Hortum töreni

19 Eylül 2002


<#comment>Amerika Türkiye’ye 200 milyon dolar hibe etti. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Masum Türker ile Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Pearson, kırmızı ciltli dosyalardaki antlaşmayı törenle imzaladılar. İmza töreni televizyon haberlerinde yer aldı.
Türkiye Cumhuriyeti, hortumculara bu paranın 10 katını hibe etti. Banka sahiplerinin en mütevazısı 400 milyon dolar tokatladı. Ne tören yapıldı, ne teşekkür konuşması!.. Bu kadarcık para için ABD’ye törenle teşekkür edilmesi biraz fazla değil mi? ABD’ye 200 milyon dolar için avuç açacağımıza hortumculardan çaldıkları paraları istesek daha iyi değil mi?

Büyük devletler önce sizin verdiklerinizi alırlar. Sonra kendi istediklerini alırlar.

Belkıs Torunoğlu Hanımefendi deniz otobüsüyle seyahat ederken gözü kapıdaki tabelaya takılmış: "emergency exit imercensi çıkış"

Yazının Devamı

Tayyip yasağı

18 Eylül 2002

Evet Tayyip Erdoğan ve partisinin ağır ekonomik sorunlara yönelik çözüm formülleri yoktur. Tutarlı bir Türkiye programına sahip değiller. Üstüne üstlük iktidara gelince türban ve imam hatip okulları gibi konularda ağır ve tatsız tartışmalar başlatacaklar. Gerçi Tayyip Erdoğan bunları birinci mesele yapmayacaklarını söylüyor. Ne var ki tabandaki tarikatlar, 28 Şubatın intikamını almak için yanıp tutuşanlar ve dinci basın, bu konuyu istismar edecek, türban kavgasını yine gündemin ilk sırasına taşıyacaktır.O çözümlenirse gündeme "günlük yaşamı İslami kurallara göre düzenleme hevesinde olanların" programındaki diğer maddeler girecektir...Peki Tayyip Erdoğanın siyaseten yasaklanması bir çözüm olabilir mi?Hayır... Soyup soğana çevrilmiş ve çaresiz bırakılmış milyonlarca fakir fukara, bu seçimde olmazsa gelecek seçimde Tayyip Erdoğanı yine iktidara taşıyacaktır. Çünkü Erdoğan umut olarak görülmektedir.Ayrıca siyaset yasaklarının artık çağdaş demokrasilerde yeri kalmamıştır...Tayyip Erdoğana umut bağlamış kitleler ve Türkiye, sonucu yaşayarak görmeli, öğrenmelidir. Unutmayalım; yasak sadece merak ve umudu büyütür... Yüksek Seçim Kurulu Tayyip Erdoğanla ilgili kararını bugün yarın

Yazının Devamı

Tayyip yasağı

18 Eylül 2002


<#comment>Yüksek Seçim Kurulu Tayyip Erdoğan’la ilgili kararını bugün yarın verecek... Erdoğan ve partisini laik demokrasiye tehdit olarak görenler konulacak yasağa umut bağlıyor... Böyle bir yasağın mantığı var mı?
Evet Tayyip Erdoğan ve partisinin ağır ekonomik sorunlara yönelik çözüm formülleri yoktur. Tutarlı bir Türkiye programına sahip değiller. Üstüne üstlük iktidara gelince türban ve imam hatip okulları gibi konularda ağır ve tatsız tartışmalar başlatacaklar. Gerçi Tayyip Erdoğan bunları birinci mesele yapmayacaklarını söylüyor. Ne var ki tabandaki tarikatlar, 28 Şubat’ın intikamını almak için yanıp tutuşanlar ve dinci basın, bu konuyu istismar edecek, türban kavgasını yine gündemin ilk sırasına taşıyacaktır.
O çözümlenirse gündeme "günlük yaşamı İslami kurallara göre düzenleme hevesinde olanların" programındaki diğer maddeler girecektir...
Peki Tayyip Erdoğan’ın siyaseten yasaklanması bir çözüm olabilir mi?
Hayır... Soyup soğana çevrilmiş ve çaresiz bırakılmış milyonlarca fakir fukara, bu seçimde olmazsa gelecek seçimde Tayyip Erdoğan’ı yine iktidara taşıyacaktır. Çünkü Erdoğan umut olarak görülmektedir.
Ayrıca siyaset yasaklarının artık

Yazının Devamı

Hayal-i Fener

17 Eylül 2002

Fenerbahçe yıllardır aynı sıkıntıyı yaşıyor.Hastalığa çözüm bulunamıyor.Acaba sıkıntı tek adama dayalı sistemde olmasın... Diğer kulüplerin çoğu bu sistemi terk etti. Her biri bütçe yapıyor, kulüp modern bir işletme gibi yönetiliyor. Örneğin G.Sarayda yöneticiler kulübe 1 kuruş kredi vermiyor. Fenerbahçe ise Ağalık sistemini terk etmedi. Bütçe yerine Başkanın cebi çalışıyor. Bu sistem feodal bir yapı getiriyor ister istemez... İlişkiler, sorumluluklar, hiyerarşi, yönetim, hep Başkana yakınlık veya uzaklığa göre biçimleniyor. "Para" (spor ruhunu da ezen) tek ve en yüksek değer olarak hükmünü sürdürüyor. Başkanın konumu ve geleceği zaman zaman kulübün üzerine çıkıyor. Zaman zaman Başkan üzerine aldığı yükün altında eziliyor. Fenerbahçe gibi geniş bir yapının her tarafına hâkim olamıyor...Fenerbahçeli dostlar o gitsin bu gelsin hesaplarını bırakıp daha çağdaş bir yönetim sistemine dönmeye çalışsalar.. Bir de bunu deneseler... Nasıl olur? Teknik Direktör Werner Lorant gitsin.. Hayır önce Aziz Yıldırım istifa etsin... Yardımcı Antrenör Oğuz Çetini uzaklaştırın. Futbolculardan üçünü beşini satın... Her yıl aynı tango... Sezon başında "Fener şampiyon gibi" diye manşetler atılır. Sezon

