Meliha Okur

Meliha Okur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu ayıp kimin? Yanıt arıyoruz, yanıt... Derdimiz, İhlas Finans’a yatırım yapıp mağdur olanlar. Hem hisse senedi yatırımcısı hem katılım ortaklığı alanlar.
200 bin kişi...
Ortada model yok, örnek yok...
İşe bakın işe! Tasfiye nasıl yapılacak, bir türlü belli olmuyor. Bu kadarı da olmaz ki?

Gelin tasfiye konusunda İhlas Finans’ta neler yapılmış, önce ona bakalım.
Biliyorsunuz, İhlas Finans, 1 Nisan 1995 yılında kuruldu. 12 Aralık 1999’da "4389" sayılı Bankalar Kanunu çıktı. Bu kanunla, bir önceki "4491" sayılı kanunun diğer mevzuata ilişkin maddeleri, geçici maddeleri ile yasama ve yürütmeye ilişkin maddeleriyle ilgili 17’nci maddeye göre;
"83 - 7506 sayılı özel finans kurumlarının kurulması, faaliyetleri ve tasfiyelerine ilişkin esas ve usullere dair Bakanlar Kurulu kararı ve bu karara istinaden çıkarılmış tüm mevzuat yürürlükten kalkar" deniliyor. Ancak yeni Bankalar Kanunu hazırlanıyor. Ve 4672 sayılı yeni Bankalar Kanunu 29 Mayıs’ta yürürlüğe giriyor. Yeni Bankalar Kanunu’nun geçici 2’nci maddesi "halen tasfiye halindeki finans kuruluşları bu yasaya tabi değil" diyor.

Çünkü İhlas Finans’ın 10 Şubat 2001’de faaliyeti durduruluyor. 4.5 aydır nasıl bir çözüm yolu bulunacak, bulunamıyor. BDDK ve SPK’ya gidiliyor. Kimseden ses seda yok. Sadece "Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca bu iş yapılacak" yanıtı veriliyor. Profesörlere danışılıyor, farklı farklı yorumlar yapılıyor. Sonunda 1982 yılında Banker Kastelli için çıkarılan 35 sayılı kararname incelenmeye alınıyor. Sonuçta Türkiye, ilk kez bir "özel finans kurumu"nun tasfiyesi için kendine çözüm yolu arıyor. Sezai Oral’ı hatırlatalım. Banker Kastelli’nin şirketlerini 5 yılda 20 ek karar ve kararnameyle tasfiye etmişti. Takdiri ilahi, "faiz günah diyenler, her yol faize diyenlerin" yöntemiyle inşallah paralarını alabilecekler...
Peki, İhlas Holding cephesinde neler oluyor? Enver Ören, "tek kuruşu bile ödeyeceğim" dememiş miydi? İhlas Finans’ın eski yöneticisi ve halen şirketin tasfiye sorumluluğunu üstlenen Ayhan Apak’ın açıklamaları; "Üç aydır BDDK ve SPK arasında gidip geliyoruz. Bu işi nasıl yapacağız, biz de bilmiyoruz" biçiminde geliyor.

Tasfiye Kurulu’nda olan holding yöneticilerinin paralarını alıp almadıklarını sorduğumuzda ise Apak; "TTK’nın 441. maddesi gereği yönetim kurulu üyeleri genel kurula kadar tasfiye memurluğu yaptılar. Şimdi bir tek ben varım. Ve kimse tek kuruş para almadı. Hesaplar ortada" diyor.
Yatırımcılar ise parasını alacak günü bekliyor. Oysa ortada henüz tasfiyenin nasıl yapılacağına ilişkin somut bir şey yok. O halde kararı kim verecek?.. SPK ve BDDK bu durumda sorumlu değil mi?