Ankara Trafik Hastanesi doktorlarından Celal Kılıç'ın Almanya'da yaşayan kardeşi geçenlerde telefon ederek "Sivil Toplum Kuruluşları Rehberi" adlı kitabı bulup kendisine göndermesini istedi. Kılıç aradı taradı, sonunda kitabı buldu. Kardeşine göndermeden önce, "Bizde ne gibi sivil toplum kuruluşları varmış acaba?" diyerek içini şöyle bir karıştırdı; sonra da ilginç bulduklarını bize faksladı. Bizde ne gibi sivil toplum kuruluşları mı varmış? Buyrun:
. Açık Sistem Kullanıcıları Derneği
. Afrodisias'ı Sevenler Derneği
. Aktif Balıkadamları Derneği
. Doğuştan Kalça Çıkığı Araştırma ve Tedavi Derneği
. Hale Hanımlar Derneği
. Kayısı Araştırma, Geliştirme ve Tanıtma Vakfı
Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD, iktidarda uygulayacağı programı 3 yıl önceden tartışmaya başladı...
Seçime 1 yıl kala Seçim Merkezi olarak bir bina kiraladı. Seçim hazırlığının 12 aylık takvimini yaptı.
Seçime 11 ay kala ön seçim yaparak milletvekili adaylarını belirledi.
Seçime 6 ay kala SEÇİM KURULTAY'ı topladı.
Seçime 3 ay kala Bakanlar Kurulu'nu ilan etti.
Seçime bir ay kala ilk 100 günlük programı ilan etti..
***
Gazeteciler Cemiyeti'nce yayımlanan Bizim Gazete'de Leyla İsmier, zekasını "kapkaç" konularda değerlendirme ustası bir vatandaşın hikayesini anlatıyor. Kapalıçarşı'da bir kuyumcu dükkanında geçen hikaye, ayniyle vaki... Özetle:
Adam dükkana ilk gelişte 3 - 5 Cumhuriyet altını satın almak istediğini söyler. Cebindeki para kadar altını dizerler önüne. Adam büyükçe bir kumbara çıkarır; "Kumbarada biriktirmeyi severim!" deyip altınları doldurur. Birkaç gün sonra yine elinde kumbarayla çıkar gelir adam. Bu defa daha büyük bir yatırım yapacağını söylemektedir. 15'e yakın altının parasını öder, kumbaraya doldurur, gider. Üçüncü gelişte artık "hatırlı" müşteridir. İkram edilen kahveyi keyifle yudumlarken siparişini de verir:
- 100 cumhuriyet altını lütfen!
Tezgahtar çil altınları kumbaraya doldurur tek tek. Bu defa nakit ödeme yerine çek yazar adam.
- Ben bekleyeyim de, der, sizin çocuk gidip bankada bozduruversin. Çocuk gider. 10 dakika
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün fiyat artışlarıyla ilgili yayınladığı aylık bültenlerden birini alınız ve rakamlara şöyle bir bakınız. Biz 3 Ocak 1999 tarihli son Haber Bülteni'ne bakıyoruz veee... Neler mi görüyoruz?
Örneğin, 5 numaralı tabloda, kamu ve özel sektördeki ay ay fiyat artışlarının ne olduğunu görüyoruz. Efendim, 1998 yılının Ocak ayında kamu sektöründeki ortalama fiyat artışı yüzde 2.4 olarak gerçekleşmiş. Aynı ay için, özel sektördeki artış yüzde 7.8 olmuş. Devlet sektöründeki artışın neredeyse 3 katı.
Şubat'ta kamudaki artış binde 9 olmuş, özel sektörde yüzde 5.6. Özel sektör kamuya yine büyük fark atmış. Sonraki aylara gelince... Mart; Kamu sektörü yüzde 1.1, özel sektör 4.9. Nisan; Kamu sektörü yüzde 1.7, özel sektör yüzde 4.6. Mayıs; Kamu sektörü yüzde 2.8, özel sektör yüzde 3.4. Haziran; Kamu sektörü yüzde 3.6, özel sektör yüzde 1.0.
