Medya organlarının "hazırlık soruşturması"nı yayınlaması yasalara aykırı olduğu gibi gazetecinin sorumluluklarını da ters düşer...
Ne var ki basın ve televizyonlarımız bu kurala hemen hiç uymuyor.
Anımsayacaksınız... Geçen yıl Şemdin Sakık'ın itirafları adı altında büyük gazetelerde bazı sözler yayınlandı. Bu ifadeler doğrultusunda kimi gazeteciler işten atılırken İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal da hedef gösterildi. Ve vuruldu.
Geçenlerde iki televizyon kanalı ve iki büyük gazete, Ömer Lütfü Topal'ın kuryesi Aliye Kara adlı kadının soruşturma ifadesini yayınladı. Korel Göymen'den Halit Dağlı'ya kadar bir yığın siyasetçi ve bürokrat bu ifadeler sonucu suçlama altında kaldı.
Aliye Kara üç gün sonra bu ifadeyi baskı altında verdiğini söyledi.
Suçlanan insanlar suçlandıklarıyla kaldı.
Son günlerde de Haluk Kırcı'nın Emniyet ve DGM ifadesi adı altında kimi beyanlar yayınlanıyor. Medya
Neredee o eski ramazanlar iç çekişi bu zamana mahsus değil... Ahmet Rasim, 1920'lerdeki yazılarında aynı özlemi dile getirir... Gelen her yeni ramazan eski ramazanları aratır... Çünkü zaman hızlandıkça ramazan keyfine ve kültürüne ayrılan vakit azalır...
Ahmet Rasim, "Ramazan Karşılaması" adıyla yayımlanan yazılarında (Arba Yayınları) hoş öyküler anlatır. İşte bir tanesi...
Adamcağızın biri evlenmeye niyet etmiş, niyet etmekle beraber bir eve lazım olan şeker, pirinç, yağ, soğan, tuz, kahve velhasıl boğaz nevalesi türünden bir haylisini almış. Nika olup bitmiş, üçüncü günü mesela beş okka şeker getirmiş. Kadın, gayet saf, her sözü manası masaf, her sözü manası manasına anlarmış demiş ki:
- Efendi, kilerde daha okkalarca şeker var idi. Neye aldın?
- Ramazan için...
Ertesi gün bir okka kahve getirmiş kadın yine:
- Daha iki üç okka kahvemiz var idi...
İnterbank'ın Sigorta Fonu tarafından devralınmadan önce içinin boşaltıldığı, devlete 1 - 1,5 milyar arasında yük yüklendiği yazılıp çizilirken, sorumlu Bakan Güneş Taner'e ve Başbakan Mesut Yılmaz'a ısrarla şu sorular soruluyor:
- İnterbank'ın giderayak yüksek faizle para toplanmasına neden göz yumdunuz?
- Bankanın iyi yolda olmadığına ilişkin raporları neden görmezden geldiniz?
- Bankanın devlete devrini neden geciktirdiniz?
- Bu şekilde içinin boşaltılmasına ve halkın zararının katmerlenmesine neden izin verdiniz?
Demokrasilerde bir siyasetçi halkın 1 kuruşunu ziyan eder veya etmekle suçlanırsa bunun hesabını derhal vermek zorundadır.
Halkın 1,5 milyar dolarını bir işadamının cebine aktarmakla suçlanan Güneş Taner ve Mesut Yılmaz beyler ise günlerdir bu konuda tek söz söylemiyor. Puronun faydalarına veya Galatasaraylı Hakan'ın Juventus'e transferine ilişkin soru sorsanız yarım saat konuşurlar.
Ben, bakanların bakanıyım!.."
Lafın sahibi, Maliye eski Bakanı İsmet Attila... Neden mi bakanların bakanıymış?..
- Ben, Maliye Bakanı olduğumda Gelirler Genel Müdürüm Zekeriya Temizel'di. İlk icraatım, onu bu görevden almak oldu. Yerine Hasan Basri Aktan'ı getirdim. Peki Zekeriya Bey'i bu görevden aldım da ne oldu? Kısa bir süre sonra siyasete atıldı, önce milletvekili, ardından bakan oldu... Hem de Maliye Bakanı... Yani, görevden almasaydım belki bugün hala o koltukta oturuyor olacaktı.
Zekeriya Bey Maliye Bakanı olur olmaz ne yaptı? Benim getirdiğim Gelirler Genel Müdürü Hasan Basri Aktan'ı görevden aldı, kızağa çekti. Çekti de ne oldu? Hasan Basri Aktan da bakan oldu, kendisini görevden alan kişiyle aynı kabinede yer aldı. Kısacası, ben bugünkü kabinede görev yapan iki bakanın da bakanıyım...
