Türkiye’nin de terör örgütü olarak nitelediği El Kaide uzantısı HTŞ örgütü, Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep ve çevresini ele geçirdi. Yabancı kaynaklar örneğin Fransız AFP ajansı, Türkiye destekli muhalif gurupların da bu harekâta katıldığını hatta harekâtın Türkiye’den yönetildiğini bildiren haberler geçti...
Halep’in alınmasından sonra Halep Kalesine Türk bayrağı asılınca sosyal medyada bir kesim sevinç çığlıkları attı, “Halep bizim oldu, Osmanlı yeniden kuruluyor” gibi mesajlar izlendi.
HTŞ aynı zamanda ABD ve İsrail adına savaşan bir silahlı örgüt... Türkiye’nin hesabı farklı olabilir. Ancak ABD’nin HTŞ’den istediği kabaca, Suriye’de bir alan temizliği yapması, PYD/YPG’ye alan açmasıdır.
HTŞ’nin Tel Rıfat gibi bölgelerde YPG ile çatıştığı haber veriliyorsa da yakın gelecekte bu bölgelerin PKK’ya devredilmeyeceğini kimse iddia edemez. Geçmişte IŞİD de aldığı toprakları YPG’ye devretmişti.
Esad ordusu, Halep’i bu kadar kolay
26 Kasım 1926, Türkiye’de şeker sanayiinin kuruluşu olarak geçiyor... Osmanlı’da şeker fabrikası yoktu. Şeker ithal edilirdi. İlk şeker fabrikası 1926 yılında Alpullu’da üretime geçti. Çay ve kahve yerli şekerle buluştu...
Fabrikanın görkemini Nermin Ketenci’nin araştırmasından aktaralım:
“Alpullu Şeker Fabrikası sosyal tesislerinde basketbol, futbol sahası, yüzme havuzu ve mini golf sahası vardı. İşçi konutları, arkalarında meyve ve sebze bahçeleri, önde çocuklar için oyun alanlarıyla, özel olarak tasarlanmıştı. Memurlarla işçiler, Tekirdağ ve Erdek’teki yaz kamplarında 15 gün tatil yaparlardı. Alınan cüzi ücret, altı taksitte maaşlardan kesiliyordu. “
Anadolu’ya yayılan diğer fabrikalarda da aynı düzen öngörülmüştü. Yabancı iktisatçılar bunlara “Atatürk tipi fabrika” diyorlardı. Çünkü sadece fabrika yapılmıyor, her fabrikanın o çevre için bir uygarlık, sağlık, kültür merkezi olmasına önem veriliyordu. Fabrika ile birlikte işçi ve
Dertsiz başımıza bir de kreş derdi açıldı... Milli Eğitim Bakanlığı MEB, belediyelere gönderdiği yazıda kreş adı altındaki kimi okullarda ana okulu programı uygulandığını bildiriyor, bunun Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olduğunu belirtiyor, valiliklerin bu tür kreşleri kapatma yetkisi olduğunu anımsatıyor. MEB’e göre belediyelerin 36 aya kadar olan çocuklar için kreş açma yetkisi vardır ancak ana okulu ve ana sınıfı programı uygulama yetkileri yoktur. Böyle durumlarda valilikler bu okulları kapatabilirler.
CHP’li belediyeler ise MEB’in kreşleri kapatmak için bahane aradığı görüşündedir.
Aslında bu tartışmanın temelinde tarafların çocukları kendi dünya görüşleri doğrultusunda eğitme isteği yatıyor.
Okul öncesi eğitim çocuğun hayatında üniversite kadar önemlidir.
Çünkü çocuğun zihin ve kişilik gelişmesi ilk 6 yılda sağlanmaktadır.
Okulda ve hayatta başarı da bu ilk 6 yıla büyük ölçüde bağlıdır.
Ancak ülkemizde okul öncesi eğitim yetersizdir.
OECD ülkel
Uluslararası Ceza Mahkemesi UCM, İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yuav Gallant hakkında “tutuklama emri” çıkardı. UCM’nin 124 üyesinin önemli bölümü bu karara uyacaklarını ve adı geçen iki suçluyu eğer topraklarına girerse tutuklayacaklarını açıkladılar...
Güney Afrika Cumhuriyeti’ni, bu davayı başlattığından ötürü kutluyoruz...
Davaya müdahil olan, bu şekilde destekleyen 15 ülke bulunuyor.
Türkiye müdahil ülkeler arasında...
