Nuri Bilge Ceylan’ın “İklimler” filminin DVD’si piyasada satılıyor... 2006’da Cannes’da ödüllendirilen filmi sinemada görmedi iseniz evinizde DVD oynatıcısı ya da bilgisayarınızda izleyebilirsiniz... Filme ek bir CD daha veriliyor kutunun içinde. Bunda da Nuri Bilge Ceylan’la yapılmış iki uzun röportaj, kamera arkası çalışmaları ve Cannes Film Festivali’ndeki görüntüler yer alıyor... Cannes’da sinema dünyasının kaymak tabakası filmi gala gecesinde izliyor... Film bitiyor... Salon ayağa kalkıyor.. Ve Nuri Bilge Ceylan ile film ekibi en az 10 belki 15 dakika ayakta alkışlanıyor...
Bir Türk sanatçısının böylesine alkışlandığı bir başka görüntü hatırlamıyoruz...
Bilge Ceylan bu yıl da “Üç Maymun” ile Cannes’da en iyi yönetmen ödülü aldı... Clint Eastwood, Soderberg, Atom Egoyan gibi ünlü yönetmenleri geride bıraktı...
Üç Maymun’un gala gecesinde aynı şekilde alkışlandı... Ayakta ve dakikalarca...
Gelin görün ki, Türk seyircisi dört hafta önce vizyona çıkan filmi merak etmedi. Film ikinci hafta vizyondan indi.
Yalancı medya tarafından pompalanan ve film diye gösterilen kimi şaklabanlıklar ise 1 milyon seyirciyi geçmiş durumda...
Demek ki halkımız dünya çapında bir festivalde, bir yönetmenin hangi yetenekleriyle ödüllendirildiğini merak etmiyor... İyi bir yönetmen ve iyi bir filme özel ilgi duymuyor... Bir evrensel bakış edinmeyi önemsemiyor.
Bu ülkede uluslarararası çapta sinemacı ve sanatçı nasıl yetişecek o zaman?
Sorunun cevabını, o yalnız ve güzel adam; Nuri Bilge Ceylan da kara kara düşünüyor olmalı...
Balığın başı...
Nasrettin Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer. Hana aynı anda tesadüfen bir başka yolcu daha gelir. İkisi birden masaya oturur, hancıdan yiyecek bir şeyler isterler. Hancı utana sıkıla yiyecek olarak sadece bir balık kaldığını söyler. Hoca:
- Ziyanı yok, der, ben zaten balığın sadece başını yiyeceğim...
Hancı nedenini sorar. Hoca :
- Balık başı zekayı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur, der.
Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca’ya çıkışır:
- Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum...
Hoca itiraz etmez. Bu seferlik öyle olsun, der. Balığın koca gövdesini Hoca yer, başını da diğer yolcu... Biraz vakit geçince adam huysuzlanır:
- Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun; ben sadece kafayı yedim, aç kaldım...
Hoca kıs kıs güler:
- Bak nasıl hemen akıllandın!
Yerli haftası
Yerli Malı Haftası’na girdik... 12 - 18 Aralık haftası Yerli Malı Haftası’dır... Çocukluğumuzda “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” şarkısı eşliğinde fındık, fıstık portakal vs yiyerek kutlardık bu haftaları... Ülke açık pazar haline geldiğinden ve ne var ne yok satıldığından artık yerli malı haftası kutlamanın anlamı kalmadı.
Sadece geçenlerde Başbakan bir “yerli malı kullan” çağrısı yaptı... Dedi ki:
- Türkiye’de üretilen malları kullanın...
Anlaşın yerli malının ne olduğunu Başbakan da unutmuş...
Türkiye’de yabancı şirketin, yabancı hammaddeden yaptığı ürün yerli malı sayılır mı?
Yerli malının tanımı nasıl yapılabilir?
Amerika’da bir “Buy American” yasası vardır.. 1933’te yapılmış bu yasa Amerikan resmi kuruluşlarının Amerikan malı tüketmeye öncelik vermesini emreder...
Bir malın Amerikan malı sayılması için yüzde 50’den fazlasının yerli malzemeden yapılması gerekir...
Amerika’da bu yasa şu an ne kadar geçerli bilmiyoruz... Ama “Amerikan malı kullan” kampanyaları hala yapılıyor.. Kimi dernekler, Amerika’da üretilen ve yerli malı tanımına giren malların hangileri olduğunu isim isim, marka marka yayımlıyor. Amerikalıları bu malları kullanmaya davet ediyor...
Bizde maalesef yerli malı üreten firma bile yerli malı kullan kampanyası açmaya cesaret edemiyor. Beyinler yabancılarca öylesine yıkanmış...
Ama yine de... Gençlerin aklında bulunsun...
Dünyada hiç bir ülke başka ülkelerin kazanması için çalışarak kendi belini doğrultamaz. Böyle ülkenin işsizlik ve fakirlikten anası ağlar... Misal mi? Göstermeye gerek var mı?
NÜFUS KAYDIRMA
Muhtarımız Oğuz Sarıcaoğlu’nun “Nüfus kaydırma işlemleri”nin pek kolay olmayacağı yorumuna dün yer vermiştik... Okurumuz Alparslan Çevik diyor ki:
“Ben son genel seçimlerde Ankara / Çankaya’da oy kullanmama rağmen, yeni kütükte ismim İzmir / Menemen’de gözükmekteydi. Çankaya Nüfus Müdürlüğü’ne gittim. Annemin ve babamın oturduğu adresi verdim, onlarla birlikte oturuyorum dedim. Beni sorgusuz sualsiz kaydettiler. Aynı durumda olan başkalarını da... Durum budur...”
Muhalefet partileri bu konunun peşine düşmelidir.
Türk halkı gerçekten tepkisiz mi yoksa Shakespeare’in ünlü sözünü mü uyguluyor:
“Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir.”
Haldun Ertem
Su sorununu çözeceğiz!
Açlara ramazan çadırı kuracağız!
Kömür yardımı yapacağız!
Bunlar Afrika’daki bir kabileden değil, 2008 yılında AB adayı bir ülkenin 6 yıllık iktidar partisinden seçim vaatleri...
Gülhan Elmas
Özay Şendir
Şehidini bırakmayan ordu...
7 Temmuz 2025
Tunca Bengin
Ateşkes diyeceğine katile dur de...
7 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Unutulan aylık 5 yıla kadar alınabiliyor
7 Temmuz 2025
Didem Özel Tümer
Hızlı hafta, kritik temmuz, sıcak yaz
7 Temmuz 2025
Abdullah Karakuş
Vatikan mesajları ve Papa’nın Türkiye ziyareti
7 Temmuz 2025