Yazının Devamı

Hayal-i Fener

17 Eylül 2002


<#comment>Teknik Direktör Werner Lorant gitsin.. Hayır önce Aziz Yıldırım istifa etsin... Yardımcı Antrenör Oğuz Çetin’i uzaklaştırın. Futbolculardan üçünü beşini satın... Her yıl aynı tango... Sezon başında "Fener şampiyon gibi" diye manşetler atılır. Sezon açılır. Üç beş hafta sonra Fener karışır.
Fenerbahçe yıllardır aynı sıkıntıyı yaşıyor.
Hastalığa çözüm bulunamıyor.
Acaba sıkıntı tek adama dayalı sistemde olmasın... Diğer kulüplerin çoğu bu sistemi terk etti. Her biri bütçe yapıyor, kulüp modern bir işletme gibi yönetiliyor. Örneğin G.Saray’da yöneticiler kulübe 1 kuruş kredi vermiyor. Fenerbahçe ise Ağa’lık sistemini terk etmedi. Bütçe yerine Başkan’ın cebi çalışıyor. Bu sistem feodal bir yapı getiriyor ister istemez... İlişkiler, sorumluluklar, hiyerarşi, yönetim, hep Başkan’a yakınlık veya uzaklığa göre biçimleniyor. "Para" (spor ruhunu da ezen) tek ve en yüksek değer olarak hükmünü sürdürüyor. Başkan’ın konumu ve geleceği zaman zaman kulübün üzerine çıkıyor. Zaman zaman Başkan üzerine aldığı yükün altında eziliyor. Fenerbahçe gibi geniş bir yapının her tarafına hâkim olamıyor...
Fenerbahçeli dostlar o gitsin bu gelsin hesaplarını bırakıp daha

Yazının Devamı

Köylüleri niçin...

15 Eylül 2002

Çünkü onlar yanlış partiye oy verirlerKendilerinden olanlarla alay edipTuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirlerCami duvarı, kahve ya da ağaç gölgesine yaslanıpOnbir ay gökyüzünden bereket beklerler.Dindardırlar ahret korkusu içindeAma bir kadının topuklarındanMemelerini görecek kadar bıçkındırlar***Köylüleri niçin öldürmeliyiz?Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.Yarı gecede yıldızlara bakarakBaşka dünyaları düşlemek gibi tutkuları yoktur.Gökyüzünü, baharda yağmur yağarsaVe yaz güneşleri ekinleri yetirirse severler.Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe- Bu verimi yüksek bir tohum bile olsaSonuçlarını görmeden inanmazlar.Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.Mülk düşkünüdürler amansız derecedeBir ülkenin geleceğiKüçük topraklarının ipoteği altındadır.Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmedenZamanın derin ırmakları önünde...Köylüleri söyleyin nasıl, nasıl kurtaralım?(Şükrü Erbaşın "İyimser ve Kederli" adlı kitabından.) Köylüleri niçin öldürmeliyiz? Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. Gençlerin dostluğu - Hocalarımız Türk - Yunan ilişkileri konusunda kavgaya varan

Yazının Devamı

Köylüleri niçin...

15 Eylül 2002


<#comment>Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
Çünkü onlar yanlış partiye oy verirler
Kendilerinden olanlarla alay edip
Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
Cami duvarı, kahve ya da ağaç gölgesine yaslanıp

Yazının Devamı

Eylül dersleri...

14 Eylül 2002

Kendisine yardımcı olmadığı için "Taliban" rejimini devirmeye karar verdi.İşe Afganistan bombardımanıyla başladı. Binlerce masum sivili öldürdü.Oysa ne Bin Ladin ne Talibanı Afgan Halkı yaratmamıştı.Her iki unsuru CIA ve ABD Sovyetlere karşı savaş için eğitmiş, Afganistanın başına bela etmişti. Günahı masum Afgan halkına ödetildi.***11 Eylülün yıldönümünde, geçen yıl bu vakitler yapılan tartışmaları anımsayalım...Dünyanın dört bir yanında aydınlar "terörü savaşla önlemenin mümkün olmadığını" haykırıyor, ABDyi hukuk yollarına başvurmaya davet ediyordu.ABD dinlemedi... Afganistanı günlerce bombaladı. 11 Eylül kurbanlarının iki - üç katı masum insanı öldürdü. Baş terörist Bin Ladini yakalayamadı. Ama Asyaya yerleşti...Geçen yıl "Amerikanın derdi terör falan değil Hazer çevresine yerleşip petrole hâkim olmaktır" diyenler haklı çıktı. "Bu bir terör savaşıdır, Türkiye de katılmalıdır" diyenler yanıldı...Saddama karşı yürütülen kampanyanın özündeki entrika aynıdır hiç kuşkunuz olmasın... ABDnin, Afganistanı dümdüz ederken tek hedefi vardı... Usame bin Ladini yakalamak... Uygar insan ve uygar ülke, anlaşmazlıkları şiddete başvurmadan çözendir... Kadının adı var..! TKP, tam 18 ilde

Yazının Devamı