Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Günler öncesinden yazılıp çizilmeye başlamıştı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 29 Temmuz Çarşamba günü bir basın toplantısı düzenleyecek ve “Kürt sorunu”na ilişkin hükümetinin “açılımı”nı açıklayacaktı. Atalay söz konusu toplantıyı önceki gün yaptı ve gazeteler bununla ilgili haberlerini dün:
“AKP’den cesur adım”, “Kürt sorununa Türkiye modeli”, “Kürt açılımı cesur olacak”, “İmralı değil Türkiye modeli”, “Türk modeli açılım”, “Öyle bir çözeceğiz ki dünyaya model olacak” gibi başlıklarla verdiler. Başlıkların altında da her gazete açılımın ne olduğunu kendi çizgisine göre okuyucularına uzun uzun aktardı. Bize göre olayı en güzel veren gazete Tercüman oldu. “Kapalı açılım” başlığı altında şu spotla:
“Bakan Atalay, uzun zamandır tartışılan ‘Kürt açılımını’, ‘Demokratik açılım’ diye anlattı, ancak ‘açılım’ın ne olduğunu açıklamadı.”
* * *
Açılım adına açıklanan ilk ve tek önlem “demokratikleşme” idi...
İyi de bugüne dek demokratikleşme yolunda iktidarın elini tutan biri mi vardı? Sormazlar mı? Eğer çözüm buysa bugüne dek neden ülkeyi ve bölgeyi demokratikleştirmediniz?
Aslında olay belliydi... AKP’nin Abdullah Öcalan’la diyaloğa girmiş görünmemesi için onun 15’inde yapacağı açıklamadan önce bir şeyler söylenmesi gerekiyordu... İçişleri Bakanı Atalay yuvarlak sözlerle süslü bir basın toplantısıyla bu görevi yerine getirdi. Ancak bu kadarı da bir muhatap alma olmadı mı?
Bu arada.. İktidar bu kadar özverili yaklaşım gösterirken... Apo’nun planını açıklamak için Eruh baskınının yıldönümü olan 15 Ağustos’u seçmesi neyin ifadesidir?
“İyi niyetin” denebilir mi?

Haberin Devamı

Ülkemiz teknolojide 3G’ye geçmiş. Siyasette daha önce geçmiştik:
Gericilik, götürmecilik, gaflet...
Haldun Ertem


Ordunun dereleri
Telefonda Ordulu sevgili okurumuz Demet Erel:   - Karadeniz’i sel aldı, diyoruz, sizde böyle bir tehlike yoktur inşallah...
- Hayır yok, diyor, çünkü bizim yol sahilden geçmiyor...
- O nasıl oldu?
- Çünkü biz zamanında sahil yoluna karşı ayaklandık. Sivil toplum örgütleri öncülüğünde mücadele verdik. O yüzden yolu arkadan geçirdiler...
Sahil yolu müteahhitlere iyi para bırakıyordu. O yüzden iktidarlar ve müteahhitler sahil yolunda direttiler. Halkın denizle ilgisini kestiler. Bugünkü felaketlere zemin hazırladılar. Uyanık davrananlar ise kazandı.. Ordulular gibi...

Haberin Devamı

Tosunlar anımsadı!
10 yıl önceki “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasındaki icraatı yüzünden dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’u bu sütunda çok eleştirmiştik. Faşizan davranışla suçladık. Aradan 10 yıl geçti. Ertosun’un hayata dönüş operasyonundaki tavrı birden tekrar gündeme geldi. Neden?
Son HSYK toplantılarında hükümetin yanında saf tutmadı da ondan...
Özetle... Suat Ertosun’a yandan vuranlar hükümetin yargıyı esir almasını isteyenlerdir. Sorarsanız demokratlığı da kimselere bırakmazlar...

Kütüphaneler
İleri ülkelerde kütüphaneler her daim cıvıl cıvıl, fıkır fıkırdır. İnsanlar akşama kadar kütüphanelerin kapısını aşındırır... Halkın ayağı zaten kütüphaneye alışmıştır. Ayrıca gençleri ve yaşlıları buraya çekmek için parlak projeler uygulanır. Bizde kütüphaneler neden ölüdür? Bağımsız Eğitimciler Sendikası Başkanı Gültekin Avcı bu konuda doğru tespitler yapıyor...
Kültür, eğitim ve bilim merkezleri olması gereken kütüphanelerin Türkiye’de kitap okutma stratejilerinin olmadığını... Kitapların e-kitap haline getirilemediğini... Çağımızda kitabın, okurun evine, otomobiline, ayağına kadar götürülmesi gerektiğini söylüyor.
Avcı ekliyor:
- Günümüzde otomobilde, yolculukta, tatilde kitap okumanın önü açılmalıdır. Bunun için sesli kitaplar da yapılmalıdır. Özellikle gençliğe farklı bir stratejiyle kitap okuma alışkanlığı kazandırmalıyız...
Bağımsız Eğitimciler Sendikası’nın araştırmasına göre Türk insanı kitap  okumaya yılda ortalama 6 saatini ayırıyormuş. Bu rakam kimi Afrika ülkelerinin de gerisinde...
Okumadan adam olan adam veya ülke var mıdır? Biz istisna olabilir miyiz?
O zaman? Neden okumuyoruz?

Haberin Devamı

Denizciler...
Üstlerine suikast yapacakları iddiasıyla tutuklanan deniz teğmenlerin sayısı 7’ye yükseldi...
Tutuklamaları sivil savcılık yürütüyor...
İddiaya göre teğmenlerin hedefinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ile Donanma Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit bulunuyordu...
Suikast iddiaları arasında iki de albayın adı geçiyor...
İki hafta önce de hatırlayacaksınız 8 kurmay deniz albay Ergenekon savcıları tarafından sorguya alınmıştı. Poyrazköy’de bulunan LAW ve benzeri silahlardan dolayı da iki binbaşı ile iki yarbay tutuklandı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, sahip olduğu istihbarat birimlerine rağmen, bütün bu olaylardan emniyetten önce haberdar olamıyor mu? Neden olamıyor? Nedir bu bilmece?