TSK dün “yargıya müdahale ediyor” eleştirilerini de göze alarak bir açıklama yaptı.. Dedi ki:
“... Devam eden yargı sürecine müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle kaçınan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargılamayı etkilemeyecek şekilde, çeşitli defalar açıklamalar yaparak, ilgili makamları bilgilendirerek, yapılan seminerin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, neleri kapsadığını ve kimlerin hangi emirlerle katıldığını tereddüde yer bırakmayacak şekilde izah etmiştir. Benzer hususlar, savcılık makamlarınca görevlendirilen bilirkişi raporlarında da açık bir şekilde yer almaktadır.
Hal böyle iken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevli ve emekli 163 personelinin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir..”
* * *
Burada bir hatırlatma yapalım... Balyoz davasında yargılanan muvazzaf ve emekli subaylar doğrudan plan semineriyle ilgili olarak suçlanmıyor. Suçlama nedeni 11 no’lu CD’dir. Sanıklar bu CD içindeki Balyoz Planı’nda adı geçenlerdir. Tuhaf olan... Bu CD’nin içindeki kimi bilgilerin 2008 hatta 2009 yıllarına ait olduğu gayet açık şekilde ortaya konulduğu... CD’nin düzmece olduğu ortaya çıktığı halde dikkate alınmıyor oluşu... Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ortaya çıkan 11 No’lu CD’nin kopyasında da benzer tarih çelişkileri yer alıyor. Bu çelişkileri (CD’lerin sonradan hazırlandığı ihtimali dışında) kimse izah edemiyor... Ama sonuç da değişmiyor. 163 subay tartışmalı kanıtlarla hapiste... (Daha geniş bilgiyi http://vardiyabizdeplatformu.com/ adresinde bulabilirsiniz.)
Erdoğan, AKP’li vekillere seslenmiş: “Bazı arkadaşlar 12 Haziran’dan sonra dinlenecek.”
Haklıdır.. Çoğu dört yıldır parmak kaldırıp indirmekten helak oldu...
Haldun Ertem
Mısır’da Hüsnü Mübarek ile adamlarını topluca gösteren ve altında “Hırsızlar Takımı” yazan
posterler yok satıyormuş.
O takım bizim ligde “ilk on”a bile giremez be!
F. Fidan
Ne gördüğüme inanırım ne dokunduğuma... Görmediğime ama onda hissettiğime inanırım...
Gustave Moreau
Uyanık matbaacı
CHP’li milletvekilinin telefonu çaldı:
- Sayın vekilim, hatırladınız mı, ben matbaacı falanca...
- Evet hatırladım.
- Sayın vekilim bir şey sormak istiyorum. Siz seçim afişlerinizi bastırdınız mı?
- Hayır. Önce listeler bir belli olsun, ondan sonra.
- Sen hiç merak etme vekilim, senin yerin garanti.
- Garanti mi? İyi de sen nereden biliyorsun?
- Senin işi geçen gün Genel Başkan’la konuştum sayın vekilim, tamamdır dedi.
- Ya öyle mi! Peki benden istediğin nedir?
- Senin seçim afişlerini biz basalım sayın vekilim. Hemen talimat verirseniz...
Milletvekili uyanık matbaacıya teşekkür edip telefonu kapadı...
Aday manzaraları
CHP’nin Antalya milletvekili aday adayları geçtiğimiz günlerde il binasında bir araya gelerek kendilerini örgüte ve eski Genel Başkanları Deniz Baykal’a tanıttılar. Şimdiye kadar Türkiye ve CHP için neler yaptıklarını, bundan sonra neler yapmayı düşündüklerini, projelerini anlattılar.
Aday adaylarından biri milletvekilliğini çantada keklik görmüş olacak ki bakanlık tercihini açıkladı. Özellikle Deniz Baykal’a hitap ederek şöyle dedi.
- Gerek mesleğim gerekse bilgi, görgü, birikim ve deneyimim açısından en iyi yapabileceğim bakanlık Ulaştırma Bakanlığı’dır Sayın Genel Başkanım. Ama turizm başkenti Antalya milletvekili olarak Turizm Bakanlığı’nda daha başarılı olacağımı düşünüyorum. Benim tercihim Turizm Bakanlığı’dır.
25 yıllık pratisyen hekim olduğunu söyleyen aday adayına göre CHP’nin Antalya’da başarılı olması Alevilerin gönlünü kazanmış, dolayısıyla oylarını alabilecek bir adaya listelerde yer vermesinden geçiyordu. O aday da hayatı boyunca Alevilere para almadan bakmış hekim olabilirdi. Peki öyle bir hekim var mıydı? Tabii ki. Bizzat ve şahsen kendisi!
Ve bir kadın aday. Tanınan konuşma süresi çok kısa olduğundan Antalya için düşündüğü projelerinden sadece ikisine yer verebildi. Bir solukta anlattığı bu projelerden biri Antalya’ya Paris’teki Eyfel Kulesi’nin birebir benzerini dikmek.. İkincisi Antalya’ya hoverkraft... Yani hem denizde hem karada giden devasa gemilerden getirip bunlarla turist gezdirmek.
Peki bu gemi falezleri nasıl aşacaktı? Zaman yeterli olsaydı aday adayı mutlaka ona ilişkin projesini de anlatırdı kuşkusuz!..
Berna Yılmaz
Mektup Bakırköy Kadın Hapishanesi’nden, Berna Yılmaz’dan geliyor. Berna Yılmaz 14 Mart 2010 günü “Roman Çalıştayı”nda Başbakan’ın konuşması sırasında Ferhat Tüzel’le birlikte “Parasız Eğitim” pankartı açtıkları için tutuklanmışlardı. Bir de örgüt üyeliği eklendi dosyasına. 10 ayda iki celsede tutukluluğun devamına karar verildi. Üçüncü duruşma 24 Mayıs’ta... Böylece hapiste 15 ay dolmuş olacak...
Yeryüzünde en değerli şey insan hayatıdır... Bir saniyesine bile paha biçilemez.
Haklarını savunan insanlar demokrasilerde en değerli yurttaşlardır... Ama demokrasilerde...