Açık Pencere "Bize inanan bir kitle var. O kitle sessiz yığınlar olarak yıllar yılı bekledi. Şimdi onların diline tercüman olacak siyasetçiler olarak bizi buraya (TBMM'ye) gönderdi. Öyleyse onların diline tercüman olmak da bizim görevimizdir. Biz bu görevi yerine getiriyoruz..."Cüneyt Arcayürek ağabeyimiz, yukarıdaki sözlere bakarak, toplumun tümünü kucaklama vaatlerinin çoktan unutulduğunu hatırlatıyor ve Erdoğan'ın sözünü ettiği köktendinci kitlenin yıllardır karşı devrim peşinde koştuğunu kaydediyor.Evet.. O çarpıcı deyim bugünlerde daha sık kullanılır oldu: Karşı Devrim.* * *Peki iktidarın bu tür kaygıları yok etme yolunda bir çabası var mı?Örneğin önceki gün Tarsus'ta iki kız öğrencinin bacağına yakıcı madde atıldı...Bunu yapan bir meczup muydu, tahrikçi mi, yoksa karşı devrimci mi? Bilinmiyor.Bilinmediği için yurt çapında tüm kız öğrenciler ve velileri telaşlandılar.Vazgeçtik Başbakan'ın mağdur kız öğrencilere telefon açmasından!Dün iktidardan biri, örneğin İçişleri Bakanı bu konuda saldırganları caydırıcı, velilerin yüreğine su serpici birkaç söz söyleyemez miydi? Bu satırların yazıldığı saate kadar iktidardan bu konuda ses çıkmamıştı... Aynen mahalle baskılarında sessiz kalarak adeta baskıları onaylar tavır aldıkları gibi... Başbakan bundan sonraki niyetleri konusunda altın bir ipucu veriyor: Futbol Federasyonu Başkanlığı'na Erdoğan'ın yakın arkadaşı seçilmiş... Alaşılan Erdoğan Milli Takım kadrosunu da bizzat yapmaya kararlı... Danıştay Seydişehir Alüminyum Fabrikası'nın özelleştirilmesini iptal etti, fabrikayı tekrar devlete verdi. Ancak henüz bir hareket yok. CE - KA şirketi yönetimden ayrılmadığı gibi bir de termik santral inşa ediyor. Seydişehir'den arayan okurlar özellikle termik santrala tepki gösteriyor. CE - KA, AKP'li belediyeye bir adet itfaiye arabası armağan etmiş. Belediye CE - KA'yı destekliyormuş. Okurlar diyor ki:- Kente doğalgaz gelmişken... Ve Oymapınar Barajı'ndan enerji gelirken bu termik santrala hiç gerek yok. Havamızın zehirlenmesini istemiyoruz... Seydi şehir ÇEKÜL Vakfı'nın düzenlediği "Sinan'a Saygı Fotoğraf Yarışması"na başvurular 28 Şubat 2008'de sona eriyor. Yarışma bu yıl "Sinan ve Yaşam: Günlük Hayatımızın İçinde Mimar Sinan Eserleri", "Korunamayan Sinan: Büyük Ustanın Eserlerinde Koruma Sorunları" ve "Kubbelerin Mimarı: Sinan'ın Eserleri" olmak üzere üç ayrı temada gerçekleştirilerek, isteyenler fotoğraflarını "www.sinanasaygi.com" internet sitesine gönderebilecekler. Fotoğraflar, internet üzerinden herkese açık bir oylama ile değerlendirilecek. Sinan'a saygı Öfkeli konuşmalarını "Öfke hitabet sanatıdır" biçiminde izah eden Başbakan'a Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel diyor ki:"Sözlüklerimiz 'öfke'yi, 'Engellenme, incinme ya da gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap' olarak tanımlıyor. Öfkelenen biri bağırıp çağırarak, vurup kırıp inciterek, kalp kırarak rahatlayabilir; ama kızgınlık anında söylenen yanlış sözleri, hiçbir biçimde sanatsal etkinlik ya da tavır olarak açıklayamayız; çünkü sanatın amacı incitmek, kalp kırmak olamaz. Tersine sanat toplumların özgürlüğü ve barışı özümsemesini sağlar." Öfke... * Bireysel özgürlüğüme o kadar düşkünüm ki, yurttaş olarak hizmet verdiğim yasalar bir parmağımı bile köleleştirmeye kalksalar dünyanın neresine olursa olsun gider, kendime adil yasalar ararım. * Her şeyi hoş görebilen insan iyi bir insan değildir. Gazetemiz, Prof. İzzet Özgenç'in YÖK Başkan Vekilliği'ne getirilmesi haberini dün, "Zina krizinin mimarı YÖK'te 2. adam oldu" başlığıyla verdi. Yeni Ceza Yasası'nın hazırlanması sırasında Adalet Komisyonu üyesi olan eski CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, o dönem Komisyon'da danışman sıfatıyla çalışan Özgenç'i bakınız nasıl anlatıyor:"Bir gün bana geldi, kendisinin hazırladığı ve zinayı suç sayan madde taslağını gösterdi. Eski ceza yasasında kadının bir defa zina yapması suç sayılırken erkeğin birçok defa zina yapması şart koşuluyordu. Ve Anayasa Mahkemesi bunu eşitliği aykırı bularak iptal etmişti. Bana, "Hazırladığım metinde erkekler bir defa dahi yapsa zina suçu işlemiş sayılıyorlar, dolayısıyla eşitsizliği ortadan kaldırıyorum" dedi. Bunun da başka sorunlar çıkaracağını... Mesela geneleve giden erkeklere kapıdaki polisin bekarlık belgesi! sorması gibisinden garabetler yaşanacağını hatırlattım. Bana hiçbir yanıt veremedi ama gitti hazırladığı maddeyi Başbakan'a gösterdi. Ondan olur alıp olay kamuoyuna yansıyınca ortalık karıştı. Avrupa bile ayağa kalktı... Türkiye çok zor durumda kaldı."* * *YÖK'te yeni yapılanma tamamlandı. YÖK yönetimi tamamen AKP iktidarına yakın kişilerden oluştu. Aranan ölçü bilimsel yetkinlik, bilgi birikimi, bilimsel itibar falan değil. Gözetilen ölçü AKP'ye yakın olmak. Böylece üniversite camiası, Futbol Federasyonu gibi, AKP'nin güdümüne alındı. Akademik hayat, ilk kez bu kadar açık şekilde siyasetin emrine sokuldu... AKP neden siyasete bulaşmaları sakıncalı görülüp özerk statüye sokulmuş kurumları bir bir ele geçiriyor? Belli ki bunları da kendi siyasi çıkarları doğrultusunda kullanacak. İlginçtir... Ülkenin anlı şanlı demokratları bu durumdan hiç rahatsız görünmüyor... Onlar sadece AKP'yi rahatsız eden konularda demokratlar nedense! m.asik@milliyet.com.tr YÖK'ten sesler...