Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere İki yıl Takvim iki yıl da Sabah gazetesinde köşe yazan Aydın Ayaydın'ın görevine, geçen yılın sonlarında TMSF'nin müdahalesiyle son verildi.Nedenini Ayaydın şöyle anlatıyor:- Bakan Kürşad Tüzmen, kara kutusu Şevket Ilgaç'ı Dış Ticaret Müsteşarlığı'na getirmek istiyordu. Ben bu olayın şifrelerini yazınca planı altüst oldu. Bunun üzerine TMSF'ye telefon açtı: "Aydın Ayaydın'ın yazılarına ya bugün son vereceksin, ya da altı aydan beri masamda bekleyen izin belgesini onaylamayacağım" dedi.Bağımsız! TMSF'nin Başkanı Ahmet Ertürk bu tehdide boyun eğer. Karşılığında da Tüzmen istenen izni onaylar. Bu izin Sakarya'da bir arazinin serbest bölge yapılmasıyla ilgilidir...Aydın Ayaydın kitapta Sabah Genel Yayın Müdürü Ergun Babahan'ın kulaklarını sık sık çınlatıyor, şöyle diyor:- Yadırgadığım en önemli konu ise Sabah gazetesinin en tepe noktalarında oturan kişilerin "Aman sakın telefonla görüşmeyelim. Telefonlarımız TMSF tarafından dinleniyor" şeklindeki komplo teorisiydi... Düşünün ki gazetenin genel yayın müdürü telefonlarının dinlendiğini seslendirmesine rağmen o koltukta oturmayı içine sindirebiliyordu...* * *Entel çevrelere göre askerler basına müdahale ederse bu "demokrasiye hançer"dir. Elhak öyledir. Ne var ki, AKP iktidarının gazetelerden yazar attırması, kendi adamlarını gazete ve televizyonlara yerleştirmesi demokrasiyi hiç bozmaz. Naylon entellerin sesi bunlara çıkmaz. Çünkü demokrasi, hukuk, ifade özgürlüğü gibi karamlar altında savundukları sadece AKP çıkarlarıdır... Aydın Ayaydın'ın beklenen kitabı nihayet piyasaya çıktı: "El Tüzmen..." Washington Post gazetesi, Hayrünnisa Gül'e sormuş: "Lokantada görülmek istemiyorsan niye gittin? Makul yanıt: Türk garsonun işinden atılmasına sebep olmak için... Başsavcı Nusret Demiral 15 yıl önce Uğur Mumcu'nun katledildiği gün vaka mahalline gelirken:- Eğer cinayet dış kaynaklı ise failler bulunamaz, demişti...Kanlı alana bir göz gezdirdikten sonra da:- Cinayet dış kaynaklı, dedi çıktı işin içinden.Biz de yıllar içinde öğrendik ki...Cinayet dış kaynaklı ise kanlı izler polisin, jandarmanın, adaletin içine doğru uzanır...Devletin damarları içinde yuvalanmış bir çete suçluları korur, delilleri karartır. Suça bulaştıkları ortaya çıkan görevlileri bir türlü cezalandıramaz, görevden alamaz... Çünkü cinayetin üzerine giderse koltuğunun sallanacağını düşünür.Tetikçi basın sürekli hedef saptırır.Hrant Dink cinayetinde bu belirtiler açık şekilde kendini gösteriyor.Kimi meslektaşlar Dink ve benzer cinayetlerin AKP'yi yıpratmak için derin devlet tarafından tezgâhlandığı kanısında. Bizce dış kaynaklı derin devletli ama tam ters yönde bir plan da söz konusu olabilir. Olayın aydınlatılması iktidarın ortaya sağlam bir irade koymasıyla gerçekleşir. Ancak, cinayette ağır ihmali olan memurları bile görevden alamayan iktidardan böyle bir çaba beklenebilir mi? Perdenin arkası Biliyorsunuz, Türk - İş bu hafta Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nı protesto için işçi sınıfı tarihine altın harflerle! geçecek bir eylem yaptı. Diğer emek örgütleri Ankara'ya yürürken Türk - İş'in il temsilcileri AKP il başkanlarını ziyaret ederek tasarıya ilişkin şikâyetlerini dile getirdiler..."Sarı gazeteci!" Fahrettin Fidan, bu eylemlerden birini sizler için izledi.- Eveeettt, hoş geldiniz sayın arkadaşlar. Sebeb - i ziyaretiniz?- Efendim, bildiğiniz gibi hükümetinizin hazırladığı tasarı kazanılmış haklarımızı geri alıyo...- Neee! Haklarınızı geri mi alıyor! Nayır, n'olamaz. Pardon, hayır, olamaz. Alo, kızım, bana derhal Sayın Başbakan'ımızı bağla...(Üç - beş saniyelik beklemeden sonra telefon bağlanır. AKP il başkanı son derece kararlı bir ses tonuyla karşısındaki ile konuşmaya başlar.- Sayın Başbakanım, işçi temsilcisi arkadaşlar yanımda... Haklarını geri alıyormuşsunuz diye şikâyete geldiler. Doğru mudur efendim.- ...- Hayır Sayın Başbakan'ım, hayır. Ben emekçi kardeşlerime aktüaryel denge falan anlatamam. O tasarıyı lütfen ve derhal geri çeke...- ...- Yarın çok geç olur efendim. Mümkünse bugün... Hatta şimdi.- ...- Tamam efendim, Mardin'de olabilirsiniz. Açın yardımcılarınızdan birine telefon, verin talimatı... Efendim? Mardin değil, Madrid'de misiniz! Olsun efendim, ne fark eder ki. Oradan açın telefonu... Bakın, boşuna konuşuyorsunuz Sayın Başbakan'ım. O tasarı derhal geri çekilmezse arkadaşlar bizi her gün ziyaret etmek gibi daha sert eylemlere başvurabileceklerini söylüyorlar. Gözlerinde kararlılık okuyorum ve korkuyorum efendim...- ...- Çok teşekkür ederim efendim. Sağ olun. Ben şimdi arkadaşlara müjdeyi veriyorum. Ellerinizden öpüyorum, emirlerinizi bekliyorum, saygılarımı arz ediyorum. Güle güle, güle güle, diyorum...(AKP İl Başkanı telefonu kapatır. Kendisini hayranlıkla izleyen sendikacılara müjdeyi verip uğurladıktan sonra telefonun fişini prize sokar...) Türk işi eylem! * Radikal gazetesinde başlık: "Polonya'nın da 301'i varmış." m.asik@milliyet.com.tr AB buna rağmen Polonya'yı tam üyeliğe kabul etmişken bize niye kök söktürüyor dersiniz?