Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Önceki gün kaybettiğimiz Semih Günver başarılı bir büyükelçi... Zarif, kültürlü, sevecen bir dost adamdı.. Kendisini büyükelçilikten emekli olduktan sonra yakın dostu olduğu Hasan Esat Işık Bey aracılığıyla tanıdık. Sevdik... Semih Bey diplomatlığının ötesinde çok başarılı ve iyi bir yazardı da... Milliyet okurları günlük yazılarını anımsayacaktır. "F.R.Zorlu'nun Öyküsü" gibi belge niteliğinde kitaplar da bıraktı geriye...
       "Bir kiraz ağacı olsaydım" adlı kitabında, bir süre yaptığı üniversite öğretim üyeliğinin ve yazarlığın, ezcümle kafa emekçiliğinin ürünlerine karşı Türkiye'deki duyarsızlığı anlatır. Ve bakınız o yazısını nasıl bitirir:
       "Kiraz ağacının ürünleri, hele Napolyon türünden ise, manavlardan yüksek fiyatlarla kapışılarak satın alınmakta, zevkle, iştahla tüketilmektedir.
       Ağaca muhakkak biri sahip çıkmakta, ona ihtimam göstermekte, gelecek mevsim daha iyi ürün vermesi için ilaçlarmakta, budamakta, sulamakta, gübrelemekte, gerekirse aşılamakta, kirazları toplayıp ambalajlamakta ve pazarlamaktadır.
       Kiraz ağaçları meyva bahçelerinde birbirlerinden belirli uzaklıklarda, birbirlerini rahatsız etmeden yetiştirilmektedir.
       İnsan kafasının, yüreğinin ürünleriyse çok defa aynı şansa sahip olamıyorlar.Bir ağaç kendi bahtlı kaderini kendisi tayin etmiyor. İnsan ise bütün zorluklara, düş kırıklıklarına, engellemelere karşı iradesi ile direniyor ve çizdiği yola devam etmek cesaretini gösteriyor.
       Ancak bütün bu gerçekleri bilmeme karşın, içimden yine de önüne geçemediğim bir kıskançlık duygusuyla düşünüyorum:
       Keşke kiraz ağacı olsaydım..."
       ***
       Nur içinde yat Sevgili Semih Bey...

Komik zirve (2)

       İnsanıyla, medyasıyla, piyasasıyla koskoca bir toplum, günlerdir adeta nefesini tutmuş, füzenin rampadan fırlatılışındaki gibi heyecanla geriye sayıyor; 10, 9, 8, 7, 6...
       Gazeteler, sayma işlemi sıfıra doğru yaklaştıkça büyük olayı (!) giderek daha büyütüyor, manşetlerine çıkarmaya başlıyor...
       "Tarihi zirve 3 gün sonra..."
       "Tarihi zirveye 2 gün kaldı..."
       "Tarihi zirve yarın..."
       Peki, "tarihi zirve" ne mi? Hayır, hayır...Ne Clinton' la Putin biraraya geliyor ne de dünyanın önde gelen bütün liderlerinin katıldığı, ender rastlanan bir buluşma sözkonusu... Ya ne sözkonusu?
       Efendim, bizim koalisyonu oluşturan 3 siyasi partinin liderleri; Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz biraraya gelecekler...
       Komikliğe bakın hele... Bu liderler koalisyon hükümetini oluşturuyorlar. Teorik olarak birlikte çalışıyorlar. Aslında haftada iki üç defa buluşmaları, telefonlaşmaları gerekir. Ki Hükümet eşgüdümlü olarak yürüsün... Gelin görün ki her fırsatta birbirlerine danıştıkları, bilgi verdikleri sanılan liderlerin biraraya gelmesi olay oluyor. Zirve toplantısı diye adlandırılıyor.
       Aslında zirve değil zırva... Ama bu zırva tuhaf bir gerçeği de işaretliyor: Türkiye'nin koalisyon adı altında birbirinden habersiz üç ayrı parti tarafından yönetildiği gerçeğini...

       Cihan Demirci'den Laforizma
       Çalışanların vergi iadesi payı yüzde 4'lere inmiş... Bu ülkede vergi iadesi için çalışacaksan Orhan Aslıtürk gibi çalışacaksın!..

Namuslu Başbakan

       Hırsız bir başbakan mı iyidir yoksa namuslu bir başbakan mı?
       Hindistan'da yapılan ankette bir gazeteci "Hırsız Başbakan daha iyidir" yanıtını verince sebebini sormuşlar. Demiş ki:
       - Hırsız başbakan kendi hırsızlığı göze batmasın diye başkalarının ülkeyi soymasına karşı hassas davranır. Ayrıca gözler kendi üzerinde olduğu için istediği kadar çalamaz. Toplum ve muhalefet partileri de onu namuslu bir başbakana göre daha sıkı denetler.
       - Ya namuslu Başbakan?
       - Namuslu Başbakan toplumu yanıltır. Sanki iktidarda dürüst bir yönetim varmış havası verir. Hazine yağmacıları bu başbakan yönetiminde rahat çalışma imkanı bulur. Böyle başbakan koltukta kalabilmek için hırsızlığa göz yummak zorundadır. Göreve gelirken bunu bulmiyorsa bile görevdeyken öğrenir.
       Yorum yabana atılacak gibi değil. Ne dersiniz?

Şiir ve şair

       Şiir nedir? Neden yazılır...
       İşte 400 yıl önce yaşamış İngiliz Şair John Donne'un izahı:
       "Yer kabuğundaki dar kıvrımlı yarıklar
       Deniz suyunun zararlı tuzunu nasıl süzüp alırsa
       Düşündüm ki yatışır benim de içimdeki acılar
       Dizeler arasından süzülüp arınırsa..."

Borsa

       Hariçten borsa oynayan (yani danışmansız, tüyosuz) bir dostumuz yana yakıla anlatıyor:
       - Hangi kağıdı alsam fiyatı birkaç gün sonra düşüyor. Hangi kağıdı satsam fiyatı yükseliyor. Acaba neden?
       Bu dostumuza anlattığımız fıkrayı size de aktaralım.
       Amerika'nın ünlü gangsterlerinden biri kurşunla yaralanmış. Hastanede acele ameliyata alınmış. Gangsterin bir adamı da diretip ameliyathaneye girmiş. Ve tabancasını çıkarıp masanın üzerine koyarken doktora fısıldamış:
       - Eğer hasta ölürse kendini yok bil...
       Doktor da tabancasını çıkarıp masanın üzerine koymuş:
       - Onun öleceğini nasıl olsa senden iki dakika önce öğreneceğim...
       Bilemiyoruz anlatabildik mi?


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr