Havai görgüsüz...

30 Ağustos 2000


       Kaymak tabaka düğün - derneklerinde adet haline geldi: İlla havai fişek gösterisi olacak... Olmazsa olmaz... 5 dakikası 5 milyara patlıyor, gece yarısı vatandaşın da kulak zarı patlıyormuş... Boşver... Kızımız, oğlumuz bir daha mı evlenecek?.. Patlatın... Yer, gök, su inlesin; konu komşu dinlesin...
       Bu gürültü arasında Ataköy sakinlerinin geçtiği notu aktaralım:
       "...Yeri göğü inleten bu fişekler Ataköy'de zaten yüksek olan binaların yanıbaşında patlıyor. Bir gün fişeklerden biri pencereden içeri giriverecek diye korkuyoruz. Mafya babası veya sonradan görme zengin de olsa hiç kimsenin gürültü kirliliği meydana getirme hakkı yok.. Ayrıca onlarca kuş bu patlamaların paniğiyle yuvalarından uçup binalara çarparak ölüyor..."
       Eskiden yalnızca bayram günlerinde atılırdı havai fişekler. Batı ülkelerinde önemli günlerde atılır. Bizde hemen her gece bir yerlerde patlıyor, patlatılıyor... Bir görgüsüzlük bayramı yaşıyoruz ki sormayın...

Baz'a çare...
       Oturduğunuz apartmanın çatısında baz

Yazının Devamı

Maliye'den talep

29 Ağustos 2000


       SSK eski Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, geçenlerde İzmir'de ortaya çıkarılan hayali ihracat olayıyla ilgili olarak soruyor:
       - Maliye Bakanlığı, (hayali ihracatçılarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle) mühürü ellerinden alınan yeminli mali müşavirlerin adlarını niçin açıklamıyor? Sermaye Piyasası Kurulu, nasıl ki zaman zaman, şu şu firmaların faaliyetlerini şu kadar süreyle durdurdum, şeklinde kamuoyuna açıklama yapıp yasa dışı davrananları teşhir ediyorsa, aynı şeyi Maliye Bakanlığı da yapmalıdır. Yapmalıdır ki, hem kötüler bilinsin hem namuslu müşavirler zan altında kalmasın. Bakanlığın WEB sitesi var, isimleri orada rahatlıkla yayınlayabilir. Yayınlamazsa bu, bakanlığın sahtekarları koruduğu anlamına gelir...

Sağır demokrasi
       Geçen hafta sormuştuk... Deprem için toplanan toplam para konusunda Maliye'nin verdiği rakamla Ecevit'in verdiği rakam arasında 10 trilyon fark var. Bu 10 trilyon nereye gitti?
       Yanıt yok... Gazete köşelerinden buna benzer sayısız soru soruluyor bakanlara ve Başbakan'a.. Hiçbirine yanıt

Yazının Devamı

Bazcılar kurtuldu

27 Ağustos 2000


       Baz istasyonları milyonlarca insanı hem fiziksel hem psikolojik yönden rahatsız etmeye devam ediyor. Ancak bir teki olsun yerinden kıpırdamıyor. Son olarak Ulaştırma Bakanlığı konuyla ilgili bir yönetmelik yayınladı. Vatandaş sandı ki sorun çözüldü. Tam tersine... Bu yönetmelikle baz istasyonları biraz daha sağlama alındı. Kimi kaymakamlık ve belediyelerin baz istasyonlarını sökme çabaları bu yönetmelikle durduruldu. Bu arada bir küçük ama aydınlık haber... Arnavutköy - Galata - Cihangir - Emirgan halkı Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ü dava etmeye hazırlanıyor. Girişimin öncülerinden Mimar Nejat Yardımcı diyor ki:
       - Ulaştırma Bakanlığı yönetmeliği cep telefonu firmalarını koruyup kurtaracak çözümlerden oluşuyor. Yönetmeliğe göre, yargı kararları haricinde baz istasyonlarına Ulaştırma Bakanlığı'nın izni dışında kimse dokunamayacak. Yönetmelik ayrıca diyor ki: Tepenizde kurulu bulunan baz istasyonunun sağlığınıza zararlı olup olmadığını merak ediyor ve "ölçüm" istiyorsanız, ölçüm bedelini ödeyin. Eğer haklıysanız yargıya gider, ödediğiniz parayı geri alırsınız. Yani... Hakkınızı aramaya kalkarsanız

Yazının Devamı

Pişkeş sözleşmesi...

26 Ağustos 2000


       Bu kez isyan eden sıradan biri değil, devletin en üst düzey bürokratlarından DPT Müsteşarı Akın İzmirlioğlu... İsyanı, Yap - İşlet - Devret modeliyle yerli - yabancı özel sektöre ihale edilen enerji santrallarıyla ilgili sözleşmeler... Daha doğrusu bu sözleşmelerde yer alan kimi akıl almaz hükümler... Diyor ki;
      - Firmalara, Avrupa'nın üç - dört katı fiyatla alım garantileri verilmiş. Bu projeleri uygularsak, kullanmadığımız elektriğe yılda 7 milyar dolar öder duruma geleceğiz. Bu imtiyazlar tehlikeli... Hiçbir ülke böyle imtiyazlarla enerji meselesini çözmemiştir.
       Aynı isyanı Elektrik Mühendisleri Odası yöneticileri defalarca dile getirdi, isyanları bu köşede defalarca yer aldı. Kimseden tık çıkmadı...
       Acaba şu sorular ne zaman, kim tarafından yanıtlanacak:
       - Bu sözleşmeler hangi iktidar döneminde, kimler tarafından imzalandı?
       - Hangi mantıkla ve gerekçeyle firmalara Avrupa'nın üç - dört katı fiyatla alım garantileri verildi?

