<#comment>#comment>Mudanya'dan Emir Doğan Savaş anlatıyor:
- Geçenlerde yıllar önce okuduğum ilkokulumun koruma derneğinden iki öğretmen
beni ziyarete geldi. Sorunlarını anlattılar, dertleştik. İlginç bir konuya değindiler. Devlet 1940 yılında Mudanya'ya iki, köylerine (Siği ve Tirilye) iki olmak üzere dört ilkokula 4 adet piyano göndermiş. Okullarda tiyatro salonları açmış. Ne yazık ki sonradan bu salonlar kapatılmış, piyanolar tozlanmaya terkedilmiş...
Okurumuz ekliyor:
- En acısı 60 yıl önce İkinci Dünya Savaşı'nın orta yerinde onca yokluğa rağmen okullarına piyano gönderebilen devletin bugün bu okullara yakıt parasını dahi gönderemeyişidir.
Emir Doğan Savaş'ın mektubu üzerine kendisine e mail çekerek sorduk:
<#comment>#comment>İzmir Barosu Başkanı Avukat Noyan Özkan imzasıyla dün yayınlanan bildiri:
"Bugün gazetelerde yayınlanan habere göre; Nakşibendi şeyhi Esat Coşan'ın Süleymaniye Camii haziresinde toprağa verilmesini öngören Bakanlar Kurulu kararı imzaya açılmıştır.
Anayasanın eşitlik ilkesine, devrim kanunlarına ve defin mevzuatına aykırı olarak ölü bir insana ayrıcalık tanıyan bu kararname girişimini şiddetle kınıyoruz.
Anayasa dışı kararnamenin yürürlüğe girmesinin önlenmesini talep ediyoruz. İzmir Barosu, yasadışı kararname girişimi ile hukuksal platformda mücadele edecektir."
***
Bu satırları okuduktan sonra kafamıza takılan sorular...
<#comment>#comment>Gazetelerden birinin lezzet sütununda lahananın faydalarından söz edilirken, Padişah Üçüncü Selim'in de lahanayı çok sevdiği anlatılmış, kanıt olarak onun lahana üzerine yazdığı şiir yayımlanmıştı.
Üçüncü Selim'in "İlhami" takma adıyla yazdığı şiir şöyle:
"Dizilmez yüz bin bir ipliğe, bamya gibi
Arslandır o, arabayla gezer lahana
Hiçbir zevk ve mutluluk anlaşıldı
olmazmış onsuz
<#comment>#comment>İnternette "eMeclis" adı altında bir grup oluşturuldu. Fatih Sancak adlı girişimci bir arkadaş "TBMM ile halk arasında iletişim köprüsü" kurmak amacıyla başlattı bu etkinliği... 300'ü aşkın milletvekilinin e mail adreslerini bulup zincire koydu... Yaklaşık 5 haftadır internet sahibi yurttaşlar çeşitli konulardaki dertlerini yazıp duruyor. Milletvekillerinden çare, öneri, akıl, fikir, görüş bekliyor...
Fakat ne oluyor biliyor musunuz?
DSP milletvekili Uluç Gürkan ile ANAP milletvekili Emre Kocaoğlu dışında kalan milletvekilleri görderilen dert ve şikayetlere yanıt vermiyor, tartışmalara katılmıyor. TBMM'deki 550 milletvekilinin 548'i vatandaşla ilgilenmek ya da görüşlerini belirtmek için önlerine çıkan bu fırsatı kullanmıyor. Deyim yerindeyse 548 milletvekili yokları oynuyor.
Ne yapalım?
İstersemiz boş durmamak için duruma Attilla İlhan'ın "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular" diye başlayan şiirini uyarlayalım...
<#comment>#comment>Ercan Gürses TGRT'nin Parlamento muhabiri, yetenekli, efendi, genç bir arkadaşımız. Bir süre önce, işyerindeki stajyer muhabirlerden biriyle çıkmaya başladı. İlişki zamanla gelişti, iki genç ailelerinin de onaylarını alarak sözlendiler. Nişan tarihini saptadılar. Gerisini Ercan kardeşimizden dinliyoruz:
- Nezaket gereği, durumdan Ankara Temsilcimiz Metin Özer'i de haberdar etmek istedim. Olayı öğrendiğinde inanılmaz bir tepki gösterdi. Sen nasıl olur da benim himayem altındaki bir elemanla böyle bir ilişkiye girersin, diye bağırmaya başladı. Eşyalarını topla, bir daha da buraya gelme, çünkü seni işten attım, dedi. Hemen ardından da Meclis'te birlikte çalıştığım meslektaşım Gülçin Sunar'ın işine son verdi. Onun suçu, sözlümle beni tanıştırmış olmaktı.
