İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bakanlığının Kürt açılımıyla ilgili çalışmalarını açıklarken ana politikayı şu sözlerle özetledi:
“Kürt meselesi olarak adlandırılan meselenin de vatandaşlarımızın demokratik haklarının genişletilmesi ve pekiştirilmesiyle çözülebileceğine biz inanıyoruz. Bu nedenle çözüm sürecinin yönü demokratikleşmedir.”
Acaba terör belası sadece “daha fazla demokratikleşmeyle” çözülecek cinsten bir sorun mu?
Eğer öyle olsa demokrasi sorunlarını büyük ölçüde geride bırakmış olan İspanya ve İngiltere terör ile yıllarca boğuşmak zorunda kalır mıydı?
AKP iktidarı Türk halkına pek layık görmediği demokrasiyi Kürtlere bol bol verince(!) ne elde edecek? Daha çok demokrasi verince terörün duracağını kim garanti ediyor?
Bağımsız devlet kurma peşindeki adam demorasiyle yetinir mi?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen diyor ki:
“PKK silah bırakmadıkça ve terörün yeniden başlamayacağı kesinleşmedikçe atılacak adımların faydası yoktur. Terörün merkez üssü Kuzey Irak’tadır. Oraya ilişkin önleminiz yoksa, PKK’yı tasfiye edemiyorsanız sonuç alamazsınız... AKP terörle mücadele değil müzakere ederek ortamı yatıştırma peşindedir. Terörü tasfiye değil teskin ederek bir sonuca varamazsınız. Terörü önlemek için teröristlerden medet uman bir anlayış er geç iflas eder...”
Beşir Atalay dünkü basın toplantısında muhalefet partilerinden destek istemişti. Bu nasihatler önemli bir destek sayılmaz mı?
The Guardian gazetesinden yorum: “Erdoğan, Atatürk’ün mirasına en büyük darbeyi vurmak üzere olabilir.”
Vaziyete bakın; yandaş basın muhalefeti, dış basın ise iktidarı darbeci gibi görüyor.
Haldun Ertem
Nereden nereye... Eskiden cemiyetlere giren gazeteciler vardı... Şimdi cemaatlere giren gazeteciler var....
Ahmet Nedim
Dövme de dinle!
Öğrenciler beş on kişilik gruplar halinde bir yerlerde pankart açıyor, bir şeyler söylemek istiyorlar. Ancak biz onların ne söylediklerini duymuyoruz...
Sadece ekranlarda polisin onları fena halde dövdüğünü görüyoruz...
AB’ye uyum sağlamıştık da artık herkes görüşünü demokratik biçimde ifade edecekti sözde...
Öğrencilerin suratına inip kalkan coplar bu yalanın ulaştığı zirveyi anlatıyor bize...
Peki ne diyor öğrenciler? Ne istiyor? Birkaçını dinleyelim:
“Bizler ‘ikinci öğretim’ adı verilen ve örgün öğretim harcının 4 katı kadar harç yatırılan öğretim programında okuyoruz. Normalde birçok öğrencinin ödemekte zorlandığı 1300 liralık öğrenim harcı; sene başında yapılan zamla 1416 liraya yükseltildi. Bu zammı sessiz sedasız kabul ettik ama yeni bir zamla harç miktarı 2400 liraya yükseltildi. Böylece bize resmen öğrenimi terketmemiz dayatılıyor. Yasa tasarısı şu anda bakanlar kurulunda onay bekliyor. Bu tasarıdan ve miktardan vazgeçilmesini istiyoruz”
Diğer harçlarda da benzer astronomik yükselişler var. Bu çocuklar haksız mı?
Karadeniz otoyolu
Karadeniz otoyolunun yapımına karar verildiğinde pek çok Karadenizli bunu mutlulukla karşılamış... “Otoyol sahilden geçmesin, kıyılar mahvedilmesin, insanların denizle bağlantısı kesilmesin”, diyen çevrecilere destek vermek bir yana, tepki göstermiş... Sahilden geçirilecek yol derelerin önünü tıkar, bu da ileride sel baskınlarına yol açar, diyen uzmanlara kulak asmamış... Güzelim koylar dümdüz edilirken protesto için kendini iş makinelerinin önüne atanlara deli - divane gözüyle bakmıştı. Karadeniz otoyoluna karşı mücadele veren bir adam öldürüldü. Kim anımsıyor? Ne yazık ki Karadeniz halkı siyasetçi - müteahhit ortaklığının propagandalarına kandı... Otoyol bitti.
Aradan birkaç yıl geçti. Bu birkaç yılda yolun çeşitli kesimleri heyelan yüzünden defalarca kapandı... Karadeniz’in azgın dalgaları hemen her kış yolun bir bölümünü aldı, götürdü... Bu yıl da otoyolun kot farkı nedeniyle sular denize akamıyor, Karadeniz’in il ve ilçelerini seller götürüyor. İnsanlar ölüyor, milyarlarca liralık hasar meydana geliyor, acılar yaşanıyor.
Evet, öyledir; bizim halkın aklı gözündedir. Görmeden inanmaz... Ama yaşanan bunca acıdan sonra da önemli olanın bilime kulak vermek ve olacakları önceden görmek olduğunu kavrayamayacak mıyız?
HSYK
Kısa adı HSYK olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na iktidara karşı verdiği cesur hukuk mücadelesi üzerine okurumuzdan bir yeni isim önerisi:
“Hay Si Yet Kurulu”
Demirtaş dost...
Sıcak bir dost, değerli fikir adamı ve yazar Demirtaş Ceyhun dün sessizce ayrıldı aramızdan... Demirtaş’ın zatürre olduğunu duyunca “nazar değdi” demiştik... 75 yaşındaki delikanlı taş çatlasa 60’ından fazla göstermezdi, o anıt gibi halinde, dinmeyen neşesinde hiç eksilme olmazdı. Birkaç haftada yataktan doğrulmasını bekliyorduk. Umulmayanı yaptı, dönmedi geri... Ülkede olup bitenleri görünce yaşama şevkinin giderek kırıldığını söyledi dün bir ortak dostumuz. Esas sebep zatürre değil bu olmalıydı...
Bir Demirtaş daha gelmez bu ülkeye... Adana öksüz, Beyoğlu öksüz, okurları öksüz, dostları öksüz kaldı...
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025