Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere Gül'e her şeye rağmen o gece iki önemli soru soruldu... Bir, "Suudi Arabistan Kralı size ve eşinize hediye getirdi mi, hediye kaydedildi mi? İki, oğlunuzun internet üzerinden mısır pazarladığı doğru mu?" Abdullah Gül iki soruyu da geçiştirdi. Cevabında "mısır" lafı bile geçmedi...Dün gazeteleri taradık... Böyyük onca gazetede Çankaya üzerine düşen bu gölgeyi sorgulayan satırları boşuna aradık. Oysa... Ahmet Necdet Sezer'in bir resepsiyonda konuklara döner ekmek ikram etmesi olay olmuş... Büyük gazete bunu manşetinden duyurmuş, ertesi gün de lezzet uzmanlarını konuşturarak olayda görgüsüzlük boyutu araştırmıştı... Devran değişti... Artık hepimiz devekuşuyuz! Cumhurbaşkanı Gül'ün gazeteci sorularını yanıtladığı "Zirveden Bakış" adlı TRT programı en çok izlenen ilk 100 program arasına girememiş. "Alaattin'in Sihirli Lambası ve Pembe Panter" gibi çizgi filmler bile Abdullah Gül'den fazla izlenmiş... Bunu gazetecilerin Gül'ü fazla yormayacağının baştan anlaşılmasına mı yormalı? Yoksa Çankaya'da farklı karizma yaratamamasına mı? KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Ankara'da A tipi devlet protokolüyle karşılanmış. KKTC'ye "Kıbrıs Türk tarafı" diyerek kimimize "Aa" dedirttiği için mi? Dün bir ara CNN'deki "İş Görüşmesi" programına takılıyor gözümüz. Bir reklam uzmanı, genç reklamcılara soruyor:- Önünüze en sevdiğiniz yemeği koysalar ona 'seni seviyorum', 'çok özledim' falan der misiniz?- Hayır...- Bu da gösteriyor ki, insan birisine çok özledim, seviyorum falan derken karşılığında mutlaka bir şey bekliyordur. Karşı taraftan en azından aynı sözcükleri bekliyordur. "Çok özledim" Bülent Ecevit'in başbakan olduğu günlerde, altı yıl önce, bu sütunda Can Ozan'ın şu fıkrasını yayımlamışız:Ecevit, Amerika gezisinden döndükten sonra sürekli; "Çok şükür, çok şükür" deyip duruyormuş.Rahşan Hanım, sonunda kızmış:- Bülent, bozuk plak gibi ne diye ikide bir şükredip duruyorsun?Ecevit, huşu içerisinde cevap vermiş:- Hac görevimizi yerine getirdik ya Rahşan, ona şükrediyorum! Kutsal görev! Diyarbakır'da 5 yurttaşın ölümüne yol açan patlama sonrasında Kürt yanlısı kimi siyasi ve sivil örgütler olayı "derin devlet"in üzerine yıkma çabasına girişti. Ne var ki sisler çabuk dağıldı. Yine bir Kürt sitesi olan Rızgari'den dün şu satırlar okundu:" ...bombalı araç eylemiyle ilgili Türk resmi yetkilileri PKK'yi sorumlu gösterirken, PKK/KCK'den şimdiye kadar herhangi bir tekzip ya da açıklama gelmedi. Oysaki PKK/KCK geçmişte... benzeri türde bombalı saldırılarla ilgili sıcağı sıcağına açıklama yapmaktaydı."Rızgari sitesi, eylemi Murat Karayılan yönetimindeki KCK'nin yapmış olabileceğini yazıyor. Diyarbakır notu... 25 Mart 1984 tarihli Güneş gazetesinde, bizim Arka Pencere'de, o günlerde Belediye Başkan adayı olan Bedrettin Dalan ile Yazarlar Sendikası Başkanı Aziz Nesin'in bir konuşmasını aktarmışız. Söz Markiz Pastanesi'nin kurtarılmasından açılıyor. Aziz Nesin diyor ki:- Markiz'in kurtarılması için aydınlarımız fazla yaygara kopardılar. Çünkü bizim aydınlar kıçlarının birer saat oturduğu yeri tarih sayarlar. Markiz, tarihi açıdan pek öyle önemli yer değildir. Duvarlarında 3 tane çini pano vardır, o kadar...- Peki nerelerinin kurtarılması gerekir?- Mesela Sultanahmet Cezaevi bir kültür sarayı haline dönüştürülebilir, ziyaretçileri gezdirirken rehberler, burada Aziz Nesin yattı, şurada Emil Galip Sandalcı kaldı, orada Vedat Türkali konakladı gibisinden tarihi bilgi de verebilirler...O yıllarda aydınlar Sultanahmet'e sahip çıkıyor. 1990'da orada kültürel toplantılar düzenliyor. Ama nafile. 1992'de tarihi bölge Bakanlar Kurulunca turizm alanı ilan ediliyor. Bakalar kurulu kararında zamanın Kültür Bakanı'nın da imzası var. Tarihe ilk hançer böylece vuruluyor... İstanbul o gün bugün pazarlamacıların elinde dört bir yanından hançer yiyor. Mimar Oktay Ekinci: "Yine de Sultanahmet için bir kurtuluş çaresi var" diyor. Çünkü turizm amaçlı kullanım izni "tarihin korunması" koşuluyla verilmiş. Bu koşula uyulmadığı için 1992 izinleri iptal edilebilir. Ama nerede o irade?Noktayı koyarken Aziz Nesin'in Sultanahmet Cezaevi'nde yattığı günlere ilişkin traji komik bir anısını aktaralım...O yıllarda cezaevinde 12 - 13 yaşında çocuklar azılı mahkumlarla aynı koğuşlarda kalmaktadır. Bu çocuklara her türlü kötü huy, her türlü sapıklık aşılanmış, hayatları kaydırılmıştır. Çok sonraları çocukların koğuşları ayrılır. Aziz Nesin bakmış bir sabah bu kayıp çocuklar avluda marş söyleyerek sabah yürüyüşü yapıyor. Söyledikleri Mülkiye Marşı... "Başka bir aşk istemeeez, aşkınla çarpar kalbimiiiz, Ey vataaaan gözyaşların dinsin yetiştik işte bizzz..." m.asik@milliyet.com.tr Sultanahmet...