Peki Ercan Gürses'in nişanlanacağı küçük stajyer hanım ne oldu, diyeceksiniz.
Efendim o son zamanlarda ekrana çıkmaya başlamış. O yüzden sözlüsünün ısrarına rağmen TGRT'ten ayrılmayı reddetmiş.
Ercan şu bir ay içinde hem işini hem müstakbel eşini kaybetti...
Geçmiş olsun kardeşim... Ne yaparsın ki dünya bir başka dünya oldu...
<#comment>#comment>İslami bankacılık yapan ünlü bir Finans şirketi sıkıntıda.
Gelir ortaklığı senedine para yatırmış mudilerin paralarını ödeyemiyor.
Şubelerde her Allah'ın günü kavga gürültü eksik olmuyor.
Faizden kaçarken doluya tutulan bir müşteri telefonda yakınıyor:
- Hem paramızı vermiyorlar hem de bizi haksız çıkarıyorlar...- Ne diyorlar?
- Bunun adı gelir ortaklığı, kara ortak olduğunuz gibi zarara da ortaksınız diyorlar...Aynen Nasrettin Hoca hikayesi... Hoca komşunun kazanını ödünç almış.. İade ederken "Senin kazan yavruladı" diye yanında küçük bir kazan daha vermiş. Zaman geçmiş. Hoca kazanı yeniden ödünç almış; bu defa geri vermemiş.
<#comment>#comment>Anadolu Ajansı 20 Ocak gecesi çarpıcı bir haber geçti:
"Yunanistan, mali yardım yaptığı yabancı sivil toplum örgütlerini açıkladı. Türkiye'den İnsan Hakları Derneği de yardım alan örgütler arasında..."Bundan sonrası tam film...
İlk sahne... Anadolu Ajansı bu haberin hemen arkasından (bir saat sonra) aynı konuda ikinci bir haber geçiyor ve diyor ki: "Yunan Dışişleri Sözcüsü, yardım yapılan sivil toplum örgütlerinin Yunanistan'da kurulu örgütler olduğunu, bu kuruluşların yurtdışı projelerinin desteklendiğini açıkladı."İkinci sahne.. Gazeteler ilk haberi dikkate alarak ertesi gün İHD'nin Yunanistan'dan destek gördüğünü duyuruyor.
Üçüncü sahne.. Ankara polisi, İHD Genel Merkezi'ne baskın düzenliyor, çok sayıda evrak ve bilgisayar kaydına el konuyor, dernek ile Yunanistan arasındaki "bağlantı" araştırılmaya başlanıyor...
Anadolu Ajansı "tercüme hatası yapıldığını" ifade eden metni tam bir hafta sonra servise koyuyor. O zamana kadar olan olmuş, soruşturma başlamış.
Anadolu Ajansı'nın tekzip metni kendisine ulaştırıldığında Savcı:
<#comment>#comment>Ankara Valiliği ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında 5 yıldır yılan hikayesine dönen bir tartışma nihayet sona erdi. Valilik Bayrak İnceleme Kurulu, Melih Gökçek'in, 5 yıldır Ankara'nın amblemi diye kullandığı, Ankara'yla uzaktan - yakından ilgisi olmayan "ucube"nin tanıtıcı bayrak olarak kabulünü reddetti. Ret gerekçesinde:
. Amblemin laik, çağdaş ve modern bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin Başkentini tanımlamaktan uzak olduğu,
. Ankara'nın tarihi ve kültürel kimliğine uygun birçok belirgin özelliği yerine, dini ve dince kutsal sayılan öğeleri ön plana çıkarttığı..."
ve benzeri sakıncalar belirtildi.
Bu meselenin nasıl olup da 5 yıl sürdüğüne gelince...Ankara Valiliği'nden bir yetkili şöyle dedi dün:
" Biz, bu amblemi kullanamazsın, diye karar alıyoruz, Melih Gökçek, yasayı açıkça çiğneyerek kullanmaya devam ediyor. Anayasamıza ve yasalarımıza göre valilerin seçilmiş kişileri görevden alma gibi bir yetkisi yok. Onu yapacak makam İçişleri Bakanlığı... İçişleri Bakanlığı'nın hareketsiz kalması sonucu uzadı bu mesele. Ama artık deniz bitti, o amblemi bundan sonra kullanmaları kesinlikle sözkonusu değil. "