Turistik

19 Haziran 1999


Bodrum - Torba'da çoğunlukla İskandinav ve Fransız turistlerin rağbet ettiği bir tatil köyü var Mil-ta'nın... Malum terör söylentileri yüzünden pek çok turistik işletme, yüzde 20 - 25 kapasiteyle çalışırken, Torba Mil-ta "yüzde 70" doluluk oranıyla götürüyor sezonu...
"Sebebi?" diye merak ediyorduk ki... Birkaç gün önce oradan dönen bir dostumuz izah etti:
- Tesisin yönetim stratejisiyle ilgili birşey bu. Dinamik bir kadro tarafından yönetiliyor tesis. Terör söylentilerinden sonra rezervasyonları iptal etmeye yönelen kişi ve kurumları fakslar ve telefonlarla iknaya çalışıyorlar. "Burada herşey normal, gelmemeniz için hiçbir neden yok" diye. Sonuç ortada: Tüm olumsuz propagandalara rağmen tam kapasiteye yakın doluluk oranı..
- Ne kadar iyi..
- İyi de.. Bu iş Mil-ta örneğinde olduğu gibi, sadece özverili "karşı - kampanya" yürüten turizmcilerin çabalarıyla olmuyor. Bodrum'daki turizmcilerden öyle şeyler duydum ki..
- Ne gibi?

Yazının Devamı

Rüya tabiri...

18 Haziran 1999


Kuzguncuk'tan Şevki...
...Ben bir lise öğrencisiyim Yorumcu Amca... En büyük idealim uçak mühendisi olmak... Bu amaçla bol bol ders çalışıyor, kendimi üniversite sınavlarına hazırlıyorum...
Ne var ki son günlerde acayip acayip rüyalar görmeye başladım... Özellikle futbolda transfer sezonunun başlamasıyla birlikte yoğunlaşan bu rüyaların sonuncusunu size anlatıp yorumunuzu rica edeceğim... Rüya şöyle:
Efendim ben güya ünlü bir futbolcuyum ve yöneticilerle transfer görüşmesi yapıyorum..
Gerilimli bir havada başlayan görüşmede ilk sözü Başkan alıyor... Purosunu yaktıktan sonra bana hitaben:
- Evet koçum, bizimle olan sözleşmen bu sene bitti, diyor. Yönetim olarak senin sözleşmeni yenilemek istiyoruz... Ne dersin?..Olumlu yaklaşıyorum teklife:- Elbette efendim, ben bu renklere gönül vermiş bir futbolcuyum, hakkımı alırsam derhal basarım imzayı, diyorum...Komite üyelerinden biri vakit geçirmeden soruyor:- Kafandaki rakam nedir?..- İki sene için iki trilyon... Dolar olaraktan...Bu isteğim üzerine tüm yöneteciler "Ohaaaa..." diyerek

Yazının Devamı

Davada son nokta

17 Haziran 1999


O tarihlerde, bugünküyle mukayese edilemeyecek kadar küçük bir ilde Emniyet Müdürü'ydü... Makamının bulunduğu Emniyet Müdürlüğü, şehrin göbeğinde, apartmandan bozma 6 katlı bir binaydı... Bir gün, milyonları sarsan bir skandalla tanıdı onu Türkiye... Emrindeki polislerden bazıları, "gizli örgüt üyesi" diye yakaladıkları liseli 14 gence işkence yapmakla suçlanıyordu. Hem de öyle dağ başında filan değil, O'nun makam odasının bir kat üstündeki odalarda işlenmişti bu insanlık suçu... Liseli gençlerin günler, geceler boyu süren feryatları Emniyet Müdürlüğü binasının bütün katlarında, hatta yan apartmanlarda oturan vatandaşların kulaklarında acı acı çınlarken, bir tek onun makam odasına uğramamış, bir tek onun kulağına gelmemişti... Israr ve inatla, "Yok böyle birşey, olsa önce ben duyardım" diyor, başka birşey demiyordu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, önceki gün verdiği tarihi kararla, dört yıldır süren ve kamuoyunda "Manisalı Gençler" davası olarak bilinen davaya son noktayı koydu: "Gençlere işkence yapılmıştır, polislerin cezalandırılması gerekir..."Yargıtay'ın bu kararını açıkladığı gün, kahramanımız bir başka ilin Emniyet Müdürlüğü koltuğunda

