Ebru Şallı: Yılın dulu.
. Hüsamettin Özkan: Yılın kulu.
. Türk parası: Yılın pulu.
. Monika - Bill: Yılın analı.
. TRT - 2: Yılın kanalı.
. Yolsuzlukla mücadele: Yılın sanalı.
. Tümg. Mehmet Kenzi Suner: Yılın paşası.
Tam 15 maddelik bir genelge...Fazilet Partili Altındağ Belediyesi'nin Park ve Bahçeler Müdürü Hürkan Oral tarafından hazırlandı ve Ramazan'ın ilk mesai günü olan 21 Aralık pazartesi günü yayınlandı. Genelgenin içeriğine gelince...Sıkı durun ve buyrun.
Madde 3) Hangi nedenle olursa olsun, daireden ayrılması gereken personel, ayrılma süresini belirterek izin formu dolduracak, Müdür ve Müdür Yardımcısına imzalatacaktır. Şube şeflerine söyleyerek ya da oda arkadaşlarına haber vererek daireden ayrıldığı tesbit edilenler hakkında idari işlem yapılacaktır.
Madde 4) Personelin, iş görüşmesi de olsa, kendi odasından başka odada olduğu ve herhangi bir şekilde arandığında yerinde bulunmadığı tesbit edildiğinde kendisi ve o anda bulunduğu oda, atölye vb. yerde bulunan diğer elemanlar hakkında idari işlem yapılacaktır.
Madde 5) Personel, kendi odası da dahil olmak üzere Müdüriyete ait hiçbir yerde misafir kabul edemeyecektir. Zorunlu hallerde Müdüriyet Makamından izin alınacaktır. Aksine davrananlar hakkında idari işlem
Silahlı Kuvvetler'in dikkatleri uzun süredir "İslamcı sermaye"nin üzerinden ayrılmıyor. Konu MGK'nın hemen her toplantısında ele alınıyor. Örneğin geçen Mart ayında Liberal Bakış gazetesinde yayınlanan manşette şu sözler okunuyor:
"8 Şirkete yakın takip... İslamcı sermaye, MGK'da yeniden masaya yatırılırken dikkatler son yıllarda büyüyen ve devletten teşvik alan şirketlere çevrildi..."
Ve 8 şirket şöyle sıralanıyor: "Kombassan, Yimpaş, İttifak, Ülker, Asya Finans, Kuveyt Türk, Faisal Finans, Albaraka Türk..." Silahlı Kuvvetler bu şirketleri dikkatle izliyor çünkü irticayı bir miktar da bu tür şirketlerin finanse ettiğinden kuşkulanıyor. Derken 23 Aralık tarihli gazetelerde bir haber: "Ülker'den rekor bağış..." İslamcı şirketler arasında adı geçen Ülker, TSK Güçlendirme Vakfı, Mehmetçik Vakfı ve TSK Elele Vakfı'na 500'er bin dolarlık, toplam 1,5 milyon dolarlık bağış
Aklımıza zaman zaman bazı abes sorular takılır... Böyle soruların aklımıza takılmasından bile utanır, yanıtını araştırmayız. İşte öylesi bazı sorular ve yanıtları...
1) Hamburg'la ilgisi olmayan Hamburger'e bu ad neden verilmiş?..
Efendim geçen yüzyılın sonlarında Chicago'da etleri en iyi Hamburg'tan gelen Alman kökenli işçiler kıyar; en iyi köfteyi onlar yaparmış. "Hamburger" sözü Almanya'da değil Amerika'da doğmuş... Dünyaya yayılmış...
2) Yeraltından çıkarılan petrolün yeri boş mu kalıyor? Bu boşluk çöküntülere yol açmıyor mu?..
- Açmıyor.. Zira petrol genellikle yeraltında göl halinde değil kayaların gözeneklerinin içinde yer alıyor. Çekilen petrolün yeri genellikle suyla doluyor.
3) Neden erkeklerin giysileri sağdan, kadınların giysileri soldan düğmelidir?
Geçen yüzyıllarda Avrupa saraylarında erkekler elbiselerini kendileri giyerlerdi. Kadınlara ise elbiseyi yardımcıları giydirirdi. Kendi
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), Fenerbahçeli Mustafa'nın İstanbulspor'lu Güven'in ayağını kıran hareketinde "kasıt" görmemiş. Ekran başındaki milyonların gördüğünü görmemek için PFDK'nın gözünü iyice karartması gerekirdi. Bunu başarmışlar. Ancak maçın hakemine 7 hafta ceza verilmiş. O neden? Mustafa'nın hareketine kart göstermemek dışında (ki PFDK bu kararı onaylamış) 7 maçlık ne hatası oldu hakemin? Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kaleye girmeyen toplarına gol kararı veren hakemler ceza görmezken bu maçın hakemi neden ceza görüyor? İzahı yok...
