Açık Pencere CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz bu gelişmenin takipçisi... Helal Gıda hamlesini şöyle yorumluyor:"Bu standardın birinci amacı, gıdadan, eczacılığa, sağlık ürünlerinden, uçağa, turizmden, konuta, koladan finans sektörüne kadar İslami kapitalizmi büyütmek, ikincisi ise toplumsal yaşamımızı şeri esaslara oturtmaya çalışmaktır... İslam ülkelerine ihraç edilen ürünler için talep olması durumunda, 'The Codex Alimentarius Komisyonu'nun hazırladığı kılavuza uygun biçimde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nca belge düzenlenmektedir. Dolayısıyla, uluslararası ticaretimizde bu konuda bir eksiklik veya aksama bulunmamaktadır..."Böyle bir uygulamanın doğal sonucu olarak toplum bir de "helal ürün tüketen"ler, "helal ürün tüketmeyenler" olarak ikiye bölünecek.. Aynı şekilde helal ürün satanlar - satmayanlar diye bir bölünme de yaşanacak. Belki çeşitli mezheplerin de ayrı marketleri olacak... Bu konuya dikkat... Gözlerden uzak yeni bir tezgâhın hazırlığı sürüyor... "Helal Gıda" uygulaması için çalışmalar ilerliyor... Geçen hafta sonu İstanbul Feshane'de bir 'Uluslararası Helal Gıda' konferansı düzenlendi. Konu ilk bakışta masum görüntülü; Çeşitli tüketim maddelerine helal gıda sertifikası vererek bu ürünlerin dünya İslam pazarına ihracatı arttırmak... Hedef bu görünüyor ama bu ürünlerin kısa sürede iç pazara da gireceğinden kimsenin kuşkusu yok... ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Türkiye ziyaretini iptal etmiş. İyi haber... Şu sıralar başımıza yeni bir bela gelmeyecek demektir... * Size her istediğinizi verecek kadar güçlü bir hükümet sizden her istediğini alacak kadar da güçlüdür... Ege Üniversitesi'nden 10 profesör, Anayasa'nın laiklik ve hukukun üstünlüğü ilkelerini ve Yüksek Mahkeme içtihatlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle YÖK Başkanı Özcan ve Başkan Yardımcısı İzzet Özgenç hakkında suç duyurusu yaptılar. Şikâyetçiler: Prof. Kayhan Kantarlı, Prof. Cafer İbanoğlu, Prof. Ömür Gülmen, Prof. Rennan Pekünlü, Prof. Levent Kırılmaz, Prof. Hayal Özkılıç, Prof. Ömer Değirmenci, Prof. Berrin Yenigül, Prof. Duygu Tosyalı, Prof. Engin Çakır. Egeli profesörler İstanbul'un Eminönü ilçesinde 700 kadar vatandaş hurda kâğıt toplayıp satarak geçiniyor... Bu kişiler 15 - 20 kişilik gruplar oluşturmuş. Ortak depo kiralamış. Kâğıtları önce depolayıp sonra satıyorlar... Derken Eminönü Belediyesi açıkgözlük etmiş. Bölgenin çöpünü bir firmaya ihaleyle vermiş. Başkasının bölgeden kâğıt toplamasını yasaklamış. Şimdi zaman zaman firmanın adamlarıyla belediye zabıtları depolara baskın yapıyor, kâğıtları alıp gidiyorlarmış. 180 kâğıt toplayıcısının vekalet verdiği avukat Atilla Karahan Eminönü Belediyesi'ne dava açmış. Bir belediye sahipsiz çöpün sahibi midir? Yargı karar verecek. Ne olaylar yaşanıyor bu ülkede... Ekmek kavgası... Tuzla tersanesindeki çağdışı koşulları protesto eden işçileri polisin nasıl dağıttığını görmüş olmalısınız... Coplamalar, yerlerde sürüklemeler, tekmeler... Ülkemizde yıllardır AB'ye uyum yasaları çıkarılır. Demokratik hakların kullanımı AB standartlarına uydurulur... Nutuklar atılır... Sonra bir de bakarsanız... Bir arpa boyu yol gidilmemiş... Demokratik haklarını kullanan vatandaşlara karşı muamele Hitler Almanya'sından farksız...Gazeteci ve yazarların ifade özgürlüğüne tahammül farklı mı? Ne gezer? Gazetecilere ve karikatüristlere Başbakan tarafından açılan dava sayısı 100'ü aşmış durumda... Hiçbir alanda özgürlüğe tahammül dünkünden ileri değilken iktidarın türbanı "özgürlüklere saygı" diyerek serbestleştirmeye çalışması inandırıcı mı?Hiçbir alanda özgürlükçü olmayan bir iktidar türban konusunda özgürlükçü olabilir mi? Neden olsun? O zaman... Tuzla ve ötesi Böylesi bu ülkede hiç yaşanmadı... 115 üniversiteyi temsil eden Üniversitelerarası Kurul, YÖK Başkanı'nı istifaya davet ediyor... İstifa etmediği takdirde Cumhurbaşkanı'nca görevden alınmasını istiyor... Buna karşılık AKP Genel Başkan Yardımcısı DMM Fırat, rektörleri "suç işledikleri gerekçesiyle" savcılara şikâyet ediyor... Sayın Cumhurbaşkanı'na soralım: - YÖK Başkanlığı'na yaptığınız atamanın isabeti konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu atamayı yaparken böyle bir sonuç mu arzuluyordunuz? Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nden gelen mektup mürekkeple simsiyah karalanmış bir kâğıda yazılmış. Ortada kalan bir beyazlığa şu satırlar düşülmüş:"Merhaba,Böyle bembeyaz bir sayfayla sizlerle paylaşmak istediğimiz öyle çok şey yazmak istiyoruz ki... Yazmayı denedik, yazdık, fakat cezaevi idaresi çeşitli gerekçelerle mektuplarımızı imha ediyor. Yüzlerce mektubumuz hakkında imha kararı verildi. Verilmeye de devam ediyor. İstiyorlar ki yaşadıklarımızı anlatmayalım, düşünmeyelim, hissetmeyelim. F tipi hücrelerine ağır sansür kararları eşlik ediyor." m.asik@milliyet.com.tr F tipi mektup