Yazının Devamı

Ulusal kimlikler

16 Haziran 1999


Her insan kendine özgü ayrı bir dünya ama... "Ulusal" kimlik ve özellikler girince işin içine, değişiyor... Kişiler benzeşiyor bu defa, uluslar farklılaşıyor. Nasıl mı?.. Okurumuz Özge Arbak'ın bize ilettiği metne bir göz atalım...
FRANSIZSANIZ: Geceyarısı TRT 2'de yayınlanan filmleri seyrederken altyazıları okumanız gerekmez / Kendi nükleer silahlarınızı başka ülkelerde denersiniz / Kadınlar konuşmanıza bayılır / Çirkin olsanız da sinema yıldızı olabilirsiniz.
AMERİKALIYSANIZ: Dünyanın en gelişmiş milletine mensup olduğunuzu düşünürsünüz / Paranız varsa herşeyi yapabilirsiniz / Dünyanın en garip kıyafetlerini giyseniz bile kimse kafasını çevirip bakmaz / Tanımadığınız herkese "Merhaba!" diyebilirsiniz /
İNGİLİZSENİZ: Geçmişte yaşar, hala imparatorluk günlerini düşünürsünüz / Haftada bir kere banyo yapar, aynı sıklıkta (!) iç çamaşırı değiştirirsiniz.
İTALYANSANIZ: Kürk giydiğiniz için utanmazsınız / Makarna sıkıntısı çekmezsiniz / İşe istediğiniz saatte gider, istediğiniz saatte gelirsiniz /
İSPANYOLSANIZ: Amerikayı kılıçtan geçirmekle övünürsünüz / Sokakta boğalar koşar / Kadınları etkilemek için dar

Yazının Devamı

İmaj ve makyaj

15 Haziran 1999


Turizmciler yangın... Türkiye'ye gelmeye niyetli turist sayısı yılbaşını izleyen haftalarda geçen yıla oranla yüzde 30 fazlalık gösterirken... Öcalan olayından sonra rezervasyonlarda yüzde 60'a yakın iptal gerçekleşmiş...
Kimileri "İmajımızı düzeltelim" önerisi yapıyor. Bunun için Turizm Bakanlığı'nın 100 - 200 milyon dolar para ayırmasını öneriyor.
İmajımızı düzeltimiz düzeltmesine de... Bu iş yalnızca reklam filmiyle olur mu?.. Son yıllarda Batı televizyonları ve basınına hangi haberleri gönderiyoruz bir hatırlayalım:
Çeteler.. Eroin kaçakçıları... Sokaklarda polis tarafından acımasızca dövülen gençler... Bir sessiz toplantı hakkına bile sahip olmayan Cumartesi anneleri vb. gruplar... Yazdığı yazı yüzünden hapis cezasına çarptırılan gazeteciler... Ülkenin zirvelerini saran yolsuzluk ve skandallar... Turiste yönelik kazıklar...
İmajımızı bozmak için o kadar çaba gösterdik ki... Bu işin reklam filmleriyle düzeleceği yok... Önce kendimizi düzeltsek... İmajımız kendiliğinden düzelecek...
Kötü malzemeye yapılan iyi tanıtıma "imaj" değil "makyaj" denir.

