyler... Türkiye Atatürk ve laikliği bir kenara bırakmalı, İslam dünyasına lider olmalıdır."Ilımlı İslam" adı verilen bu model gerçekten Türkiye'yi lider ülke yapar mı? O ağızlara bir parmak bal çalmadır. Ilımlı İslam, "Batı'ya piyonluk yapacak bir dinci devlet"e verilen addır... Abdullah Gül Amerikan politikalarına sıkı sıkıya uyum sağlayan bir Dışişleri Bakanı'ydı...Ne demişti son ABD gezisinden dönüşteki şaşırtıcı demecinde:- Amerika'nın Irak'taki başarısı bizim başarımızdır...Cumhuriyet ilkelerini terk etmiş, Batı'nın her istediğini yapan, ABD destekli bir İslam devleti modeli... TC bu doğrultuda yapılanıyor şimdi... Sezer'den dönen

Yazının Devamı

Gül'enler ve ötekiler

25 Nisan 2007

Açık Pencere Bir siyasi partinin yüzde 25 oyla hem cumhurbaşkanlığı, hem başbakanlık, hem Meclis Başkanlığı'nı ele geçirmesi demokratik vicdana sığmıyor.Üstelik Köşk adayı "sözde değil, özde laik" tanımına da uymuyor. Türban ilk kez Çankaya'ya tırmanıyor.Abdullah Gül adını Bülent Arınç'ın zorladığı artık sır değil...Arınç'ın bu zorlamasında biraz da türban intikamı seziliyor...Abdullah Gül denince kayıp trilyon davası anımsanıyor. İkincisi, eşinin türbanı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni türban yüzünden mahkemeye vermiş olması...Gül adı AKP adına iyi bir seçim sayılabilir.. Tayyip Erdoğan'ı kurtarmıştır. Ama Deniz Baykal'ı şaşırtmıştır.. O kadar ki Baykal, "Çankaya'ya bir kapıkulunun çıkmasını önledik" gibi tuhaf savunmalar yapıyor... Oysa Abdullah Gül, Erdoğan'ın mutemet adamı... Aralarında bir siyasi görüş farkı yok ki cumhurbaşkanlığının tarafsızlığı adına umut duyulsun... Erdoğan aşağıda, ama fikirleri aynen Köşk'te... Hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı yapacak... Beş yıllık AKP iktidarı 12 yıla uzuyor... Ilımlı İslam projesinin uygulayıcıları yollarına kararlı şekilde devam ediyor... Kimileri bayram yaparken kimileri ağlıyor... Gül'ün adaylığı AKP grubunu sevince boğarken geri

Yazının Devamı

Basiretli politika!

24 Nisan 2007

Açık Pencere "İster alsınlar, ister almasınlar yolumuza devam edeceğiz. Bir oyalamadır gidiyor" diyor...Sizin diyeceğiniz yalnızca bu mudur?AB'nin verdiği sözleri tutmamasına karşı sizin bir karşı hamleniz yok mu? Hani siz Türkiye'yi AB'ye taşıyan liderdiniz?.. Hani 2 yıl önce müzakere tarihi almış, Brüksel kahramanı ilan edilmiş, Ankara'da davul zurna ve şenliklerle karşılanmıştınız? 2 yıl içinde geldiğiniz noktaya bakınız:- İster alsınlar ister almasınlar...Bu arada AB karşıtlarına da çatmışsınız... İyi de Türkiye'yi "İster alsınlar ister almasınlar" noktasına getiren AB karşıtları mı?Yoksa sizin AB politikanız mı? Brüksel'de Kıbrıs'ı tanıma sözü veren, Ek Protokol ile bu sözü perçinleyen, sonra da iç kamuoyundan çekinerek bu sözü tutamayan siz değil misiniz?8 başlığın açılmamasına, 26 başlığın ise kapanmamasına yol açan, sizin Kıbrıs konusunda olmayacak sözler verip sonra da bunları tutmamanız değil mi?Tabii "İster alsınlar ister almasınlar" resti de yine bir resttir. Ne var ki Sayın Başbakan önceki gün aynı konuşmasında:"AB üyesi ülkelerle münasebetleri kestiğimiz zaman bu fabrikaların bacası nasıl tütecek?" diyerek AB'ye yine "Biz size mecburuz" mesajı gönderiyor... Adam

