Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hrant Dink davasına dün devam edildi... Dava öncesi “Hrant Dink davasını izleme koordinasyonu” üyelerinin düzenlediği eylemde cinayetin arkasında duran güçlerin de ortaya çıkarılması ve davanın hızlandırılması istendi.
Dava neden süratlenmiyor...
Bunun baş sebeplerinden biri Emniyet mensupları için soruşturma izni verilmemesi...
Dink’in avukatlarından Ergin Cinmen diyor ki:
- Hrant Dink dosyasına bakarsanız hem Trabzon jandarmasının, hem İstanbul ve Trabzon’da emniyet müdürü düzeyindeki polis şeflerinin Yasin Hayal’in bir yıl öncesinden Hrant Dink’e karşı eylem yapacağını bildiklerini görürsünüz. Ama söz konusu illerin valilikleri ne İstanbul ne de Trabzon’daki polis şefleri için soruşturma izni vermediler. Bu karara itirazlarımız da idare mahkemelerince reddedildi.
Valilik aynı valilik, cinayet aynı cinayet... Ama askerlerin yargılanmasına izin veriliyor, polislerinkine verilmiyor. Ne tuhaf!
Ergin Cinmen gidişatı özetliyor:
“Şüpheliler açıkça korunup kollanıyorlar. Bunda bir kasıt vardır ve sorumlusu bugünkü siyasi iktidardır...”
Yalnızca Hrant Dink davası değil... Santoro cinayeti ve Malatya cinayeti de aynı sebeplerle yol almıyor... Ergenekon davasında savcılara “Sonuna kadar gidin” emri veren iktidar, Dink, Santoro ve Malatya cinayetlerinde neden pasif, hatta yenik?
Bir süredir başka yerde aranan “derin devlet” esas bu cinayetlerde icrai faaliyette bulunuyor olmasın!
Davanın yavaşlığından şikâyet edenler kimin yavaşlattığını neden seslendirmiyor...

Haberin Devamı

Erdoğan, “Baykal’a artık hiç cevap vermeyeceğim” demiş.
Ana muhalefeti muhatap almayan Başbakan’ın demokrasi anlayışına bakın...
Haldun Ertem

Made in USA...
Amerikalı yatırım uzmanı Marc Faber aylık bültenini şu zihin açıcı satırlarla tamamlamış:
“Federal Hükümet bize 600 dolar vergi iadesi veriyor. Bu parayı Wal-Mart’ta harcarsak paramız Çin’e gider. Petrole harcarsak Araplara gider. Sebze meyveye harcarsak, Meksika ve Honduras’a gider. İyi bir otomobil alırsak Almanya’ya gider. Bunların hiçbirisinin Amerikan ekonomisine faydası olmaz. Bu parayı ülkede tutmanın tek yolu var; onu ya biraya harcayacaksınız ya fahişelere... Amerika’da üretilen yalnızca bunlar, bu iki şey kaldı. Ben üzerime düşen görevi memnuniyetle yapıyorum dostlar...”

Haberin Devamı

Enerjik sorular
Ankara’da 12 Ekim’de yapılan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) uzman yardımcılığı sınavında şu sorular soruldu mu?
- Türklerin din hayatına, yazmış olduğu ‘HİKMETLER’ adlı eseri ile tasavvufu sokan kimdir?
- Türklerin sosyal ve anlayışını anlatmasının yanında Bilime verdikleri önemi de gösteren Oğuz - Hun destanı hangisidir?
- Atatürk ve İsmet İnönü’nün portrelerini çizen ressam kimdir?
EPDK Başkanı bu sorumuzu yanıtlarsa seviniriz...
Yanıtına, bu soruların enerji piyasası veya genel kültürle ilgisini de eklerse memnun oluruz...

Nail Çakırhan...

Dink davası

Yaşı kırklarda bir dostumuz, Nail Çakırhan’ın ölümü üzerine gazetelerde yaşam öyküsünü okumuş:
- Vah bize vah, dedi, Hande Ataizi veya Hülya Avşar’ı tanıyorum ama Nail Çakırhan’ın adını ancak ölüm haberiyle birlikte duydum, iyi mi? Hayatını gazetelerde okuyunca da kendi kendimden utandım...
Çakırhan tarih içinde tarih... 1927 yılında, henüz 17 yaşındayken bir şiirinden dolayı mahkemeye çıkarılıyor... Beraat ediyor... Bir yıl sonra Alev Yağmuru adlı şiirinden dolayı gözaltına alınıyor. Emniyet müdürünün odasındayken Ankara’dan bir telefon geliyor. Telefonun öteki ucundan verilen talimatı çok net olmasa da duyuyor “Bırakın çocuğu! Ayıptır...” diyor telefondaki ses... O sesin Atatürk’e ait olduğunu anlatıyor Çakırhan anılarında. Şiirinde Atatürk’e hakaretten suçlanmış... Ama kastı o değilmiş: “Ben bu şiirle Atatürk ’ü değil, Muğla’daki ağaları benzetmiştim derebeylerine” diyor Çakırhan. “Atatürk biz gençler için müthiş bir deha, taptığımız bir insandı. Ona hakaret etmeyi düşünmem bile mümkün değildi.”
Basında çalışmaya Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlikle başlıyor. Şiirleri Resimli Ay’da yayımlanıyor. 1930’da Nâzım Hikmet’le ortak kitapları “1+1= Bir”i çıkarıyorlar. İki yıl sonra da “komünist teşkilatı kurmak”tan gözaltına alınıp işkence görüyorlar... Bursa Cezaevi’nde aynı koğuşta iki buçuk yıl yatıyorlar... Yıl henüz 1934... Çakırhan hapishaneden sonra Sovyetler’e gidiyor. Sosyalizmi öğrenmeye çalışıyor. İşçilik yapıyor vs..vs...
Daha gençlik yıllarındayız bu muhterem adamın... Ama yer kalmadı... Koca bir tarih.. Bu sütunlara sığar mı?

Haberin Devamı

Melih Cevdet...
Bir dostumuzla “Ne olacak bu memleketin hali?” sohbeti yapıyoruz... Nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?
Dostumuz... Pek çıkmayacak galiba, diyor...
Melih Cevdet Anday’ın bir şiirini anımsatıyor: “Bir hastalık geçiriyorum, geçiremiyorum...”

* Başbakan milli maçta kolu çıkan Batuhan’ı arayıp geçmiş olsun demiş...
Polis ve jandarma tarafından dövülerek öldürülen Engin Ceber’in ailesini arasa sürpriz olurdu...
Gülhan Elmas