İki genç mahkum..!

10 Mart 1999


İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı iki genç mahkumla ilgili olarak Adalet Bakanı'na kimi sorular sormuştu. Yanıtları "Adalet Bakanı Prof. Selçuk Öztek" imzalı olarak geldi. Önce Akarcalı'nın sorularına göz atalım:
"Sayın Bakan,
İzmir'de Barış Yıldırım ve Ümit Kanlı adında 23 yaşında iki genç, duvara yazı yazmak ve bir banka otomatını yakmakla suçlandılar. Otomatı yakmaktan beraat ettiler, ama üç yıldır Buca Cezaevi'nde yatmaktalar. Ümit Kanlı, cezaevi baskınında belinden yaralanmış, ancak tomografi çekilmesi lazımken izin verilmiyormuş. Barış Yıldırım ise Buca'da kulağından rahatsızlanıp yürüme dengesini kaybetmiş...
1. Bu iki gencin davalarını yeniden gördürmek imkanı var mıdır?
2. Bu iki gencin rahatsızlıkları doğru mudur?
3. Doğruysa neden tedavi edilmediklerini araştırıp sorumlular hakkında soruşturma başlatmayı düşünür müsünüz?

Yazının Devamı

Dost hastane!..

9 Mart 1999


Seçim nedeniyle Kocaeli - Sakarya dolaşırken kimi sessiz başarılar, kimi mütevazı ama dinamik yöneticiler dikkatimizi çekiyor... Örneğin... İzmit'teki SSK Hastanesi... Uzaktan bakınca kentteki diğer hastanelerden farksız... Yakından bakınca, daha doğrusu içine girince pırıl pırıl bir mekan... Gözlerinin içi gülen hastalarla personel de cabası...
Hastanenin Başhekimi İlhan Tan, bir yıl önce Bilecik'ten tayin olmuş buraya... Gördüğü manzara bildik hastanelerimizin manzarası olmuş. Hemen kolları sıvamış... İzmit'te ne kadar firma, işadamı, sendika, sendikacı varsa tek tek dolaşmış... Hastaneye yardıma davet etmiş herkesi... İnandırıcı olunca gerisi gelmiş... Kimi kuruluş bir hasta odasını baştan aşağıya donatmış... Kimi çimento vermiş, kimi boya, kimi kireç... Kimileri araç - gereç...
Yardımda bulunanların hepsinin adları plaketler üzerine yazılarak duvarlara asılmış...
BaşhekimTan, hastane personelini "Gerekirse elime paspası alır, temizliği de ben yaparım" gibi sözlerle şevke getirince, doktoru, hemşiresi, hastabakıcısı daha bir şevkle çalışmaya başlamışlar... Sonuç kısa zamanda alınmış. Hastalar ve yakınlarının teşekkürleri bir

Yazının Devamı

Duyguların adası...

7 Mart 1999


Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış...
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi, Aşk ve tüm diğerleri... Bir gün adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terketmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş, çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Aşk:
- Zenginlik, beni de yanına alır mısın?"
diye sormuş. Zenginlik:
- Hayır alamam, demiş, teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok...Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş.- Kibir, lütfen bana yardım et! - Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin, diye cevap vermiş Kibir.Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: - Üzüntü, seninle geleyim. - Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış bile.

Yazının Devamı

Türkiye sözleşmesi

6 Mart 1999


Mesut Yılmaz seçmenlerine "Türkiye Sözleşmesi" öneriyor... Sözleşmede Mesut Bey beş yılda 3.5 milyon kişiye iş bulmak, tüm çalışanlara işsizlik sigortası, her aileye bir konut, enflasyonu yüzde 5'e indirmek gibi taahütlerde bulunuyor. Karşılığında da vatandaştan ANAP'a oy istiyor. Bir tek oy karşılığında rüya gibi vaatler veren Mesut Bey sözleşmenin altında vatandaşa şöyle sesleniyor:
"Ben imzamı attım. Sen de at, sözünü yerine getir, oyunu Anavatan'a ver. Bu sözleşmeyi evinde sakla. Ben söz verdiklerimden birini bile yapmazsam benden hesap sor..."
Peki 5 yıl sonra hesabı nasıl soracaksınız?
- Söyle bakalım iki kere iki kaç eder Mesut Bey, mi diyeceksiniz?
Hayır...
Ertuğrul Özkök Hürriyet'te bu işin yolunu yordamını Mesut Bey'e soruyor:

Yazının Devamı

Yaşamın acı suyu

5 Mart 1999


Fethi Naci, Cumhuriyet Kitap Eki'nde Aslı Erdoğan'ın "Kırmızı Pelerinli Kent" adlı kitabını irdeliyor.... Radikal Gazetesinde köşe yazıları da yazan Aslı Erdoğan 31 yaşında... Sıradışı, acılı, serüvenli, fırtınalı yollardan geçip yaşadığı süreye bir o kadar daha yaşam eklemiş. Fethi Naci Adam Yayınları'ndan çıkan kitabı yer yer eleştirirken:
- Çok severek okuduğum, şiir tadı aldığım cümleleri var Aslı Erdoğan'ın, diyor ve o cümlelerden örnekler veriyor. Okuyalım:
...Romanını muska gibi hep yanında taşır, iç dünyasına kapanmak istediği her an, nerede olduğuna aldırmadan yazardı.
...horlayarak uyuyordu. Üzerine üstünkörü bir deri kılıf geçirilmiş kafatasına benzer, etsiz yüzü...
...Yaşamın karşısında kepenklerini çoktan indirmişti Portekizli...
...Oliveira'nın gözleri kendi içinde batan bir güneş gibi parıldadı ansızın...

