Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere Birlikte okuyalım:"Sayın Yazar,Değerli sanatçımız Fazıl Say'la ilgili gelişmeleri Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan da yakından izlemektedir.Sayın Başbakan saatler önce Sayın Fazıl Say'la telefon bağlantısı kurarak görüşmüş ve kaygılarını giderici beyanlarda bulunmuştur.Sayın Başbakan toplumda maalesef yersiz endişeler oluştuğunu, Sayın Fazıl Say'ın geleceğe ilişkin kaygılarının dayanaksız olduğunu, Türkiye'de demokrasi ve özgürlüklerin azalmayıp tersine çoğaldığını, her yurttaşın bugünü ve geleceğinin güvencede olduğunu, yapılacak yeni anayasa ile tüm yurttaşları, tüm kültür ve görüşleri eşit oranda kucaklayan çağdaş bir anlayışın ülkemize hâkim olacağını anlatmış ve bunun güvencesini vermiştir.Sayın Fazıl Say konuşmanın bitiminde tüm kaygılarının giderildiğini söylemiş, Sayın Başbakan'a teşekkür etmiştir."Not... Tabii ki böyle bir mektup almadık sayın okurlar...Yukarıdaki satırlar tamamen hayalidir. Eğer Başbakanlık'tan böyle mesajlar verilseydi, ülkeye bunca telaş, bunca huzursuzluk hâkim olur muydu? Fazıl Say'ın Alman gazetesine verdiği birkaç cümlelik demeç sonucu adeta lince uğramasını hüzünle izlerken dün bize Başbakanlık'tan hiç beklemediğimiz bir mektup ulaştırıldı. Kısa mektubun satırları yüreğimize su serptiği gibi eminiz okurlarımızı da mutlu edecektir. Türkiye'de AB üyeliğine verilen destek geriliyormuş. Çoğu AB ülkesini sevindirecek bir gelişme... Bolçi çikolatalarından söz etmiştik sizlere... Bolu'da bir pastanenin sahipleri yörede yetişen fındıktan imal ediyorlar. Bir gün tesadüfen satın almış, Bolu - İstanbul arasında koca bir kutuyu bitirmiştik... Öylesine lezzetliydi... Bayram üstü öğrendik ki, üretimi bir yılda iki katına çıkarmışlar. Artık üretimin büyük bölümünü otomatik makinelerle yapıyorlarmış. Ne dış kredi var, ne franchise bedeli. Her şey yerli. Bütün para yurtta kalıyor. Bolu'da dar imkânlarla çalışan ama yurtta çikolatanın devleri arasında kendine yer açan Bolçi'yi kutlamaz da ne yaparsınız? Bolçi'ye övgü... A Planı: Göz önünde durmayın, araziye uyun, sürünün arkasına saklanın, mümkünse Müslüman olmayan bir ülkeye tatile gidin.B Planı: Alıcı gözlerin vücudunuzun en olmadık yerlerinde gezindiğinde havaya girmeyin. Onların sizi beğenmesi, sevilmenizi değil, kesilmenizi sağlar.C Planı: Sizi gösterip sahibiniz ile konuşuyorlarsa "deli dana" numarası yapın, olmadı kuş gribine yakalanmışçasına aksırıp tıksırın.D Planı: Sizin için el sıkışma faslı başlamışsa, ömrünüzün en son faslındasınız demektir, kaçın! Kurbanlığa tavsiye Gazetelerde okumuş olmalısınız... Bursa'nın Gemlik Limanı'na geçen kasım ayında gelen bir yük gemisinden, 18 zırhlı araç indiriliyor. Araçlar Efe Projekt adlı nakliyat firmasının 9 kamyonuna yüklenerek Habur Sınır Kapısı'na gönderiliyor. Buradan da Bağdat'a gönderileceği bildiriliyor.Evraklarda 18 zırhlı aracın "Witham SP" isimli bir İngiliz şirketi tarafından, Irak'ta iş yapan "Olive Group" isimli güvenlik şirketine satıldığı kayıtlı... Bağdat'ta Olive Group'a teslim edileceği belirtilen zırhlı personel taşıyıcıları, bir ara bizim yetkilileri kuşkulandırıyor. Durum biraz araştırılıyor. Askeri yetkililer, araçların aslında Kuzey Irak'ta peşmergeye, yani Kürt milislerine teslim edileceğini tespit ediyor. Genelkurmay, Türkiye sınırları üzerinden başka ülkeye askeri malzeme geçişinin TBMM'nin vereceği tezkere ile mümkün olabileceğini belirtiyor. Zırhlı araçların Irak'a geçişinin uygun olmayacağı kararına varılarak İngiltere'ye iadeleri kararlaştırılıyor.Tarık Erden dostumuz haklı olarak soruyor:- Madem bu tür askeri sevkiyatlar Genelkurmay'ın belirttiği gibi ancak TBMM' nin izni ile mümkün oluyor o zaman bu askeri araçlar Gemlik gümrüğünden geçip 2500 km yol kat ederek Habur Sınır Kapısı'na kadar nasıl geldi? Yolda kimse "Bu zırhlı araçlar nereye gidiyor" diye sormadı mı? Araçların peşmergeye teslim edileceği tam kapıdan geçeceği zaman mı anlaşıldı?Gelin de bütün bunları merak etmeyin! Peşmerge silahları Sevgili okurlar, Acısız, kansız, kazasız... neşeli, mutlu, sağlıklı bayramlar dileriz... Profesör Aybar Ertepınar, YÖK Başkan Yardımcısı idi. Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın YÖK Başkanlığı'na atanması üzerine Başkan Yardımcılığı'ndan istifa etti. Ertepınar orada durmadı... Birkaç gün önce de YÖK Genel Kurul üyeliğinden ayrıldı...Sebebi mi? Prof. Aybar Ertepınar ODTÜ'de hocaydı. Bilimsel açıdan yeterli bulmadığı için Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın profesörlüğüne onay vermemişti. Prof. Özcan o yüzden doçentlikte 14 yıl beklemişti. Prof. Ertepınar profesör yapmaya layık görmediği bir ismin YÖK Başkanı olmasını kendine yediremedi. YÖK'ü o yüzden terk etti... İstifa... Mudurnu Müftüsü "Kadın eli öpmeyin, nikâh düşer" diye vaaz vermiş. * * * "Emperyalizmin elini eteğini öpmeyin bağımsızlığımız düşer" diyemeyeceğine göre ... Borsa, bankacılık, sigortacılık, ilaç, medya... * * * Türkiye'deki sektörler yabancıların eline geçiyor. Yabancılar içeri, sanatçılar dışarı... Eski iktidarın "Ya sev, ya terk et" talimatı,yeni iktidarla beraber, "Ya sus, ya terk et" olarak uygulanıyor... m.asik@milliyet.com.tr