Yazının Devamı

Sosyal Sabırlar..!

25 Ağustos 2000


      Nazım Fitil 71 yaşında, SSK emeklisi bir yurttaş... Uzun süredir bel ve boyun ağrılarından şikayetçiydi... Ağrıları dayanılmaz hale gelince bu ayın başında SSK Ankara Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi'ne gitti, muayene oldu. Doktoru, fizik tedavisinin şart olduğunu, bunun için de ilgili kuyruğa girip gün alması gerektiğini söyledi. Nazım Bey, hemen kuyruğa girdi, gün istedi. Gün hangi tarihe mi verildi? 16 Haziran 2001 tarihine, yani tam 8 ay sonrasına...
       Süre Nazım Fitil'e biraz (!) uzun gelmişti, o kadar zaman bekleyemezdi. Bu kez SSK'nın, Konur Sokağı'ndaki hastanesinin yolunu tuttu. Oradan aldığı tarih biraz daha kısaydı; 18 Şubat 2001.
       Hastane hastane dolaştıkça sürenin kısaldığını gören hastamız SSK'nın Etlik'de de bir hastanesi olduğunu öğrendi. Tam oraya gitmeye niyetlenmişti ki, aynı dertten muzdarip bir arkadaşı kendisini uyardı:
      - Sakın boşuna Etlik'e gitme, çünkü orada 2002'den öncesine gün vermiyorlar.
       Nazım Fitil şimdi ne mi yapıyor?
    &nbs

Yazının Devamı

Tezgah sökmedi

24 Ağustos 2000


       Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanına dayattığı KHK'yı imzalatabilmek için bir yandan da yukarıyı, "Bu askerlerin acil talebidir, karşı çıkarsanız askerlere karşı çıkmış olursunuz" diye tehdit ediyordu. Milli Güvenlik Kurulu'nun dünkü toplantısından sonra yayımlanan bildiride KHK konusunda yer alan cümle şu:
      "...Devletin demokratik ve laik yapısını yıkmayı, ülke bütünlüğünü bozmayı hedef alan, irticai, yıkıcı ve bölücü akımların kamu kurum ve kuruluşlarına sızmasını önleyecek ve bu faaliyete karışmış olan kamu görevlilerinin de süratle ayıklanmasını sağlayacak her türlü yasal düzenleme yapılması hususunda tam bir görüş birliğine varılmıştır."
       Yani?.. Memur tasfiyesinin "yasal düzenleme" ile yapılmasına kimsenin diyeceği yoktur. Herkes bu konuda hemfikirdir. Önemli olan düzenlemenin "yasal" yapılmasıdır. Sezer'in dediği de buydu.

Şairin vizyonu
       "...Herhalde hiç kimsenin Sayın Sezer'in laik, demokratik, hukuk devletine bağlılığından kuşkusu olamaz. Sayın Sezer bu konuda her türlü sınavı başarıyla vermiştir." (25 Nisan

Yazının Devamı

Uçak serveti

23 Ağustos 2000


       Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Birleşmiş Milletler toplantıları için New York'a özel uçak yerine... Tarifeli THY uçağı ile gidecekmiş...
       Bizim sonradan görme takımı bunu da eleştirir...
       Dii mi efendim... Onca özel uçak boş dururken; eski cumhurbaşkanının yeğeni bile havada bir özel uçak - helikopter köprüsü oluşturmuşken, sen kalk Türkiye'yi temsilen ABD'ye yolcu uçağı ile git... Mesut Bey'in lig maçlarına dahi özel uçakla giderek ülkeyi zengin gösterme çabalarını bir kalemde berbat et... Söz açılmışken... Bir dostumuzun ABD'de "National Business Aviation Association"dan aldığı kimi bilgileri aktaralım...
       Almanya'da resmi kuruluşların elinde 14 özel uçak, Kanada'da 17 özel uçak varmış... Resmi kuruluşların elindeki uçak sayısına kimi başka örnekler: Pakistan 7, Portekiz 4, Norveç 3, Yunanistan 1, Hollanda 1 vb...
       Türkiye'de ise resmi kuruluşların elinde 19 özel uçak görünüyor...
       Resmi kuruluşlarımızın uçak zenginliği Kanada'yı,

Yazının Devamı

Pulsuz dilekçe...

22 Ağustos 2000


       Kelkit Kaymakamı Mustafa Çiçek'in yanına gelen ciddi ve asık yüzlü bir ihtiyar, el yazısıyla yazılmış bir dilekçe uzatmış:
       - Bir derdim var, hele şuna çare buluver...
       Kaymakam Mustafa Çiçek'in eline tutuşturulan dilekçede aynen şunlar yazılıymış:
       "TC hükümeti, Kelkit kaymakamlığına,
       Ailem Ayşe senelerden beri benden ayrı odada yaşamakta benim yanıma gelmemektedir. Geçenlerde canıma çok dokundu ve yanına gidip benim yanıma gelmesini söyledimse de, ben senin yanında kalanlardan değilim, dedi. Ben de yatağını yorganını gücmele benim odama götürmeye kalktığımda balta çekerek mani oldu ve bu acıklı olayda dahi insafa gelmedi. Şimdi bu vahşinin benim yanıma gelmesi için ya iki ÇİZİM resmi yazı yahut HEYBETLİ İKİ TÜRK JANDARMASI, verilmesi. Gayri bu vahşiliği yetti sanırım.
      Mehmet...." Kaymakam Mustafa Çiçek, geçtiği notta "Bir iki tatlı sözle ihtiyarı gönderdim ama uzun süre gülmekten de

Yazının Devamı