Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Cumhurbaşkanı Gül’e getirdiği hediye konusunda Çankaya’dan yapılan ilk açıklamayı dün aktardık. İzmir Barosu eski Başkanı Noyan Özkan, Çankaya’ya sormuştu:
“Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Cumhurbaşkanı ile yakınlarına verdiği iddia edilen hediyelerin niteliği ve değeri nedir? Hakkında nasıl bir işlem yapılmıştır?”
Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı M. Emin Kuz imzasıyla verdiği yanıtta özetle dedi ki:
“Kamu görevlilerine verilen hediyelerin bedellerinin tespiti ve kayda geçirilmesi konusundaki düzenlemeler hakkındaki yasalar Cumhurbaşkanlarını kapsamamaktadır.
... Bu hediyeler Devleti temsilen Cumhurbaşkanlarının şahsına verilmekte olup bugüne kadar görev yapan Cumhurbaşkanlarımızın, verilen bu tür hediyelerin kayda geçirilmesine ilişkin standart ve yerleşmiş bir uygulamaları bulunmamaktadır...”
Görüldüğü gibi Çankaya Köşkü Kral Abdullah’tan hediye alındığını reddetmiyor ancak hediyenin cinsini, niteliğini ve değerini açıklamaktan kaç›n›yor...
Hukukçu Noyan Özkan diyor ki:
“Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı yürütmenin başında yer alan bir kamu görevlisidir ve anayasal dilekçe hakkını kullanan ve bilgi isteyen bir yurttaşa hediyelerin hesabını vermekle yükümlüdür. Uygar ülkelerde, ‘yönetime katılım’ ve ‘şeffaflık’ ilkesi uyarınca tüm akçalı işlerde kamuoyuna açıklama yapılır ve hesap verilir.
‘Hediyelerin devleti temsilen Cumhurbaşkanların şahsına verildiği ve kayda geçirilmesine gerek olmadığı’ yolunda verilen cevap ise ancak demokrasi kültürü gelişmemiş üçüncü sınıf ülkelere mahsus bir yaklaşımdır. Siz hem T.C devletini temsil edeceksiniz hem de devleti temsilen aldığınız iddia edilen hediyelerin hesabını vermekten kaçınacaksınız. Ayıptır ve onur kırıcıdır...”
AKP’de milletvekili adayı olup kazanamayanlar çeşitli kamu kurumlarına müdür oluyormuş.
İnsanların şansı adaylıkta bile dönüyorsa bakan olunca kim bilir neler oluyordur...
Haldun Ertem
Hediye adabı...
Cumhurbaşkanı Sezer, Çankaya’dan ayrılırken görevi boyunca kendisine armağan edilen 1243 parça hediyeyi Köşk’e bırakmıştı. 9. Cumhurbaşkanı Demirel ise kendisine görevi sırasında gelen hediyelerin kayda geçirildiğini belirtmişti...
Suudi Kralı Abdullah, Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine de yüz binlerce dolar değerinde elmas kolye vermiş, Başkan “Mücevherler karıma devlet başkanının eşi olduğu için verildi. Bu mücevherler Ekvador halkına aittir” demiş, hediyenin paraya dönüştürülerek sosyal projeye harcanacağını açıklamıştı... Aldığı hediyeyi gizleyen ve özel hesabına geçiren devlet adamına rastlanmıyor...
Allame toplum...
Toplumsal bir olayda insanımız bir Batılı’dan çok daha yetkin şekilde konuşuyor... Mesela türban olayında herkes toplum bilimci, herkes din uleması, siyasi bir konuda herkes profesyonel politikacı, hukuksal bir konuda herkes uzman hukukçu (367 konusu, parti kapatma davaları) olabiliyor! İnsanımız her şeyi uzman derecesinde biliyor. Gelin görün ki... Toplumumuzda kitap okuma oranı yüzde 3, gazete okuma oranı yüzde 4... Bu kadar az okuyarak böylesine uzman nasıl olunabiliyor... Bir okurumuz da bunu merak etmiş. Söyleyelim...
Bilmediğini bilmemek insanı her alanda uzman yapar...
Kaotik
TOBB başta olmak üzere 7 sivil örgüt ülke çapında tansiyonu düşürmek için sağduyu çağrısında bulundu... Peşinden Cumhurbaşkanı Gül muhalefet liderlerini görüşmeye çağırdı... Ülkede gerilimin yükselmemesi için gösterilen çabalar olumlu...
Ne var ki çağrılar fazla orta yollu... Fazlaca saf...
Çünkü çatışma siyasi partiler arasında değil..
Çatışma, AKP ve lideri Tayyip Erdoğan ile “Laik Cumhuriyet Anayasası” arasında...
22 Temmuz seçimi sonrasındaki gelişmeleri anımsamayan var mı?
Tansiyonu önce AKP’nin Anayasa’yı kendi kafasına göre değiştirme girişimleri yükseltti. İlk hedefleri Atatürk milliyetçiliğini Anayasa’dan çıkarmaktı.
YÖK Başkanı Prof. Özcan‘ın üniversitelere yönelttiği kanunsuz “Türbanlı kızları üniversiteye alın” talimatıyla gerilim biraz daha yükseldi.
Gerginliğe üçüncü adım, Anayasa’da belirsiz bir değişiklik yapılması ve türbanlı kızların okullara sokulmak istenmesiyle atıldı...
Dördüncü ve gerilimi en çok tırmandıran adım ise Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya‘nın AKP hakkındaki kapatma davasına karşı gösterilen tepkiler oldu.
AKP, Anayasa’nın ilgili maddesini bizzat düzenlemiş, kapatmayı Anayasa’dan çıkarmamıştı.
Ama, Başsavcı’nın kapatma davası açmasına isyan etti...
Başsavcı’yı Ergenekon’un uzantısı olmakla bile suçladılar.
AKP’li, daha doğrusu ABD ve AB’nin işbirlikçisi, besleme basın hem Başsavcı’ya hem de iddianameye ağır saldırılarda bulundu...
Eğer iddianame hukukdışı unsurlardan oluşsaydı AKP herhalde böylesine telaşlanmayacak, kapatmaya ilişkin maddeyi değiştirmeye kalkışmayacaktı..
AKP’nin telaşı Başsavcı’nın savlarının doğruluğunu gösterdi...
Ana gerilim, AKP’nin Anayasa, hukuk ve cumhuriyet ile hesaplaşma kararlılığından kaynaklanıyor.
İktidar partisi hukuka uymadıkça ve hukuku suça uydurmaya çalıştıkça ne gerilim azalır ne kutuplaşma.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025