Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün bir iddiayı dile getirmiştik bu köşede. İddiaya göre bir grup CHP delegesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na resmen başvurmuş... Son kurultayda seçilen Parti Meclisi üyelerinden 17’sinin partiye üye olup olmadığını sormuş...
“İsimlerini belirttiğiniz kişiler kayıtlarımıza göre herhangi bir partinin üyesi değildir” yanıtını almıştı.
İddianın gerçek olduğu ortaya çıktı. Belgesi de elimizde. Başvuru geçtiğimiz pazartesi günü yapılmış; Muhammed Çakmak, Doğa Çiğdemoğlu, Aykan Erdemir, Turhan İçli, Osman Korutürk, Bülent Kuşoğlu, Faruk Loğoğlu, Aylin Nazlıaka, Bertil Emrah Öder, Gülseren Onanç, Ali Arif Özzeybek, Perihan Sarı, Sezgin Tanrıkulu, Binnaz Toprak, Faik Tunay, Hürriyet Gülsel Ülkü ve Birgül Ayman Güler’in partiye üye olup olmadıkları sorulmuş. Kendilerine aynı gün Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Yeniay imzasıyla yanıt verilmiş. Yanıtta Bülent Kuşoğlu’nun Türkiye Partisi’nin kurucu üyelerinden olduğu... Ancak bu partiden ayrıldığına dair bir belge ulaştırılmadığı belirtildikten sonra diğer isimlerle ilgili şöyle deniyor.
“Listede adı geçen diğer kişilerin herhangi bir siyasi partide üye kayıtlarına rastlanmamıştır.”
Yüksek Seçim Kurulu, Genel Merkez’in “Bu kişiler üyemizdir, ancak 6 aylık süre olduğu için isimleri Cumhuriyet Başsavcılığı’na henüz bildirilmemiştir” diye özetlenebilecek savunmasına itibar eder mi? Yoksa bu nedenle kurultay iptal mi edilir? Bilemiyoruz.
Bildiğimiz “Yeni CHP”yi yöneten 80 “parti büyüğü”nden 17’sinin devletin resmi kayıtlarına göre CHP üyesi olmadıklarıdır.

Haberin Devamı

Güneydoğu’ya iki yeni il geliyormuş.
Yani... Dil veremedik, il veriyoruz!
Fahrettin Fidan

Bülent Arınç’a suikast girişimi iddialarının üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen somut bir sonuca varılamamış.
Mağduriyet senaryosunu kim yazdıysa sağlam yazmış, hiçbir açık vermemiş anlaşılan...
H. Ertem

Yerli dizi upuzun
Televizyon dizilerinin senaryo yazarları, yönetmenleri, set işçileri yarın akşam işi bırakıyor, saat 19.00’da Taksim’de AKM’nin önünde protesto toplantısı yapıyor.
Slogan: “Yerli dizi yersiz uzun!”
Senaryo Yazarları Derneği SENDER, tüm sektör çalışanlarıyla birlikte ilgililere çağrı yapıyor: Dizileri dünya standartlarına yani 45 dakika - 60 dakika gibi sürelere indirin...
Çünkü her hafta 1.5 saatlik bir diziyi yetiştirmek korkunç bir çaba gerektiriyor... Dizi elemanlarının insanlık dışı koşullarda çalıştırılmasını gerektiriyor... Hele set işçileri? Onların çalışma süreleri 16 - 17 saati buluyor... Onlar Türkiye’nin en çok sömürülen işçileri unvanını taşıyor...
Eğer dizi süresi 45 - 60 dakikaya inerse sektörde koşullar insani ölçülere kavuşacak...Yarınki protesto toplantısına seyirciler de çağrılı...
Dizilerin araya reklam sokuşturmak hevesiyle uzatılması seyirciyi de bunaltıyor çünkü...

Haberin Devamı

Buradan nereye?
CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde konuşurken Abdullah Öcalan’ın son açıklamalarını aktarıyor. Öcalan diyor ki:
“Çok önemli bir 6 aya giriyoruz. Bu 6 ay iyi değerlendirilirse, çözüme kapı aralanabilir. Aksi takdirde kimsenin hesaplamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir.
Olumlu gelişmeler olmazsa haziranı beklemem martta da aradan çekilirim. Önümüzdeki 6 ay demokratik çözüm için son şanstır. Aksi taktirde çatışmalar başlar, korkunç bir savaş gelişebilir.
Çözüm gelişmezse bizi böyle bir dönem bekliyor. Kimin öldürüleceği de belli olmaz, herkes tehlike altındadır. Bu ülkenin cumhurbaşkanı bile ağzında köpüklerle öldü. Çözümsüzlük uzarsa Türkiye’yi de böyle büyük tehlikeler bekliyor, onun için bu örneği veriyorum.”
Öcalan mart ayına kadar şartları kabul edilmediği takdirde, Türkiye’de kimin ölüp kimin kalacağı belli olmayan korkunç bir savaşı başlatacağı tehdidini savuruyor...
Türkiye’nin bu akla durgunluk veren noktaya gelişinin sebepleri nelerdir? Özetle:
1. Demokratik açılım adı altında izlenen taviz politikası...
2. Terörle mücadele yerine müzakere edilmesi...
3. PKK’nın elindeki silahı bırakmamakta ısrar etmesine rağmen, devletin örgütle müzakereye oturmayı kabul etmesi... Bu durumun PKK tarafından hükümetin teslim bayrağını çekmesi olarak yorumlanması.
Peki buradan nereye gidilecek? İktidardaki açılım mühendislerinin ve onların şakşakçılarının akılsızca oluşturdukları bu duruma (ver - kurtul’dan başka) çözüm düşünceleri var mı?

Haberin Devamı

Arızalı demokrat!
Bazı fırsatlar da olmasa ülkemizde demokrasi olduğunu hiç mi hiç anlamayacağız...
O fırsat TSK açıklama yaptığı zaman ortaya çıkıyor...
Kimi meslektaşlar kaleme kağıda sarılıp yüksek bilgilerini konuşturuyor:
“Demokrasilerde asker konuşmaz...”
Doğru, demokrasilerde genellikle siviller konuşur. Siyasi partiler, medya ve sivil toplum kuruluşları demokrasiyi yeterince savundukları için askerin konuşmasına gerek kalmaz.
Bizim ülkede o şartlar var mı? Sen aydın olarak demokrasiyi savunuyor musun? İktidarı sorgulama özgürlüğün var mı? Demokrasi sadece asker konuşunca (ve demokrasiyi savununca) mı bozuluyor?