Hangi şair nerede oturur, hangi yazar nerede yaşardı?
Turing ve Otomobil Kurumu’nun yayınladığı İstanbul Edebiyat Haritası işte bunu anlatıyor. Bu değerli kitabı hazırlayan Bahriye Çeri, böyle bir çalışmanın ülkemizde ilk kez yapıldığını önsözde yazıyor.
Sayfalar arasında gezinirken ünlü şair ve yazarların daha çok Kadıköy tarafına rağbet ettiğini fark ediyorsunuz... İşte birkaçı:
“Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet, Yahya Kemal, Cenap Şahabettin, Hamdullah Suphi, Ziya Osman Saba, Faruk Nafiz, Özdemir Asaf, Necip Fazıl, Cemal Süreya, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sunay Akın vb...”
Ahmet Haşim Kadıköy’de Bahariye Caddesi’nde Belvü Apartmanı’nda otururmuş. Denizi çok seven bu adam deniz görmeyen bir evde geçirmiş ömrünü. “Denizlerden esen bu ince hava saçlarınla eğlensin” diye başlayan ünlü şiirini de bu evde yazmış...
Ziya Osman Saba bir dönem Kadıköy Misak- ı Milli Sokağı’nda yaşamış. Şiirinde diyor ki:
“Ne zaman o sokağa yolum düşse şimdi/
Ayaklarım geri geri gider/
Evler cansızdır elbet, insanlar vefasız/
Komşumuz başkalarına komşuluk eder.
O sokağa ne zaman yolum düşse bir ses/
Günler geçti, geçti, geçti der...”
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yaşadığı sokağın başında bir kaide, o kaidenin bir yanında Cemal Süreya’nın dizeleri okunuyor:
“Kadıköy’de hep ceketim/
ilikli dolaşıyorum/
Dağlarca’yla karşılaşırım diye”
Nâzım Hikmet son olarak Mühürdar’da Sular İdaresi’nin karşısındaki apartmanda, Yahya Kemal bir dönem Altıyol’da,Yakup Kadri Kızıltoprak’ta, Falih Rıfkı Moda’da, Kemal Tahir Göztepe’de yaşamış... Bu aziz insanların evlerine (hâlâ ayaktalarsa) birer plaket iliştirmek kimsenin aklına gelir mi?
Dışişleri Bakanlığı “ilahiyatçı diplomat” alacakmış.
Devlet cemaatin eline geçmişse bundan daha normal ne olabilir...
Haldun Ertem
Gazette yazıyor...
“Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı” adlı kitapta yazar...
Benjamin Franklin’den “Pennsylvania Gazette” adlı gazetesinde “küfürlü ve karalayıcı” bir makaleyi yayımlaması istenir; ama makalenin hem dili hem de içeriği uygunsuzdur.
Franklin yazıyor:
“Bunu yayınlamanın doğru olup olmayacağına karar vermek üzere akşam eve giderken, fırından iki penilik bir somun aldım ve tulumbadan çektiğim suya katık yaparak akşam yemeği niyetine yedim; ardından kalın paltomun içine kıvrılarak yerde sabaha kadar uyudum; başka bir somunla ve bir bardak suyla kahvaltımı yaptım. Bu rejim bende herhangi bir rahatsızlık hissi uyandırmadı. Böyle yaşayabileceğimi anlayınca, elimdeki basın gücünü yolsuzluk amaçlarının ve bu türden istismarların hizmetine asla koşmama yönünde bir kararlılığa vardım...”
Gazeteciliği doğruları halka aktarmak için amaç değil de zengin olmak için araç olarak gören yazar ve gazeteciler bu satırlardan etkilenir mi? Pek sanmıyoruz... Ama genç gazeteciler gereken dersi çıkaracaktır...
(Cem Özel’e teşekkürle)
Karayasa kapıda...
Anayasa içinde hangi tuzaklar saklı? Kemal Kılıçdaroğlu Siyaset Meydanı’nda anlatıyor:
“Diyelim ki bir savcı sizinle ilgili ciddi iddialarda bulundu. Sizi tutuklattı, içeri girdiniz, aylarca içerde kaldınız. Sizin özel telefonlarınızı da dinletti, kamuoyunda sizi karaladı ve 3 ay sonra hâkim sizi tahliye etti. Siz, ‘haksızlığa uğradım’ diye gittiniz Adalet Bakanlığı’na savcıyı şikâyet ettiniz. Adalet Bakanı savcı hakkında soruşturma açılmasına izin verirse zaten soruşturma açılır. İzin vermezse sizin Danıştay’a başvurma hakkınız var. Danıştay soruşturma izni verebilir. Anayasa değişikliğiyle sizin elinizden bu hak alınıyor. Sizin Danıştay’a başvurma hakkınız yok artık. İşadamlarına anlattım bunu. Yarın mesela ben Adalet Bakanı olayım dedim. Beğenmediğim işadamları var. 3 tane imzasız ihbar dilekçesi yazdırırım, bir savcıya da telefon ederim bunları hallettiririm. İnanmak istemediler...”
Kılıçdaroğlu bir başka örnek veriyor:
- Tüpraş’ı özelleştirdik. İhale açıldı 1.3 milyar dolara bir grup aldı. Petrol-İş sendikası buna itiraz etti. Danıştay özelleştirmeyi iptal etti. Sonra bir ihale daha açıldı 12 Eylül 2005’te. Aynı Tüpraş’ın % 65 değil, % 51’lik hissesi 4 milyar 140 milyon dolara satıldı. Devlet 3 milyar dolar kazandı. Artık bu olamayacak. Anayasa değişikliği sonucu yerindelik denetimi yapamayacak Danıştay. Kamu yararı nedeniyle ihale iptal edemeyecek...
Dünya Basketbol Şampiyonası Müslüm Gürses’in “Paramparça” adlı şarkısıyla açıldı.
Ülkenin içinde bulunduğu durumu dünyaya anlatmak için bundan daha iyisi bulunamazdı...
Gülhan Elmas
Cesur yazar...
Cesur yazar, cesur yazı deyince aklımıza merhum Mustafa Ekmekçi’nin yanıtı gelir.
Bir gün sormuşlar:
- Bu cesur yazıları nasıl yazıyorsunuz?
Cevap vermiş
- Korka korka...
* * *
Bir gün de yalakalardan konuşuyorduk.. Demişti ki:
- Yalakanın ustası öyle günübirlik iktidara yağ yapmaz. Günlük yazılarında ortada görünür, iki günün biri başbakanın uçağına binmez. Uygun zamanı kollar. Yağ yaptığı kişi ya da partiyi çok kritik dönemlerde destekleyerek etkili olur. Yardakçı gazetecinin böylesi çok daha makbuldür.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025