Yazının Devamı

Seçim oyunu...

4 Mart 1999


İstanbul Şişli CHP Belediye başkan adayı Fatma Girik adaylıktan çekildi... Sebebi Genel Merkez'den dayatılan belediye meclisi üye adayları listesi... Olayın gelişimini bir dostumuzdan dinliyoruz:
- İstanbul 2'nci Bölge milletvekili aday listesinin 1'inci sırasına önseçim sonucu Mehmet Sevigen yerleşti. Görünüşte "demokratik" bir sonuç, değil mi?. Ama bir de madalyonun arka yüzüne bakalım: Sevigen, delegelerden oy isterken çoğuna "Beni destekleyin, belediye meclis üyeliğine adaylığınız garanti!" diye propaganda yaptı. O rüzgarla da 1'inci sıraya yerleşti. Verdiği sözleri tutup Genel Merkez aracılığıyla kendi delegelerini meclis üyeliklerine yerleştirince tepki doğdu. Fatma Girik, "Ankara'dan dayatılan bu listeyle seçime girmem!" deyip başkan adaylığından çekildi... Önseçimin böyle bir yankılanması oldu Şişli'de...

***
Seçim yaklaşırken İstanbul'da arsa yağması da hızlandı.
Yeni semt isimleri:

Yazının Devamı

Sanatçıya ceza...

3 Mart 1999


GENELDE düzgün işler yapan Ecevit Hükümeti vergi konusunda telif kazancı sahiplerini kabuslar içine atan bir uygulama getirdi... Arkadaşlarımız günlerdir yazıyor... Ressam, yazar, heykeltıraş, bestekar, mucit, romancı, şair... gibi sanat ve kültür adamları artık defter tutacak, makbuz kesecek, her ay KDV beyannamesi, her üç ayda bir geçici vergi beyannamesi, her yıl vergi beyannamesi verecek... Bu sanat ve kültür erbabı zaten yüzde 26 stopaj ödüyordu... Bu vergi yeterli görünmüyorsa stopaj yükseltilebilirdi. Kimsenin diyeceği olamazdı. Ancak bu insanlar vergileri yüzde 50'lere yükseltildiği gibi üstelik bir de kırtasiyeciliğe boğuldular.
Bunların da ötesinde... Yarın işbaşına gelecek iktidarlara, yazar, çizer ve sanatçıları sıkıştırmak için yeni bir imkan sağlandı. Güngör Uras'ın dün yazdığı gibi, iktidar hoşlanmadığı yazar veya sanatçıyı defterden sıkıştırabilecek:
- Aylık KDV beyannamesini vermeyi unutmuşsun, defterini tasdik ettirmemişsin, gibi gerekçelerle cezalandırmaya kalkışıp anasından emdiği sütü burnundan getirecek...
Bütün bunlara değecek bir gelir artışı sağlanacak mı peki?
Yazar Yaşar Kemal durumu

Yazının Devamı

Futbol ve hukuk...

2 Mart 1999


Türkiye'yi Galatasaray kadar, hukuku futbol kadar ciddiye alıyor muyuz?
Sanmıyoruz...
Neden derseniz... Hatırlayınız Juventus'la oynanan Şampiyonlar Ligi maçı öncesi nasıl alarma geçtiğimizi... Juventus'lu futbolcuların kılına zarar gelmemesi için nasıl tedbir aldığımızı... Sahaya bir çöp parçası atılırsa bile G.Saray'ın tur atlaması tehlikeye girecekti. O yüzden milyonlarca kişi bir anlamsız hatayla sonucun etkilenmemesi için dikkat kesildi. Oyunun kuralına uygun cereyan etmesi için 60 milyon seferber oldu. Ve başardık. Maç öncesi felaket senaryoları yazan Batılılar maçtan sonra söyleyecek tek söz bulamadı.
Öcalan Davası'nı ise aynı özende götüremiyoruz... Gereksiz taşkınlıklarla yargılamada hata arayanlara kozlar veriyoruz...
Bu sütunda pazar günü yayımlanan "Dava yozlaşıyor" yazısına Büyükelçi Şükrü Elekdağ dünkü yazısında paralel çekiyor... Ve bakınız ne diyor:
"...Bir taraftan Öcalan'ın yargılanmasını Türk adaletinin vereceği tarihi sınav diye nitelerken, öte yandan da bu sınavda çakmak için ne lazımsa yapıyoruz... Apo yedi gün sorgulanıyor ve yasal gerekler nedeniyle sorgulamaya avukat alınmıyor.

Yazının Devamı