Fatih Terim son maçta artık isyan etti. Cezayı göze alarak:
- Türkiye'de futbolu illegal bir MHK (Merkez Hakem Komitesi) yürütüyor, dedi.
Hakemler konusunda konuşmamaya yıllardır özen gösteren Fatih Terim'in bu öfke düzeyine varması boşuna değildir.
Aynı Fatih Terim'in Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar gibi futbol yorumcularını seyirciye hedef göstermekle tehdit etmesi ise o ölçüde yanlış.
1930'larda Nazilerin baskısı yüzünden Almanya'yı terkedip Türkiye'ye gelen bilim ve sanat adamlarının en ünlülerinden biri; mimar Bruno Taut, ölümünün 60'ıncı yılında, dün, Edirnekapı Şehitliği'ndeki kabri başında anıldı. Bu anlamlı törende Taut hakkında dile gelenlerden küçük bir demet derleyelim:
DOĞAN HASOL (Yapı Endüstri Merkezi yöneticisi): Bruno Taut, 1936 yılında Türkiye'ye geliyor... Atatürk Türkiyesi sadece Türkler için değil, yabancılar için de heyecan verici çünkü... Güzel Sanatlar Akademisi'nin yeniden yapılanmasında görev alıyor, derslere giriyor, aynı zamanda da Milli Eğitim Bakanlığı'nda danışman olarak çalışıyor. Yapılar da yapıyor bu arada: Ankara'daki Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve yine Ankara'da Atatürk Lisesi binası, İzmir'de Cumhuriyet Kız Enstitüsü yapıtları arasında... Ölümünden önce ebedi uykusunu da burada uyumak istediğini söylüyor. Ve özel bir izinle buraya, şehitliğe defnediliyor. PROF. AFİFE BATUR (Mimarlar Odası İst. Şb. Bşk.): Öğrencilerinin eğitimine olağanüstü önem verirmiş. O kadar ki, ölümünden az önce hasta yatağında
Başkan Clinton bir yalan daha söyledi... Hayır seks maceraları konusunda değil, bu defa yaşam ve ölüm hakkında... Bağdat'ı bombalama kararını açıklarken, Irak'a yakın ülkelerin de kitle imha silahlarına sahip olduğunu ancak onların bu silahları kullanmadığını söyledi.
Bunu ancak tarihten habersiz biri söyleyebilir. ABD, İsrail ve Endonezya'ya da bu silahlardan vermiştir ve onlar sivil halka karşı kullanmışlardır. Ancak bu alanda en suçlu ülke Amerika'dır. Dünyada hiçbir ülke ABD'den daha fazla "kitle imha silahı"na sahip değildir. Ve hiçbir ülke bu silahları ABD'den fazla kullanıp daha fazla insan öldürmemiştir.
Hiroşima'da, Kore'de ve Vietnam'da bu tür silahlarla yüz binlerce insan öldürülmüştür.
ABD'nin Irak'a uyguladığı ekonomik kısıtlamalar da bir çeşit kitle imha silahıdır. Yüz binlerce Iraklı çocuğu öldürmüştür. Saddam Hüseyin'in elinde kitle imha silahı bulunabilir. Bunları kullanma eğiliminde de olabilir. Ancak bu silahı bugün yalnızca ABD kullanmaktadır ve Irak'ta çocukları öldürmektedir.
&
Bizim politikacıların yalanları, beceriksizlikleri, ülkenin kaderiyle oynamadaki sorumsuzlukları herkesin malumu... Ancak eğri oturup doğru konuşalım. ABD Başkanı Clinton'un bizimkilerden aşağı kalır yanı var mı? Yoksa o fersah fersah ileride mi?..
Saksafoncu Başkan'ın marifetlerine bir bakalım...
Oval ofisi, oral ofise dönüştürüp memurlarıyla seks yapıyor, marifeti ortaya çıkınca yalan söylüyor... Soruşturmalar sonucunda yalan söylediği kesinleşiyor; azledilmesi gündeme geliyor. Kongreyi kendi lehine etkilemek için Birleşmiş Milletler'i, hatta kendi Savunma Bakanlığı'nı ıskalayıp Irak'a operasyon başlatıyor. Kongre buna rağmen toplanıp azil kararı alınca bombardımanı durduruyor...
"Amaçlarımıza ulaştık" diyor. Hangi amaca ulaşılmış?..
Azil kararı çıktı... Saddam koltuğunda oturmaya devam ediyor. Irak bundan böyle UNSCOM'un çalışmalarına izin vermeyeceğini bildiriyor. Böylece Irak'ın bundan böyle kimyasal silahlar üretip gerçekten tehlike yaratmasına zemin hazırlamış