Rakamlar böyle uzayıp gidiyor... Sonuç mu? Efendim, DİE'nin rakamlarına göre, 1998'in 12 ayından 8'inde özel sektördeki fiyat artışları kamu sektöründeki artışlardan
Cumhurbaşkanından Başbakan'a... İktidar partisinden ana muhalefet partisine... Falanca liderden filanca lidere... Hepsinin boynunda kocaman kocaman şaibeler... Ne İLKSAN'ın hesabını vermiş Cumhurbaşkanı, ne Özal Baysal - Sezgin Taşkıran gibi isimleri bankacı yapıp banka batırmanın... Ne Bayındır Holding'le içli dışlı ilişkilerinin...
Başbakan Mesut Bey, Türkbank satışından gensoruyla düşürülmüş.
Onun sağ kolu Eyüp Aşık, Çakıcı'ya "kaç" mesajı yollamış.
Sol kolu Kalemli, meclis koltuklarından servet şavullemiş...
ANAP, Tansu Çiller'in kuşkulu mal varlığını aklamış.
DYP, Mesut Bey'in mal varlığı soruşturmasını önlemiş...
RP ile DSP her iki liderin şaibesine ak oy vermiş.
Rumuz: Pisi Pisi
Sevgili Dert Babası Haldun Abla... Bende büyük bir çıkarcılık hastalığı var. "Nerede para, orada kendine yer ara..." gibi bir felsefeye sahibim. Bu felsefeyi değiştirmek için çok çalıştım, ama olmadı. Yağcılık, ilkesizlik, dalkavukluk öylesine kanıma girmiş ki, çıkarmak mümkün değil abi.. N'apayım?..
YANIT: Mesleğini belirtmediğin için herhangi bir öneride bulunamıyorum Pisi Pisi.. Tahminen köşe yazarı, siyasetçi falansın... Tahminim doğruysa senin umutsuz vak'a kategorisine girdiğini belirtir, kaygılar sunarım...
***
Rumuz: KAYINÇO
Küçüklüğümde kleptomandım. Bakkaldan akide şekeri, manavdan karpuz çalardım. Birkaç defa iş üstünde yakalandım. Büyüdüm, siyasete atıldım. Büyük işler çeviriyorum. Ama artık yakalanmıyorum. Şimdi ihale ve rüşvetle idare ediyorum durumu. Kleptomanlığım utanmamı gerektiriyor mu?..
YANIT: Hayır, bunda utanacak hiçbir şey yok Kayınço... Sistem öyle
Tema Vakfı'nın yılbaşı armağanı olarak gönderdiği metinde şu sözler okunuyor:
"Gebze Şekerpınar Carousel Ormanında 9 adet Meşe palamudu tohumu Melih Aşık adına toprakla buluştu." Biz de şu küçük anektodu teşekkür amacıyla buraya iliştiriyoruz... Fransız Mareşali Lyautay, bir gün bahçıvanına çok ender bulunan bir ağaç fidanından söz etmiş, hemen bulunup bahçeye dikilmesini emretmiş.. - Fakat, demiş bahçıvan, sözünü ettiğiniz o ağaç ancak 100 yılda olgunlaşır... - O halde kaybedecek hiç vaktimiz yok, demiş Mareşal, ağacı bul ve hemen dik... Bakalım bunları biliyor muydunuz: * Noel Baba'nın koskoca dünyada sadece 378 milyon çocuğa hediye götürdüğünü...Bir insanın yaşam boyunca 60 filin ağırlığına eşit miktarda yemek yediğini... * ABD'deki süpermarketlerde her yıl 45 bin kişinin tekerlekli alışveriş arabalarının sebep olduğu "kazalarda"
Nasıl yaşayacağım, neler yapacağım, nasıl biri olacağım konusunda bilmem gereken ne varsa, ben hepsini anaokulundayken öğrendim. Erdem denilen şey dağın tepesindeki lisanüstü eğitimde değil, yuvada oyun havuzundaki kum yığınının içinde, işte öğrendiğim şeyler:
Her şeyi paylaş.
Hak yeme.
Kimseye vurma.
Aldığını yerine koy.
Kendi dağıttığını topla.
Sana ait olmayan şeyi alma.