Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kubilay’ı anma konuşmasında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan Mehmet Emin dün tahliye edildi. Annesi Nazmiye Gök diyor ki:
“Benim çocuğum hırsızlık yapmadı, kimsenin namusuna göz dikmedi. Yüz kızartıcı bir suçu yok. Çok heyecanlı, kendi düşüncelerini savunan bir çocuk. Çocuğu okuldan alıp karga tulumba götürecek bir şey yapmadı. Çocuk, Konya Kapalı Cezaevi’nde. Geceyi orada geçirdi. Tutuklama kararının memleketin yüz karası olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk o daha...”
Anne Nazmiye Gök devam ediyor:
“Babası Mehmet A.’dan ayrıldığımda oğlum 2 yaşındaydı. İkinci evliliğimi yaptım. Mesleğim aşçılık. Ancak 2 aydır işsizim. Kirada oturuyoruz. Oğlum, geçen yaz boş kalmamak adına 3 ay bir kafede garson olarak çalıştı. Hareketli, cesur bir çocuk. Her konuda kendisine çok güvenirim. Oğlum okul dışındaki zamanlarını genelde kitap okuyarak geçiriyor. Hiçbir kötü alışkanlığı olan bir çocuk değildir.”
Anne sağlam kadın... Oğlunun arkasında duruyor... Aynı zamanda halkın yaşadığı zorluklardan kendi payına düşeni de bizlere aktarıyor. Oğlu Mehmet Emin meydanda yaptığı konuşmada laikliği savunuyor, Cumhuriyet düşmanlığını kınıyor, “Hepimiz Kubilay’ız” diyor. Ülkede gençlerin hatta çocukların böyle düşünmesine yol açan sebepler varsa... Kızmak, tutuklamak vs. neyi çözer?

Haberin Devamı

Parti mahkemesi...

Hitler döneminin Adalet Müşaviri Dr. Hans Frank yargıçlara sesleniyor:
- Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: “Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?”
O dönemde ideal yargıç kendisini Führer’in yerine koyarak karar veren yargıçtır.
Ancak Alman hukuk adamları Hitler’e biat etmemiş, örneğin 1934 martında Reichstag yangınının dört komünist sanığından üçünü ‘Reichsgericht’ yani Alman Yüksek Mahkemesi beraat ettirmiştir. Karar Hitler ve Goering’i o kadar öfkelendirdi ki... Vatana ihanet davaları yüksek mahkemeden alındı ‘Volksgerichtshof’ yani halk mahkemesi adı verilen yeni bir mahkemeye verildi. Bu mahkemede meslekten gelme dört yargıç vardı; öteki beş yargıç partilerden, S.S’lerden ve ordudan seçiliyordu. Kararlar temyiz edilemiyordu.
Bir başka mahkeme daha vardı; ‘Sondergericht’ yani Özel Mahkeme... Siyasi davalara bu mahkemeler bakardı. Özel mahkemelerin amacı, “Hükümete karşı girişilen gizli saldırı olaylarına” bakmaktı. Özel mahkemelerin üç yargıcı güvenilir parti üyelerinden seçilirdi... ‘Sondergericht’ yargıçlarının ara sıra kanuna bağlı kaldıkları olurdu. O zaman Gestapo hemen müdahale eder, sanığı kapıda alır toplama kampına götürürdü. Netice; Hitler uyguladığı bütün baskılara rağmen yargıya asla tam olarak hkim olamamıştı...

Haberin Devamı

YALMAN

E. Orgeneral Aytaç Yalman’ın iki ciltlik kitabı çıktı piyasaya.
“Zorlu Yılların Sessiz Tanığı...”
Bu kitap dolayısıyla Hürriyet’e konuşan Aytaç Yalman röportajın bir yerinde:
“Ben bu Balyoz’u, hareketin başından beri engellemeye, durdurmaya çalışmış bir insanım. Hem birinci sene, hem ikinci sene...” diyordu.
Yalman muhtemelen Balyoz derken Plan seminerini kastediyordu.
Çünkü hem kitabında hem mahkeme ifadesinde:
“Balyoz planını bilmiyorum. Balyoz ile ilgili bilgiye sahip değilim” diyor.
Yalman Hürriyet’teki sözlerini düzeltmeyince Cemaat ve taraftarları “Bakın biz haklı çıktık, Balyoz darbesini Aytaç durdurmuş” demeye başladı. Durduk
yerde gereksiz bir tartışma daha...

Haberin Devamı

Memleketi yiyip bitirenler,
milleti “Türkiye kalmadı” haberine alıştırmak için
“Türk yok”, “Türkçe yok” diye geveleyip duruyorlar?
Akif Kökçe

SBF

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 3 yıl dekanlığını yapan ve eğilim yoklamasındaki sonuç üzerine istifa eden Prof. Dr. Yalçın Karatepe’ye Mülkiyeliler Birliği şöyle teşekkür etti:
“Sayın Karatepe iktidarın ve rektörlüğün çeşitli biçimlerdeki baskılara maruz kalmasına rağmen okulun bir bilim merkezi olarak kalabilmesi için çaba gösterdi.
Mülkiye’nin aydınlanmaya, demokrasiye dönük yüzünün gereklerini, dekanlığı boyunca yerine getirdi... İfade özgürlüğü ve akademik özerklik konularında sistemin sınırlarını zorlayan bir yönetim anlayışını yerleştirme mücadelesi verdi...”

* Tanrı’ya inanan adam olmak kolay, asıl zorluk, Tanrı’nın inanacağı adam olmakta.
Dücane Cündioğlu