Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir."Laz, Çerkez, Kürt, Arnavut... Türkiye halkını oluşturan etnik grupların ortak adı "Türk Ulusu"dur. Anayasa'nın 66. maddesi de öyle diyor:"Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."Yani... "Türk" bir etnik grubun adı olmaktan öte, bu ülke vatandaşlarının genel adıdır.Bu gerçeği Kürt milliyetçileri başta olmak üzere etnik miliyetçiler kabul etmiyor.Başbakan da maalesef o azınlık gibi düşünme eğiliminde...Erdoğan, "Türk"ü alt kimlik sayıyor. Hafta sonu Muğla'daki konuşmasında yine aynı yönde ısrar ediyor:"Bizi birbirimize bağlayan üst bağ nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bitti... Benim söylediğim, Anayasa'nın gerçeğidir, gereğidir. 30'a yakın etnik yapı var. Hepsine saygı duyarız, hepsini severiz, ama bizi hepsinin üstünde bağlayan bağ hangisi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bitti..."Başbakan'ın Anayasa gereği dediği görüş Anayasa'ya tamamen terstir.Cumhurbaşkanı Sezer'in sözlerinde dikkat çeken bir cümle daha var. Diyor ki Sezer:"... tüm yurttaşların Türk ulusu olarak adlandırılması, çeşitli etnik kökenli yurttaşların azınlık durumuna düşmesini önleme amacına yöneliktir."Toplumu Türk, Laz, Kürt, Çerkez diye bölerseniz kimi azınlık olur bu etnik grupların, kimi çoğunluk.Sonuçta bu tartışma Türkiye'yi ayrışmaya götürür... Yugoslavya gibi oluruz... O mu isteniyor? Bir anayasa hukukçusu olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yeni yıl mesajında "alt kimlik - üst kimlik" tartışmasına açıklık getiriyor... Atatürk'ün sözünü anımsatıyor: Başbakan Erdoğan, "Bizi millet getirdi, millet götürecek" demiş. Eee akıbet... Ünlü sanatçı Charles Aznavour, piyasada satılan "Geçmiş Zaman Olur Ki..." adlı kitabının bir yerinde diyor ki:"Ben nasıl Fransız'sam annem de Türkiye'de doğduğu için Türk'tü. Yani Ermeni asıllı Türk'tü; Adapazarı'nda, tütün eksperi bir babadan doğmuştu." Aznavour, annesi için Türkiyeli veya Ermeni demiyor. "Türk" diyor, "Ermeni asıllı Türk"...Bazıları ders alır mı? Aznavour'dan ders Fıkrayı Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Yavuz Donat'a anlatmış:Issız adaya götürülen üç kişiye sorulmuş:- Yanınıza "tek kalem" bir şey alacaksınız... Ne almak istiyorsunuz?Fransız "bir kasa şarap alacağım" demiş. Alman "bir kasa bira" istemiş.Sıra Türk'e gelmiş:- Ben yanıma bir dosya almak istiyorum."Ne dosyası?" diye sormuşlar. Türk'ün yanıtı:- İçinde nüfus cüzdanı sureti, ikametgâh belgesi, iyi hal kâğıdı ve 12 fotoğraf bulunan bir dosya... Hayat boyunca nereye gittiysem, bunu istediler... Bakarsınız, ıssız adada da lazım olur.Hisarcıklıoğlu bürokrasiden yakınıyor...Gazetecilikte 40 yıla ulaştık. 40 yıldır bu şikâyet aynen sürer. Her dönemde iktidar ve işadamları bürokrasiden şikâyetçidir. Ellerinde bürokrasiyi kaldırmak için her türlü imkân vardır. Ama kaldırmazlar. Neden? İstemezler de ondan...Hem yakınırlar hem bürokrasi işlerine gelir... Neden? Okurlarımız ne der bu işe? Yaşasın bürokrasi! Cüneyt Koryürek, dostlarına şu yeni yıl kutlamasını göndermiş: "Yeni yılda Fenerbahçe'nin Şampiyonluğu kadar güzel günleriniz, Galatasaray'ın borcu kadar çok paranız, Beşiktaş'ın seyircisi kadar az derdiniz olsun..." Bir dostundan şu yanıtı almış: "Yeni yılda Galatasaray'ın Avrupa başarıları kadar güzel günleriniz, Beşiktaş'ın mazideki golleri kadar çok paranız, Fenerbahçe'nin Avrupa başarıları kadar az derdiniz olsun." Yasa 26 Aralık günü Meclis'ten öylesine sessiz sedasız geçti... Devlet hastaneleri ve hekimler henüz felaketin pek farkında değiller. Ama cayırtı pek yakında kopacak... Nedir konu derseniz... TBMM Genel Kurulu'nda, 26 Aralık 2005 günü, iktidar partisinin oylarıyla 2006 Bütçe Kanunu'na eklenen bir madde ile kamu sağlık kurumlarının SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kartlı hastalara verdikleri hizmetlerin karşılığı olan 3.5 katrilyon TL. (3.5 Milyar YTL) tutarındaki alacakları silindi. Yaklaşık 850 devlet hastanesi devletten 3.5 katrilyon alacaklarının üzerine soğuk su içecekler...Üniversite ve özel hastaneler kapsam dışı kaldı. Yalnızca devlet hastaneleri ile dispanser, sağlık ocağı gibi birinci basamak sağlık kuruluşlarının alacaklarıdır ödenmeyecek olan...Böylece devlet kuruluşlarında çalışan hekimler ve diğer personelin döner sermaye hakedişleri tehlikeye girdi. Hastaneler tıbbi malzeme ve hizmet alımında büyük zorluk içine düşecek...Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer'in deyimiyle "saadet zinciri" koptu...Başbakan artık en fakir vatandaşın bile en kaliteli sağlık hizmetinden yararlandığını anlatıyordu Bütçe görüşmelerinde. Doğru... Son bir yıldır ilaç kuyrukları kalktı, Bağ-Kur ya da SSK üyeleri en lüks hastanelerde tedavi görmeye başladı.Almanya'dakinden bile daha zengin, daha doğrusu savurganca bir sistem ortaya çıktı. Gerekli önlemler alınmadı. Belli ki kısa sürede çökecekti sistem. Çöküş bekleneden erken başladı. m.asik@milliyet.com.tr Mutsuz son