- Uygulamayı görelim, hata varsa düzeltiriz, diyor...Yani gazeteciler hakkında peş peşe davalar açılsın, birkaçı içeri girsin, sonra düşünecekler...Niyet açık... Hapishane tehdidini gazeteci ve televizyoncuların tepesine Demoklesin kılıcı gibi asıp ülkede özgür iletişimi kilitlemek...Başbakanın yasayı savunma biçimi de hayli mizahi:- Bugüne kadar sesi çıkmayanlar şimdi istemezük diyorlar...mış... Oysa gazeteciler yasa yapılırken ses çıkardı. Gazeteciler Cemiyeti hem Ankarada görüşmeler yaptı hem TBMMye raporlar verdi. Ancak diyelim ki yasa çıkarılırken basiretimiz bağlandı, sessiz kaldık.Böylesine antidemokrat bir yasa yapmanın mazereti mi bu? Demokrasiye ve hukuka uygun yasa yapmanın birinci derecede sorumlusu Yasama Meclisi yani TBMM midir, yoksa gazeteciler mi?"ABye uyum yasası" diye yasa yapılırken AB kriterlerinin göz ardı edilip içine hapis cezaları doldurulacağını tahmin edebilir miydik? Sonuç: Bu yasa yüzünden Türkiye dış kamuoyuna kısa sürede rezil olacak. O zaman (aynen zinada olduğu gibi) geri adım atacak, oturup yasayı paşa paşa değiştirecekler. Kendi halkını dinlemeyen ama dışardan gelen uyarıları baş üstüne deyip anında yerine getirenlerin bu yöntemi onları rahatsız etmiyor olabilir. Ama bunun ulusu mahcup etmemesi olası mı? Yeni Ceza Yasası ile ilgili Başbakan Erdoğan: Denktaş, "Bu iktidar Kıbrıs konusunda halkın heyecanını bilmiyor" demiş. Bu iktidar, Kıbrısın Rumlara devrini bekleyenlerin heyecanıyla daha çok ilgili. Memurluk sınavlarında gözlenen haksızlıklara karşı mezun derneklerini göreve çağırmıştık. ODTÜ Mezunlar Derneği ile Mülkiyeliler Birliği, ayrı ayrı duyarlık gösterdiler. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Ali Çolak, ayrıca tasarladıkları şu ilginç girişimi haber verdi:- Kamu kuruluşlarında temsilcilerimiz var... Bu temsilcilerimizin de dahil olacağı bir komite kuracağız. Bu komite sınavları izleyecek, şikâyetleri değerlendirecek. Haksızlık tespit ederse hukuki yolları zorlayacağımız gibi durumu kamuoyuna da yansıtacağız. Sınavların takibi... Yurttaşlık Hareketi Derneği, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğüne okullarda "Yurttaş Olarak Türkiye Sevgisi" konulu kompozisyon öneriyor. Milli Eğitim Müdürlüğü, dersler aksayabilir gerekçesiyle öneriyi kabul etmiyor. İkinci bir öneriyle derslerin aksamayacağı anlatılıyor. Bu öneri de cevapsız kalıyor. Ancak Milli Eğitim, Anadolu Aslanları adlı işveren örgütünün önerisini kabul ederek, "Örnek İnsan Hz. Muhammed" konulu kompozisyon yarışması düzenliyor. Böylesi daha uygun görülüyor. Eğitimin tercihi Mersinde Türk bayrağına yapılan saygısızlığa karşı yükselen muazzam tepkinin kaynağında kuşkusuz daha başka ve daha büyük öfkeler de yatıyor.Neler onlar?ABye tam üyeliğin hayal olduğu, buna karşılık elde avuçta ne varsa verileceğinin kamuoyunca giderek daha iyi anlaşılması...Düne kadar "Kültürel haklar verilsin, başka bir şey istemiyoruz", diyenlerin başka şeyler istemeye başlaması... ABDnin Kandil Dağında PKKyi himayeye alması. Kuzey Irakta elimizin kolumuzun bağlanması. Washingtonun Irak Kürtlerini himayeye almasına misilleme olarak ABnin Türkiye Kürtlerini himayeye alma politikası... Aponun yeniden yargılanmasının gündeme gelmesi.. vs vs.... Hükümet, kendi koltuk çıkarları karşılığında ABye büyük tavizler verdi. ABD karşısında ise ilk günden beri ezik.Türkiye, dış politikada bir "gerileme devri" yaşıyor.Halkın bu ezilme karşısında duyduğu çaresizlik, karşı tepkiye dönüşüyor.Ulusal çıkarları savunan güçlü siyasetlerin örgütlenememesi, dış ve iç sıkıştırmalara karşı refleks olarak şoven milliyetçiliği körüklüyor. Üstelik meşrulaştırıyor da... Çaresizlik kimi demokratları da bu cepheye itiyor...Sonuçta "iç çatışmalara varabilecek tehlikeli bir gerilime" doğru itiliyoruz. Faturası çok ağır olacak bir sonuç bu. O yüzden her zamankinden daha sakin olmak, toplumsal tansiyonu düşürerek yeni gerilimlere yol açmayacak politikalara yönelmek zorundayız. Dış politikayı onarmak da öncelik taşıyor. m.asik@milliyet.com.tr Biraz sükûnet