Arap ulusları tek tek krallara, diktatörlere başkaldırıyor...
Bu isyanlar “devrim” diye adlandırılıyor.. Acaba bunlar gerçekten devrim mi?
Suriyeli şair Adonis’e soruluyor:
“Arap devrimleri için ne diyeceksiniz?”
Cevap:
“Muhteşem. Bütün bu hareketleri desteklemek lazım ama toplumun temellerinde değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Her şeyden önce din ve devlet işleri ayrılmalı. Kadınlar da erkeklerin sahip olduğu haklara sahip olmalı. Bugün yaşanan olayların etkisi ancak bunlar gerçekleştiğinde görülebilir. Yozlaşmış bir hükümeti daha az yozlaşmış olanıyla değiştirdiğinizde değişim de kısıtlı olacaktır...”
Adonis laik ve çağdaş düzene geçilmedikçe, kadın - erkek eşitliği sağlanmadıkça bu devrimlerin bir işe yaramayacağını anlatıyor...
92 yıl önce bugün Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in hedefi ve amacı da buydu. Şeriat toplumundan çağdaş laik cumhuriyete geçmekti.
Atatürk bu ideali Samsun’a çıktığı günden itibaren adım adım gerçekleştirdi.
Laik Cumhuriyet 1930’larda hem Ortadoğu hem dünyaya çoktan model olmuştu...
Aradan 92 yılgeçti... Bu hedef Arap dünyası için hâlâ bir büyük hayal...
Ne var ki Türkiye de adım adım geldiği yere gerilemekte...
Gençlik özellikle baskı altında...
Vurularak, kırılarak, işsiz bırakılarak, testlerle başı döndürülerek sınavlarda kaderiyle oynanarak çileden çıkarılıyor...
Ne var ki umut yine onlardır...
Onlar en temiz, en dinamik, en mücadeleci gücüdür ülkenin.
Atatürk Türkiye’yi o yüzden gençlere emanet etti...Geleceği onlar biçimleyecek...
19 Mayıs yürüyüşü son bulmadı...
Sürecek...
TSK zor durumda
“TSK Güneydoğu’da 12 PKK militanını pusuya düşürüp öldürmüştür. Eylemsizlik kararı alan örgütü Türk Ordusu gafil avlamıştır.”
Başta Taraf olmak üzere yandaş basın olayı adeta bu noktaya taşıdı. Hukuk profesörü Mithat Sancar Taraf gazetesinde dün şöyle yazıyordu:
“Eylemsizlik kararı almış örgütün eylem hazırlığında olduklarına dair hiçbir belirti olmayan militanlarını öldürmek, Kürt sorununu yeni ve çok tehlikeli bir sahaya sürüklemek anlamına geliyor...”
Profesör bu yorumu yaparken kendi gazetesinin bir gün önceki şu manşetinden ilham alıyor:
“Şırnak Uludere’de 12 PKK’lının öldürüldüğü operasyonu AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’nı hazırlayan ekipten Tümgeneral Mustafa Bakıcı yönetti.”
Yani... TSK, AKP’yi güç duruma düşürmek için eylemsizlik içindeki (üç gün önce iki polis memurunu şehit etse de) PKK militanlarını pusu kurup vurmuştur.
Neyse ki aynı Taraf gazetesi, bir an gazetecilik damarı tutmuş olacak, dün, örgütün sesi Fırat Haber Ajansı’nın haberini aktarmıştı.
Fırat Ajansı haberi: “Uludere’de askeri üsse saldırı” diye veriyordu.
Örgütün silahlı kanadı HPG ise olayı şöyle duyuruyordu:
“12 Mayıs gecesi Uludere’de bağlı Aruşe alanı Kure Şine Tepesi bölgesinde TC ordusu sınır ötesi saldırı hazırlığındayken gerillalarımızın savunmasıyla karşılaştı.”
Pusu değil, bir çatışmanın söz konusu olduğunu buradan da anlıyoruz.
TSK da dün “Pusu yok, bizi karanlık bir senaryonun parçası haline getirme planı var” diye izahat verdi. Ordu öyle bir noktaya getirildi ki... Bir tek PKK’dan özür dilemediği kaldı...
Sansür!
22 Ağustos’ta internete gelecek sansürü beklememize gerek yok. Sansür adım adım yürüyor. CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin anlatıyor:
“Dün öğleye doğru mynet üzerinden internete girdim. Haberleri okuyorum. Haber başlıklarından biri, ‘Haftalık mizah dergisi Gırgır’ın bu haftaki kapağında seks kasetleri var. İşte Gırgır dergisinin Tayyip Erdoğan’ın tepkisini çekecek seks kapağı” şeklindeydi. Nasıl bir karikatür çizmişler merakıyla gösterilen yeri tıkladığımda karşıma bizim TBMM’nin logolu sayfası çıktı. Logonun altında ‘sınırlı erişim’ yazıyordu. Yani Tayyip Erdoğan aleyhindeki karikatürler Meclis yönetimi tarafından sansür edilmişti, sayfaya girilemiyordu. Sansüre rağmen girmek isteyenlerden de ekranda çıkan forma bütün kimlik bilgileri yazmaları isteniyordu. İstenen bütün bilgilerimi vermeme ve dakikalarca beklememe rağmen sayfa açılmadı...”
Soru: Her seçimde muhalefete olduğu kadar medyaya da ateş püsküren Erdoğan’ın bu seçimde sadece muhalefete yüklenmesinin sebebi hikmeti nedir?
Yanıt: Medyayı hemen hemen istediği noktaya getirmiş olması...
Haldun?Ertem
Asker
Bugünlerde sözü dönüp dolaştırıp TSK’ya getiriyorlar... Bülent Arınç Bursa İşadamları Derneği’nde askerleri nasıl dize getirdiklerini anlatıyor:
“Aradan 3 yıl geçti her şey normalleşti. Artık topuk selamı veren, ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ diye söze başlıyor.”
* * *
Dün de Başbakan Erdoğan Ankara Ticaret Odası’nda sözü Çanakkale’de yaşadığı bir olaya getiriyor: “Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi... Şimdi bakın gideceği yeri o da buldu.”
Başbakan Ergenekon tutuklusu Korg. Engin Alan’dan söz ediyor...
Peki bunları şimdi anlatmanın âlemi ne?
Askerlerin siyasete müdahalesi ve AKP’nin askere meydan okumasının partiye oy kazandırdığı anket kuruluşlarınca saptandı ya... Şimdi asker müdahale etmese de askere posta atarak oy avcılığı yapılıyor. Balyoz tutuklamaları da bu kısır oy hesabına bağlanmıştı Wikileaks belgelerinde... Asker kum torbası...
Em. Alb. Levent Göktaş, savunmasında “Keşke PKK’ya esir düşseydim” demiş.
AKP’ye esir düşmek o kadar mı kötü?
Fahrettin Fidan