Kutlarız tabii ama, geçmişte Carter, Kissinger, Gorbaçov, Yaser Arafat, Enver Sedat, Walesa, Willy Brandt, Martin Luther King gibi isimlere verilmiş olan Nobel Barış Ödülü'nü almaya bu kadarı yeterli midir?Nobel Barış Ödülü yönetmeliği uyarınca her ülkenin parlamento üyeleri aday gösterebiliyor. Bizim Meclis Başkanlığı bu işi üyelere bırakmamış, belirlemeyi bizzat yapmış... Ve "sen - ben - bizim oğlan" yöntemini izleyerek adayları Meclis'in içinden seçmiş.Meclis dışından aday olabilecek kimse yok muydu? Mesela Hikmet Çetin gibi bir isim olamaz mıydı?Tensip buyurulmamış... Meclis içindeki değerler ön plana alınmış.Ayrıca bir çam daha devrilmiş...Adaylar açıklanmış. Oysa ödül yönetmeliğinde aday isimlerinin kamuoyuna açıklanmadan komiteye ulaştırılması sıkı sıkı rica ediliyor...TBMM'nin belirlediği adaylar bu yüzden iptal edilebilir...Çok yazık olur! Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, 2006 Nobel Barış Ödülü'ne 6'sı AKP'li 1'i ANAP'lı 7 milletvekilini (Süleyman Gündüz, Turhan Çömez, Cevdet Erdöl, Mahmut Koçak, Seyfi Terzibaşıoğlu, Nevzat Doğan ve Hüseyin Güler) aday gösterdi... Bu isimlerin barışa katkıları mı? Geçen yıl içinde insani yardım faaliyetlerine katılmışlar, yardım toplamışlar, yardımların yerine ulaştırılması için çaba göstermişler vs... Başbakan Erdoğan, "Medya bizi AB'ye farklı tanıtıyor" demiş. Kendileri Batılı görüntü veriyor da medya fotomontaj mı yapıyor? Dr. Seda Türköz'e dostları "Şu Çılgın Türkler" kitabını verirken: "Okurken ağladık" demişler. Dr. Türköz mektubunda diyor ki:- İnsanlar bu kitabı okurken neden ağlıyor anlamadım. O dönemde öyle yürekli, mücadeleci, yurtsever insanlarımız varmış ki... Ülkenin kurtulacağı belliymiş. Şimdi ise memleket pazarlamacıların elinde kaldı. Esas ağlanacak zaman şimdiki zaman... "Okurken ağladım" Galatasaraylı Hakan Şükür, Star televizyonunda Serhat Ulueren'in sorularını yanıtlıyor:- Fethullah Gülen'i bayramlarda ve kandillerde rahatça arayıp konuşabiliyor musun?Hakan'ın yanıtı:- Kandillerde zaman zaman aramaya çalışıyorum; ama, çok konuştuğum söylenemez. Çünkü benim telefonlarım dinleniyor...Merak: Eğer konuşma karşılıklı kandil tebriki ise telefonların dinlenmesinden tedirgin olmak niye?İkinci merak: Fethullah Hoca, Hakan'ı çok seviyorsa neden Galatasaray'a yardım yapmıyor!! Hakan dinleniyor! Emekli gazeteci M. Ali Diyarbakırlıoğlu, Gazeteciler Cemiyeti ve diğer ilgili meslek kuruluşlarına soruyor: - Başbakan'ın Meclis kürsüsünde defalarca tekrarladığı "Bana gazete kupürleriyle gelmeyin, belgelerle gelin" sözlerine sizin bir yanıtınız olmayacak mı? Yoksa medyanın her haberi yanlış verdiği iddiasını kabulleniyor musunuz? Başbakan Erdoğan, Bütçe görüşmelerindeki konuşmasında sık sık "Bana gazete kupürleriyle gelmeyin, belgelerle gelin" diyor. Bu şekilde medyayı aşağılamayı, kamuoyunun medyaya olan güvenini sarsmayı amaçlıyor muhtemelen. Peki kendileri doğruları söylüyor mu? Bütçe konuşmasından örnek:- Olay 1986'nın olayıdır, o zaman Hikmetyar İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Konferansı'na bir Başbakan sıfatıyla resmi davetli olarak gelmiştir...Bu haberin fotoğrafında Erdoğan, Hikmetyar'ın dizi dibinde oturmaktadır.CHP'li Onur Öymen dünkü basın toplantısında dedi ki:- Hikmetyar o tarihte Başbakan değildi. Hizbi İslami isimli aşırı dinci eğilimli bir örgütün başkanıydı. Başbakanlığa atandığı tarih Haziran 1993'tür. Hem bir Türk, bir yabancı konuğun önünde diz çöker mi?Onur Öymen ayrıca, Erdoğan'ın "Taliban'la ilgisi yoktur" dediği Hikmetyar'ın Taliban'la ilgisini BM raporuyla belgeledi dün. Daha vahim bir noktaya getirdi sözü:- Sayın Erdoğan, konuşmasında gazete kupürlerine itibar edilmemesini isterken 'Buyurun ben size bütün resmi kayıtlardan okuyorum' dedi. Değerli arkadaşlar, devletin resmi kayıtları başbakan olmayan birini başbakan diye yazabilir mi? Onur Öymen, Başbakan'ın verdiği yanlış bilgiyi düzeltmesini ve Meclis'ten özür dilemesini istiyor. Diler mi? m.asik@milliyet.com.tr Yarim Hikmet