Yazının Devamı

Puşkin'i anarken

13 Haziran 1999


Rusya'nın ünlü şairi Aleksandr Puşkin, doğumunun 200'üncü yılında anılıyor. 37 yaşındayken bir düelloda öldürülen Puşkin, Rusya'nın en çok sevilen şairi... Şu günlerde Moskova caddeleri bu büyük şairin posterleriyle süslenmiş. Düzenlenen törenlerde önde gelen politikacılar onu anıyor. Başbakan Stephasin, "Hepimiz kendimizde Puşkin'den bir parça görüyoruz" diyor. Moskova Belediye Başkanı Yuri Luzhkov aynı törende şöyle konuşuyor:
- Dünyada son Rus kalana kadar Puşkin'in anısı yaşayacak...
Puşkin için madalya bastırılmış. Devlet Başkanı Boris Yeltsin bu madalyaları 15 sanatçı ve bilim adamına takmış. Onları gururlandırmış.
Rus Devlet televizyonu sokakta dolaşmış... Mikrofonu, şoförlere, inşaat işçilerine, çöpçülere tutmuş... Ve onların Puşkin'in "Eugene Onegin" adlı eserini satır satır ezbere okuduklarını ekrandan izleyicilere aktarmış. İngiliz gazeteci Marcus Werren, bu tabloyu şaşırarak naklediyor okurlarına.
Rusya bugün fakir düşmüş bir ülke. Ancak fakir olmak yazar ve şaire sevgiyi, kültür ve sanata saygıyı yüksekte tutmaya engel değil. Kültür de bir servet. Rusya bugün fakir olduğu halde büyük devletler arasında

Yazının Devamı

Bir sade vatandaş

12 Haziran 1999


Geçenlerde yolumuz İngiltere'nin Bath kentine düştü. Londra'nın 2 saat ötesinde şirin bir kent... Taksi ile otele giderken şoförle sohbete koyulduk... "Nereden geldiğimizi" sordu. "Türkiye'den" deyince:
- Marmaris'i biliyor musunuz? dedi...
- Biliyorum tabii çok güzel bir tatil bölgesidir...
- Yok orası değil, dedi şoför, burada Marmaris diye bir lokanta var oraya gittiniz mi?- Yooo...- Çok iyi bir lokanta... Yemekleri enfes...Bath kentinde daha sonra konuştuğumuz pek çok İngiliz'in aklına Türkiye deyince Marmaris Lokantası geliyordu. Uğramayan yok gibi. Övgüsünü İngilizlerden duyunca biz de uğradık. Lokantayı Ramazan Kolçak adında güleryüzlü, enerjik bir yurttaşımız yönetiyor. Mekan temiz. Yemekler ve kebaplar güzel. Bu kentte yaşayan Türk yok gibi. Müşterilerin tümü İngiliz... Sanayi yöneticilerinden Bath Üniversitesi hocalarına dek... Nitelikli bir müşteri profili oluşmuş.
İşini iyi ve dürüst yapan Ramazan Kolçak, İngiliz kentinde Türkiye'nin adını ve lezzetini yaşatan sembol bir isim haline gelmiş. Bazen uğursuzun biri tek başına ülkenin adını batırır. Bazen sade bir

Yazının Devamı

Züğürt liderler

11 Haziran 1999


Feza Yalçın ayrıntılı bir araştırma yapmış, kocaman bir kitap oluşturmuş: "Hangi Lider Daha Zengin?.." (Öteki Yayınevi)... Kitapta liderlerin mal varlıkları ve bu konuya ilişkin tartışmalar yer alıyor.
Maşallah, lider diye siyaset piyasasına salınan kişilerin mal mülk listesinde arsadan, villadan, konuttan geçilmiyor. Bu kadar malı mülkü idare etmek başlı başına mesele. Onlar üstelik bir de partiyi ve memleketi yönetiyor.
Ne kadar takdir etsek azdır...
Kitabı gözden geçirirken Doğu Perinçek, Ufuk Uras gibi liderlere halkın neden rağbet gösterip oy vermediğini de anlıyorsunuz.
İP Lideri Doğu Perinçek'in mal varlığı topu topu:
"5 bin kitap, piyano, bir tabanca..."

Yazının Devamı