Yazının Devamı

Duygu'yu anarken

22 Nisan 2007

Açık Pencere İpek Çalışlar'a ödülünü veren İnci Asena, yüreğinin sesini fısıldadı:- Bu, Duygu'nun olmadığı ilk doğum günü... Onu çok özlüyorum! Nazım Alpman arkadaşımız, anlattığı küçük olayla Duygu'nun anısına ve Malatya cinayetine aynı anda gönderme yapıyor:...2001 yılıydı... Duygu Asena'nın da bulunduğu bir grup gazeteci İstanbul Filarmoni Orkestrası ile birlikte Mardin'deydik. Kentin yöneticileri bize Mardin'i gezdiriyorlardı, iki kelimenin biri "hoşgörü" olan söylemlerle kentteki dini yapıları gösteriyorlardı:- Şurası Süryani kilisesi, burası Ortodoks kilisesi, şu gördüğünüz Katolik kilisesi, yanındaki sinagog...Herkesin aklından geçeni Duygu Asena yüksek sesle sordu:- Bu kiliselerin cemaati var mı?- Maalesef yok, bu yüzden kapalı durumdalar!- Eee nerede hoşgörü?Ortalık buz kesti. Duygu, "Duyguluğunu" göstermeye devam etti:- Hepsini kaçırmışız!..* * *Evet, hepsini kaçırdık. Kâh servetlerini ellerinden almak için. Kâh mal mülklerini. Dinsel farklılıkları bu yüzden körükledi kimileri. Kimileri de halka bir şey veremedikleri için "din elden gidiyor" oyununa sarıldılar. Dinsel şovenizmi körüklediler. Bizi dünyanın yüzüne

Yazının Devamı

Hoşgörü mü kalır?

20 Nisan 2007

Açık Pencere Siz laikliği bir kenara ittikçe elbet dinsel hoşgörüyü de ortadan kaldırırsınız... Elbet dinsel hoşgörü özellikle az gelişmiş kafalarda yerini dinsel fanatizme bırakır. O maşalar da kolay manipüle edilir.Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya cinayetleri bu iklim ve ortamın sonucudur...Hemen belirtelim... Kendisini sol veya ulusalcı görüp misyonerleri tehlike olarak niteleyen grupların sayısı da az değildir.Batı'da tüm dinsel özgürlüklerden yararlanacak ama ülkenizde aynı özgürlüklerden rahatsız olacaksınız. Bunun mantıkla, izanla tanımlanacak hali var mıdır?Yaratılan iklimin sonucu olan Malatya olayının tetikçileri belli. Peki arkasında kim var?Rahip cinayetinin arkasındakiler ortaya çıkarılamadı. Hrant Dink cinayeti bir partinin mensupları ve polisin kullandığı bir maşaya kadar ilerledi. Orada durdu. Türkiye'yi Batı'ya rezil eden, içeride şok yaratan, huzuru bozan Malatya cinayetinin ardında da birilerinin (hatta dış kaynakların) bulunması olasılık taşıyor. Benzer iki cinayetin çözümünde sınıfta kalan yetkililer bu defa olayı aydınlatabilir mi? Mümkün mü? Türkiye'yi, "Laiklikle Müslümanlık bir arada olmaz ya laik olacaksınız ya Müslüman", "Hitler de laikti" diyen bir