Galatasaray kulübü 3,5 milyon dolara muhtaç durumda... 3,5 milyon dolar için sezon ortasında takımın en iyi oyuncularından biri olan Filipescu'yu sattılar. Bu futbolcunun yerine
Sonunda beklenen oldu ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, bedelli askerlik uygulamasından sahte belgeler düzenleyerek yararlandığı gerekçesiyle DYP Bilecik milletvekili Bahattin Şeker'in askere alınmasını kararlaştırdı. Şeker'in dün bu nedenle düzenlediği ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladığı basın toplantısında arkadaşımız Fahrettin Fidan kendisine sordu:
- Siz, sahte belgeler düzenlemediğinizi ve Ürdün'de gerçekten çalıştığınızı söylüyorsunuz, değil mi?
- Evet, ithalat - ihracat işiyle uğraştım.
- Bu ülkede toplam olarak kaç yıl çalıştınız efendim?
- Üç yıl.
- Bir insanın, bu kadar süre yaşadığı bir Arap ülkesinde Arapça'yı dört dörtlük öğrenmesi mümkün olmayabilir ama siz de takdir edersiniz ki bazı temel şeylerin Arapçasını öğrenememiş olması kabul edilemez. Örneğin, ekmek, su, kalem, kalem, kitap... Bu sözcüklerin Arapçasını söyleyebilir misiniz acaba? Şeker bir süre düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtladı:
&nb
Yavuz Donat'ın dünkü yazısından öğreniyoruz ki... Baba, getirdiği kabine listesini onaylamasının hemen ardından Başbakan Ecevit'e bir kağıt uzatarak şunları söylemiş:
"Devlette devamlılığın icabı... Benim gözümle, ülkenin gündeminde neler var?.. Kısa ve orta vadeli işler. Bu notta hepsi yazılı..."
Ecevit'in "gerekli ilginin gösterilmesi ricasıyla" kendisine verilen pusula notunda neler, hangi proje ve konular mı varmış?..
* Moldova - Gagavuzya'daki sulama projesi.
* Çoruh üzerindeki Deriner Barajı.
* Şemdinli - Derecik yolunun yapılması.
* Bulgaristan sınırında Hamzabey kapısının açılması.
Yeni dönemde parlamento ve yerel yönetimlerde yer kapmaya aday siyaset erbabı seçim havasına çoktan girmiş... Adaylığı kesin görünenler, aday olmayı düşünenler, "Olamazsam ne olurum?" diye düşünenler... Velhasıl herkes birşeyler düşünüyor. Ve bakın memlekette neler oluyor. (Erzurum'da yayımlanan haftalık Temmuz dergisinden küçük bir alıntıyla şehirdeki son durum:)
"Şimdilerde gazete bürolarının telefonları hiç susmuyor. Adı bir yerlere aday olarak çıksın da, nerede çıkarsa çıksın önemli değil... Gecenin 10'u da, 11'i de olsa farketmiyor. Zırrr... Telefon çalıyor:
- Alo Muratcan sen misin?
- Evet abi, benim!
- Yahu kaç zamandır bekliyoruz.
- Hayrola abi, neyi bekliyorsun?
- Yahu herkesi şeyttirdin de bir tek bizi...
Türk Kalp Vakfı'nın Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'ya "İyi Kalp" ödülü vermesi dolayısıyla yapılan törende çok ilginç bir olay yaşandı. Hatta bir skandal...
Olayın bilinen kısmını gazetelerde okumuş olacaksınız... Geçen hafta sonunda Sabancı Center'da yaplan törende konuklara önce iftar yemeği verildi. Daha sonra konferans salonuna geçildi. Burada konuşmalar yapılacak, İsmail Hakkı Karadayı'ya Türk Kalp Vakfı Başkanı Çetin Yıldırımakın tarafından "İyi Kalp" plaketi verilecek, Sakıp Sabancı da bir Kur'an - ı Kerim armağan edecekti.
Davetliler salona geçip yerlerini almaya başladılar. Orta ön blok protokolu şöyle düzenlenmişti:
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çevik Bir ve eşi, Orgeneral Karadayı ve eşi, Kalp Vakfı Başkanı Çetin Yıldırımakın ve eşi, Sakıp Sabancı ve eşi, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Atilla Kıyat ve eşi...
Ön sıradaki davetliler yerlerini alırken Türkiye Gazetesi sahibi Enver Ören atik davrandı, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri