Çevre Kanunu’nu hazırlayan komisyonda görev yapan, 1980’li yıllardan beri nükleer enerjiyle yakından ilgilenen Prof. Ülkü Azrak, Japonya’daki felaketin ardından görüşlerini aktarıyor:
“Atom santralı iddia edildiği gibi temiz enerji üreten bir sistem değildir. En gelişmiş nükleer santrallarda bile önlenemeyen sızıntılar dolayısıyla çevreye, az da olsa, radyoaktif etkiler yayılmakta, Almanya’daki bazı nükleer santrallarının yakın çevresinde çocuk lösemileri giderek artmaktadır.
Şunu herkesin kesin olarak bilmesi gerekir ki, Ecemiş fay hattının merkezi Akkuyu’dan sadece 160 km. uzaklıktadır. Deprem uzmanlarının 1998’de Niğde’de düzenlenen bir sempozyumda belirttikleri gibi, Ecemiş fayı aktif bir faydır. 27 Haziran 1998’de Ecemiş fayında meydana gelen deprem sonucunda 150 kişi yaşamını yitirmiştir.
Bundan sonraki depremin Akkuyu’da yapılacak nükleer santral için yaşamsal bir tehlikeyi ortaya çıkarmayacağını kim garanti edebilir?
Bu alandaki uzman bilim adamlarının seslerini yükseltmemeleri şaşılacak bir şeydir... Japonya’daki kazadan sonra Almanya halkı sokaklara dökülmüş ve Federal hükümetin bir süre önce ömrü dolan bazı nükleer santralların işletme süresinin uzatılmasına iliş kararının iki gün içinde geri alınmasını sağlamıştır. İşviçre nükeer santral yapımından vazgeçmiştir.
Türkiye’de ise iktidar, Atom Enerjisi Kurumu’nun 1997’de verdiği eski tarihli lisansa dayanarak Akkuyu atom santralının yapımını, Çernobil felaketini önleyemeyen Ruslara ihalesiz olarak vermiştir. Kendimizi imha edecek bombayı kendimiz imal ediyoruz...
Japonya’daki nükleer kazadan sonra dünyanın kaderi dualara kalmış.
Eee, sonunda dünyanın kaderiyle bizim Türkiye’nin kaderi birleşti demek!
Fahrettin Fidan
AK classico!
Şişli, Esentepe’de ana cadde üzerinde yaklaşık 15 bin metrekare, son derece değerli bir arsa Uzanlara aitti. Uzanlar kamuya olan borçlarını ödemeyip yurtdışına kaçınca arsa TMSF’ye geçti. TMSF ardından ihaleye çıkarak arsayı satma kararı aldı. İhaleyi, işadamı Hüsnü Özyeğin 43 milyon dolar vererek kazandı. Ancak arsanın sahibi olamadı. Çünkü ihale sözleşmesindeki bir maddeye göre ihaleden sonraki on gün içinde her kim yüzde 10 daha fazla verirse arsa onun olurdu. İlginçtir, 43 milyon dolar veren Hüsnü Özyeğin yüzde on daha vermedi. Arsa o artırımı yapan iktidar yakını şirketlerden Torunlar grubunun oldu.
Bundan sonrası mı? CHP Şişli Belediye Meclis üyesi Dursun Çaltı’yı dinliyoruz:
“Arsayı alır almaz Torunlar’ın ilk yaptığı iş İstanbul Büyükşehir ve Şişli belediyelerine başvurarak kendisine rant sağlayacak imar planı değişikliği istemek oldu. İlgili belediye bürokratlarının olumsuz görüş bildirmesine rağmen AKP’li belediye meclis üyelerinin oylarıyla plan değişikliği kabul edildi. Halbuki benzer başvuruyu zamanında Uzanlar tam beş kez yapmış, beşi de reddedilmişti. Halkın malının böylesine organize bir şekilde peşkeş çekilmesi karşısında sessiz kalamazdım. Önce plan değişikliği kararının iptali için idare mahkemesine dava açtım. Ardından dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül hakkında, görevi kötüye kullanmaktan suç duyurusunda bulundum. Ben görevimi yaptım, sıra şimdi yargıda.”
Hitabe
Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanlığı dün bir açıklama yaparak, Atatürk’ün Kara Harp Okulu’na girişi dolayısıyla yapılan törene açıklık getirdi
İletişim Dairesi Başkanı Tuğg. Tayyar Süngü’nün yaptığı açıklamaya göre...
“Törende Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’si okunurken bazı bölümlerinin çıkarıldığı doğru değildir.
Törende bir küçük temsil sahnelenmiş, bu temsilde Gençliğe Hitabe’den bazı bölümler okunmuştur.
Bazı bölümler oyuna alınırken bazı bölümler oyuna alınmamıştır.
Hitabe’nin tamamının okunup bir bölümünün sansürlendiği izlenimi veren haberler yanlıştır.”
Açıklamaya sevindik.
Abdullah Gül, İran’daki iki Alman gazeteciden sonra Libya’da da bir İngiliz gazetecinin serbest bırakılmasını sağlamış.
Dış basında yaklaşım iç basının tam tersi yönde işliyor...
Haldun Ertem
Canavar
Başbakan Erdoğan salı günkü grup toplantısında Mehmet Âkif’in şu dizelerini okudu önce:
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusum, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Erdoğan bu dizeleri okuduktan sonra şöyle dedi:
“Batı’yı bu kadar güzel tanımlayan bir dörtlük olamaz...”
Bu dizeler bugün hâlâ Batı’yı tanımlıyorsa biz neden Batı’nın üyesi olmak için çırpınıp duruyoruz?
Neden AB’ye almıyorlar diye sabah akşam yakınıyoruz...
Bu sorunun da bir yanıtı olmalı...
Koli
Geçen yıla kadar 75 desi bir koliyi çeşitli firmalar ortalama 28 TL’ye taşımaktaydılar. PTT kargo bir yıl önce aynı ebatta kargoyu 12 TL’ye taşıyacağını bildirerek büyük bir fiyat kolaylığı sağladı.
Ancak ne oldu bilinmez... PTT bu yıl 75 desi bir koliyi 43 TL’ye taşıyacağını açıkladı. Diğer firmalar da bu fiyatı görünce nakliyeye zam yaptılar. Fiyat ortalama 35 TL’ye çekildi.
Neden böyle oldu? Muhtemelen kargo şirketleri PTT’ye baskı yaparak fiyatı yükselttiler.
PTT bir açıklama yaparak bu fahiş fiyat zammının gerekçesini açıklar mı?
Bekliyoruz...
‘Yanlış teşhis’, ‘yanlış tedavi’, ‘mikrop kapmak’, ‘içerde sargı bezi ve makas unutulması’ gibi yurdum insanının hastanelerde başına gelebilecek felaketlere bir yenisi daha eklendi:
“Arınç tarafından ziyaret edilmek!”
Elif Eral