Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere "Gelip bana soruyorlar; Ne oluyoruz? İran mı oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Böyle teker teker değişiklik yaparak bir gün İran mı olacağız? Endişe budur. Millette bir karşı devrim endişesi vardır. Bir karşı devrim korkusu vardır."Demirel: "Sizde de böyle bir karşı devrim endişesi var mı?" sorusuna:- Buna kimse cesaret edemez, ben böyle düşünüyorum, diyor ama... Bu biraz da temenni olsa gerek...Hükümetin bugüne dek icraatları Türkiye'de laik demokratik düzene karşı bir karşı devrimin yapılmakta olduğu kuşkusunu giderek büyütüyor.Geçen 5 yılda iktidarla iyi geçinmek isteyen iyimser! kalemler:- AB'ye başvurdular, demek ki demokratlar... Merkeze kaydılar.. Değiştiler... Dönüştüler, gibisinden tesellilere sarıldılar ama... Gidişat açıkça tersini gösteriyor.Başbakan'ın eski arkadaşı Mehmet Metiner'in sütunumuza kim bilir kaçıncı defa aldığımız şu sözleri hep akılda tutulmalı:"Hiç kuşkusuz amacımız İslami bir devlet kurmaktı ve bu devlet eliyle toplumu İslamileştirmekti. Ama bizler Türkiye'de diğer ülkelerden farklı olarak bunun ancak parti yoluyla gerçekleşebileceğine inanıyorduk."Metiner, Başbakan'ın sonradan değiştiğini söyler... Acaba?Cumhuriyet bir yol ağzında... Kaç ihtilal görmüş Demirel böylesine endişeliyse ortada ciddi bir durum var demektir... Cumhuriyet ve demokrasiye inananlar birlik olmalı, kaleyi savunmalıdır.. Süleyman Demirel dün Hürriyet'te Fatih Çekirge'ye diyor ki: Erdoğan yine basına çatmış: "Gazetelerin baş köşelerinde çırılçıplak kadın resimleri basıyorlar." İnsan merak ediyor; Başbakan'ın aklı neden hep kadınlarda? Boğaziçi Üniversitesi'nde 119 öğretim elemanı, iktidarın türban serbestisi girişimine karşı bir bildiri yayımladı. "Hükümetin 'türban sorunu' ile ilgili son girişimini kaygıyla izliyoruz" diye başlayan bildiri, Anayasa'ya başörtüsü konusunda kayıt konulmasını eleştiriyor, YÖK yasasına 'başörtüsü tanımı' konulmasını laiklik ve özgürlük ilkeleriyle çelişkili buluyor.Bildiride imam hatip okullarına kız öğrenci alınması uygulamasına son verilmesi, imam hatip liselerinin düz liseye çevrilmesi ve eğitimde zorunlu din derslerinin seçmeliye dönüştürülmesi de isteniyor... Boğaziçi 119... "Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı..."* * *"AKP geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, cumhuriyet vardı. Bize, kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler, tekrar oy istediler. Gözümüzü açtığımızda ise, bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde ise para, iktidar vardı..." Hep Afrikalıyız... Devlet kuruluşu olan Karayolları vatandaşın arazisine el koyuyor... Mahkemeye giden vatandaş davayı kazanıp 35 bin YTL almaya hak kazandığı halde bu parayı vermiyor. Konuyu dün yazmıştık...Bir benzer durumu avukat Güngör Tanrıverdi anlatıyor:"Ankara Keçiören Belediyesi 1992 yılında bir proje başlatarak vatandaşlardan arsa vereceğim diyerek para toplamış. Daha sonraki dönemde gelen belediye başkanı ise bu projeyi iptal etmiş ve vatandaşa ne arsasını vermiş ne de parasını. Bunun üzerine 2000 - 2001 yıllarında belediyeye proje için para ödeyen 1000'i aşkın vatandaş tazminat davası açtı ve kazandı. Fakat bu güne dek Belediye, kanunlarımızdaki kamu mallarının haczedilemeyeceği zırhına sığınarak ödeme yapmadı. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden tazminat kararları çıkmaya başlayınca ödeme yapmaya yanaştı. Yine de kesinleşmiş yargı kararında belirtilen bedeli ödememekte, ödemeyi ancak alacağının belli bir kısmını belediyeye hibe eden vatandaşa yapmaktadır. Vatandaş mecburen belediyeye haraç ödemekte, alacağının ancak bir kısmı ile yetinmektedir.Bu arada maalesef kesinleşmiş mahkeme kararını tanımayan yerel yöneticilere karşı uygulanabilecek hiç bir yol yok... Ve eminim, Türkiye de bu şekilde borçlu olan binlerce belediye var.."Bir hukuk devletinde bunlar olmaz... Hukuk devletinde vatandaştan alacağın tahsili için hangi kanun uygulanıyorsa belediyelere ve devlete de o kanun uygulanır... Ama nerede o hukuk? Belediye vermez Hasan Özyurt hatırlatıyor... ABD seçim kampanyalarında adayların topladıkları bağış miktarları biliniyor... Hillary Clinton 36 milyon dolar, onu takiben Barrack Obama 20 milyon ve J. Edwards 14 milyon dolar... Demek ki işadamlarımız fon oluştursa ve ABD'deki Türk işadamları eliyle adaylara 3 - 5 milyon dolar bağış yapılsa 'Ermeni Soykırımı' başta olmak üzere Türkiye ile ilgili karalamalar ve hakaretler büyük ölçüde azalır. Hem Demokratlara hem Cumhuriyetçilere böyle bir yardım yaparak sonuç alabiliriz... Pamuk eller cebe lütfen... m.asik@milliyet.com.tr Pamuk eller...