Yazının Devamı

Malatya rezaleti

19 Nisan 2007

Açık Pencere Trabzon'da rahip Santoro... İstanbul'da Hrant Dink cinayeti... Şimdi de Malatya'da kutsal kitap bastı diye yayınevi çalışanlarının boğazlarının kesilmesi... Bunlar aynı iklimin yarattığı canavarların eserleridir...Bu zehirli iklim, komplolara da çanak tutuyor.Siz istediğiniz kadar AB'ye girmek istiyormuş gibi yapın... Eğer bir yandan da gerici duyguları güçlendiriyorsanız başka bir şey yapmanıza gerek yok... İkide bir patlak veren bu tür olaylar sizi yalnız AB'den değil, uygar dünyadan da uzaklaştırır... Vebalı bir ülke gibi yapayalnız kalırsınız...Bu olayları elbet ülkeyi yönetenler tasvip etmiyor...Ama ne kadar caydırıcı oluyorlar...Dün saat 18.00 sıralarında bu satırlar kaleme alınırken Alman Büyükelçisi'nin olayı kınaması dışında Ankara'dan bir ses çıkmamıştı...Başbakan'ın, bakanların, en azından hükümet sözcüsünün bu olayı sıcağı sıcağına kuvvetli şekilde kınaması, olayın üzerine kararlılıkla gidileceğini bildirmesi gerekmez miydi? Hem toplumun hem de ülke yönetiminin üzerine sıçrayan kanı temizlemek için ilk yapacağı iş katliamı kınamak değil midir?NOT: Fox TV haberlerinde dün akşam bu olayın ardında "Ülke elden gidiyor, vatan satılıyor" diye düşünen gençlerin

Yazının Devamı

Ordu sohbeti

18 Nisan 2007

Açık Pencere - Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa ordu darbe yapar mı?Söyleyelim: Yapmaz... Ama bir gerilim doğar ki Türkiye'yi nereye götürür hiç belli olmaz...Bir başka soru:- 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine karşı olan birçok solcu bugün neden orduya karşı değil?Cevap: Çünkü roller değişti...12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ardında ABD vardı. Bir kaos ortamı yaratılmış, ardından ordu yönetime el koymuş, solu ezmişti. ABD bu iki darbede generalleri kullanmıştı. Bugün ise darbeyi ordu değil, AKP yapıyor... Cumhuriyet ve demokrasiye karşı yürütülen karşı devrimi (ılımlı İslam darbesini) ABD ve AB destekliyor. Ordu bu defa hücumda değil savunmada. Demokrat, cumhuriyetçi, laik güçlerle aynı safta... Son mitingde darbeci diye adlandırılan laik demokratik güçler aslında demokratik rejimin muhafızlarıdır...Kimi zavallı demokratlar durumun farkında değil. Onlar hala orduya karşı çıkmayı devrimciliğin gereği sayıyor. Kimi açıkgözler ise durumun farkında. Bile bile AKP yanında orduyu etkisizleştirmek için çalışıyorlar... Peki nedir hedeflenen "ılımlı İslam": İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk tanımlıyor: "Bu hareketin amacı Türkiye Cumhuriyeti'ni Atatürkçü çağdaş yapısından uzaklaştırıp

Yazının Devamı

"Size mesaj var..."

17 Nisan 2007

Açık Pencere "Cumhurbaşkanlığına cumhuriyeti özümsemiş, tüm toplumu kucaklayacak bir isim oturmalıdır. Laiklikle, demokrasiyle, devletin kurumlarıyla kavgalı biri oturmamalıdır. Tayyip Erdoğan oturmaya tevessül etmemelidir..."AKP yanlısı yorumcular bu mesajları anlamazlıktan geliyor. Kimileri "Efendim Demirel ve Özal Köşk'e çıkarken de böylesi itirazlar vardı ama sonra unutuldu" diyerek Erdoğan'a cesaret veriyor. Okurumuz Alara Kaya anımsatıyor:- Evet, Demirel ve Özal'a da tepki vardı. Ama böyle yüz binlerce kişi Ankara'da toplanıp miting yapmamıştı... Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı böylesi kaygılı mesajlar vermemişlerdi... Endişe dozu bu kadar yoğun değildi.Avukat Ekrem Demiröz dostumuz ise bir unutkanlığı vurguluyor:- Tandoğan mitinginde sürekli olarak laikliğe vurgu yapıldı. Tehlikede olan yalnızca laiklik değildir. Çankaya adayı olan kişi "Hem laik hem Müslüman olunmaz" gibi inciler yanında "Demokrasi tramvay gibidir, istediğin yerde inersin" gibi vecizelerin de sahibidir. Yalnızca laiklik değil demokrasi de tehlikededir. Bu daha çok vurgulanmalıdır... Bu kadar çok e - posta hiç almamıştık... Ankara'da 14 Nisan mitingine katılmanın keyfini paylaşanlar... Mitingin

Yazının Devamı