İslam dünyasında ise bu davaya müdahil olan sadece iki ülke var...
Mısır ve Libya...
İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülke mevcut...
Libya ve Mısır hariç diğerleri İsrail’e karşı açılan davayı desteklemedi.
Bizim nesil 80 yaş çıtasını aştı ya da aşmak üzere...
Kimi dostlar artık demir alıyor zamandan... Kimileri beyaz saçlarıyla asılıyor hayata...
80 yaş bir başka dünya getirip insanın önüne koyuyor...
İnan Durak Taş yazmış o başka dünyayı...
“Yaş aldıkça insan başka bir boyuta geçiyor âdeta
■ Evet eskisi kadar gergin bir cildin olmayabiliyor ama eskisi kadar gergin de olmuyorsun. Olaylara insanlara yaklaşımın daha sakin ve hoşgörülü oluyor.
■ Göz çevrende gülümsemenin bıraktığı çizgilerle birlikte gülümseyip geçtiğin çok şey de oluyor...
■ Saçlarını daha kısa tutuyor ama günlerini daha uzun yaşıyorsun.
ASAL Araştırma adlı şirket , 26 ilde anket yaparak vatandaşa “Türkiye’nin sorunlarını hangi siyasi parti çözebilir?” sorusunu soruyor.
Vatandaşların yüzde 39,5’i “Hiçbir parti sorunları çözemez” diyor. Ankette AK Parti yüzde 21, CHP ise yüzde 18,4 oranında destek görüyor. “Fikrim Yok” diyenlerin oranı ise yüzde 9,7...
***
Rahmetli Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş anlatmıştı...
Onun ağzından aktaralım:
- Genç bir hâkim olarak ilk tayin yerim doğuda Aralık ilçesiydi. Orada kaymakamın bir şoförü vardı. Bu adam sık sık neyle övünürdü biliyor musunuz?
- Neyle?
- Benim bozduğum arabayı kimse tamir edemez, diye övünürdü...
Nobel kazandı diye yere göğe sığdıramadığımız iktisat profesörü Daron Acemoğlu, giderayak Atatürk hakkında öyle yorumlar yaptı ki... İzlerken şaştık kaldık.
Osmanlı’da çoğulcu sistem varmış ama Atatürk yetkiyi tek elde toplamış, bu yanlış olmuş vs. vs...
Profesör Acemoğlu, sözü nasıl olup da Atatürk’e getirmiş ve bu kadar cahilane sözler sarfetmiş. Anlamakta zorlandık.
Ya da pek zorlanmadık...
Çünkü Cumhuriyet’le problemi olan kesimleri temsil edenler sözü her defasında 1930’lara indiriyor, bugünkü aksaklıkları Atatürk’e ve Cumhuriyet dönemine bağlıyor, mazereti 30’larda arıyor.
Merak ettik… Almanya’daki dostlara telefon açıp şunu sorduk:
- Alman medyasında sık sık güncel sorunlar tartışılır. Siz hiç sorunların kökenini Adolf Hitler’e ve o döneme indiren bir konuşmacıya rastladınız mı?
Konu iyi anlaşılsın diye Büyük Atatürk ile Almanya ve dünyaya en büyük kötülüğü yapan adamı kıyaslıyoruz...
Sinemalarda gösterimde olan “Bir Cumhuriyet Şarkısı” adlı filmi izleyen dostlar çok övüyor…
Filmde, Atatürk’ün davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret edecek olan İran Şahı için bestelenen operanın hikayesi anlatılıyor.
Şah’ın gelmesine 26 gün vardır ve Atatürk, genç besteci Adnan Saygun’dan bir opera bestelemesini ister. Adnan Saygun, 26 gün gece gündüz çalışarak “Özsoy Operası’nı” tamamlar...
Opera İran Şahı’nın önünde sahnelenir…
Atatürk kültürümüzün genişlemesi için Batı müziği ve operanın geliştirilmesine önem verirdi. O kadar ki... Çankırı şehrine de bir opera yaptırdığı yıllar sonra ortaya çıktı.
Bu nasıl oldu derseniz...
Bu ilimizde Atatürk’ün direktifiyle bir Kültür ve Sanat Merkezi inşa edilmiş, 1938 yılında açılışı yapılmıştı. Ancak bina sonraki yıllarda yıkılmaya terkedilmiş, harabe haline gelmişti. Halil Ulusoy adlı genç vali, bu ilde 2003 yılında göreve başlayınca binayı yenilemek için harekete